Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

"Bolupazarı"ndan ibretlik bir kıssa...

M. Nevzat Özdemir

"Bolupazarı"ndan ibretlik bir kıssa...
    11 Mayıs 2013

        Bolu'da eskiler, büyüklerimiz pazar gününe "dernek", pazartesi gününe de "Bolupazarı günü" derler.. Allah daha sağlık, ömür versin yaşı 90'a yaklaşan annem halâ bu kelimeleri kullanır.

         Pazartesi günleri kurulan Bolupazarı şehrimizin geleneksel ticari faaliyetlerindendir. Günümüz ekonomik ortamıyla pazarımız belki eski ehemmiyetini oldukça kaybetmiştir ama yine de otantik havası devam etmektedir. Bazı gurme gezginler Bolupazarı'nı ülkemizin 3 önemli köylü pazarından biri olarak görüyorlar ve gezilmesini öneriyorlar.

         Bugün âdeta adım başı açılan marketlerde, süpermarketlerde artık her şeyi bulabiliyoruz, meyvesinden sebzesine kadar her türlü ihtiyacımızı giderebiliyoruz. Pazara çıkmadan da buralardan alışverişle rahatça hayatımıza devam edebiliriz. Eskiden, meselâ kendi çocukluğumda böyle değildi. Her mahallede bulunan bir-iki bakkaldan ekmek, şeker, sıvı yağ vs. gibi ürünleri alır, meyve-sebze, süt ürünleri ve diğer ihtiyaçlar içinse Bolupazarı'nı beklerdik.

         Yaşı uygun olanlar bilirler... Bolupazarı o yıllarda bugün yeraltı otoparkı inşaatı yapılan Fırka Tepesi'ndeki ahşap Hâl Binası ve çevresinde kurulurdu. İsmet Paşa Caddesi boyunca Hisar Tepesi'ne kadar devam ederdi. Bu mevkide çeşitli sokaklarda tavukçular, pamukçular, yüncüler, dokumacılar, sepetçiler, pirinççiler, süpürgeciler, bakır kap kacak satanlar vb. her hafta muntazaman yerlerinde olurlardı. Bolupazarı günü köyler adeta şehire akar, büyük bir kalabalık olurdu bu civarda... Arasta esnafı için de, diğer esnaf için de beklenen bir gündü Bolupazarı...

         Ortaokul çağlarımda iken rahmetli babama pazar alışverişinde eşlik ederdim. Pazar çantası, file taşıyıcısı olarak... Özellikle sıcak yaz günlerinde Fırka'daki -şimdi yalnız fotoğraflarda görebildiğimiz - ahşap hâl binasının serinliği, kendine has kokusu, tavan arasında uçuşan güvercinleri çok ilgimi çekerdi.

         O günlerden bugünlere geldik. Ortalık market dolsa da ben yine de bir "Bolupazarı müdavimiyim". Yaz-kış demeden her hafta pazarımıza mutlaka çıkarım. Önce köylü yengelerden mis gibi tereyağımı, tava yoğurdumu, günlük sütümü alır daha sonra sırasıyla noksanlarımı gideririm. Pazarımızda birkaç tur atmak, orada yıllardır tanıdığım esnaflarla yarenlik etmek, köylü yengelerle de bir-iki hasbihâl, lâtife hoşuma gider.

         Ayrıca biliyorsunuz şimdilerde bir "organik modası" çıktı ya... İşte bizim Bolupazarı araştırıcı, gören gözler için de bu konuda çok mümbittir. Köylü tezgâhlarında çok güzel organik ürünler buluyorum ben...

      Şimdi gelelim kıssamıza...

        Efendim, bu olayı geçen yıl yaşadım. Yazmak bu yılki "anneler gününe" nasip oldu.

        Yine bir Bolupazarı alışverişindeydim. İkinci hâl binası içinde dolaşırken yaşlı bir amca dikkatimi çekti. Bir tezgâha yaslanmış, gelene geçene bakıyordu. Atlara takılan nazar boncukları gibi koşum süslerini boynuna dolamış, o boncuklardan birkaçını da kafasındaki tekkeye iliştirmişti. Bunları pazarlıyordu anladığım kadarıyla... İlginç bir görüntüsü vardı. Onu birkaç dakika izledikten sonra gönlümden kendisine ufak bir sadaka vermek geçti ve yanına yaklaştım. Selâm verdim. "Amca nasılsın? Yanlış anlama, gönlümden geçti. Şununla bir yemek yesen amcacığım", dedim. Aynı zamanda da tokalaşma vaziyetindeyiz onunla... Birden parmaklarımı acayip şekilde sıkmaya başladı. Öyle sıkıyor ki baya canım yandı. Bu arada parayı aldı ve "bu para boğazıma değil, başka bir hayıra gidecek evlât, sağ ol" dedi ama parmaklarımı mengene gibi de sıkmaya devam ediyor ve de bırakmıyor. Bu arada; "Söyle bakayım, ben kaç yaşındayım? Diye sordu bana... "Amca, yetmişinde varsındır" diye cevap verdim. Zira öyle gösteriyordu. "Bilemedin, sekseni geçtim" dedi. "Peki, bu kudreti, kuvveti neye borçluyum biliyor musun? dedi bana... "Kendine iyi bakmışsındır, maşallah" dedim." "Yetmez evlât" dedi ve devam etti. "Benimki duadan evlât... Çok dua aldım ben... 12 yıl kötürüm annemi sırtımda taşıdım. Gece gündüz bana dua ederdi rahmetli... Onun dualarıyla bu haldeyim. Ben buna inanıyorum" dedi...

        Amcanın yanından ayrılıp hızla eve geldim. Evimiz pazara çok yakındır. Fotoğraf makinamla güzel bir resmini çekeyim, yazımda paylaşayım istiyorum. Hemen de geri döndüm. Belki 10 dakika ancak geçmiştir. Pazarı dört döndüm ama bizim amca adeta kayıp...

        O günden sonra bir daha hiç göremedim kendisini...

       *    *    *

    CÜMLE ANNELERİMİZİN GÜNLERİ KUTLU OLSUN...

       

                                                                                  M. Nevzat Özdemir

    • gürsel esen11 Mayıs 2013 . 18:44

      Sayın Nevzat Özdemir bey tşk ler yazınız için.tüm ANNElerin günü kutlu olsun.
    • Ahmet Destereci11 Mayıs 2013 . 13:49

      Sayın M.Nevzat Özdemir'in "Bolu Pazarı" ile ilgili bu yazısını zevkle okudum. Hem güncel ve hem de nostaljik. Çok hoş.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak