Bir Fotoğrafın Düşündürdükleri...

 Geçenlerde bir fotoğraf ve haber çok ilgimi çekti.

Ta Japonya'dan insanlar bizim Abant'a bir çiçeği görmeye gelmişler...

Bu çiçek orada yokmuş... Yalnız Yunanistan, Macaristan ve Türkiye'de yetişiyormuş...

Tura katılanlar 6000 bin EURO'da para saymışlar sırf bu çiçeği görmek için...

Noel Gülü, Dana Bağırtan ya da Karaca Otu adı verilen bir çiçekmiş bu...

Biz Bolulular; "Kargadan başka kuş, Hisar'dan başka yokuş" tanımadığımız gibi, sağdan da soldan da saysak, 5 çiçeğin adını zor çıkarırız!

Nerden bilelim Abant'taki dana bağırtanı / mana bağırtanı!.

Şimdi...

"Ne olacak Hocam! Adamlar bütün dertlerini halletmiş. Tıkırları yerinde. Artık ota/böceğe merak salmışlar" dersek...

Ya da...

Balta girmemiş Amazon ormanlarına bilimsel araştırmaya giden Frenk adam ve madamlarını bir belgeselde görünce; "deli bunlar yahu!" diye kafamızdan geçirirsek, yandık demektir...

Dünya 2. Liginde, BOLUSPOR'un Bank Asya'daki durumu gibi "debelenip" dururuz.!

Süper Ligi de ancak rüyamızda falan görürüz...

Şimdi dönelim yine bizim Dana Bağırtan ya da Noel Gülü'ne...

Bazı araştırmalar bu çiçeğin ekstresinin yani özünün sağlıklı hücrelere dokunmadan kanserli hücrelere nüfuz ettiğini gösteriyormuş..

Bir bakmışız ki 20 yıl sonra bizim Dana Bağırtan bir ambalaja girmiş, bilmem kaç dolardan ülkemize satılır olmuş!...

Demek ki Amazon ormanlarında 5-10 yıl bir nebatatın peşinden koşanlar da öyle keyfinden falan koşmuyor... Deli falan da hiç değiller!.

Bir bitkinin, bir hayvanının "en küçük ayrıntısına" iniliyor oralarda...

Özüne,  yani "mikro dünyasına" biryolculuk yapılıyor...

İşte esas "sırlar" da zaten böyle ortaya çıkıyor...

Tıpkı İsviçre CERN'deki gibi...

Bilindiği gibi bu merkezde atomun zerreleri, protonlar çarpıştırılıyor.

Tomografi cihazı vaktiyle burada bir deney sürecinde bulunmuş.. İnternet, CERN'deki araştırmalarla gelişmiş.. CERN'in ileride IŞINLAMA olayının izahına da katkı sağlayacağı söyleniyor. Hani şu eski Uzay Yolu filmlerindeki ışınlama...

Demek ki bu "mikro dünyalara yolculuk" çok çok önemli dostlar...

Einstein'ın; " Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını çözerdik" sözü de bunu doğruluyor...

Prof. Dr. Metin Arık Hoca; " CERN İnsanın tabiattan bilgi almasıdır" diyor...

Sözün Özü...

Herşey bizim "tabiatla ilişkimizi" doğru dürüst kurmamızdan geçiyor.

Onun bize sunduğu "nimetleri, sırları, hakikatları" görmemizden geçiyor...

Velhasıl...

Allah'ın ilk emri "oku"yu doğru anlamamızdan geçiyor...

Evet!..

Dağları, taşları, çiçekleri, yaprakları, böcekleri, kuşları, toprağı, dereleri, tepeleri,"okumak"!

Yani "araştırmak"!...

Yaradan Allah'ın adıyla...

Onlardaki "zerrelere" kadar inip "O'nu" görmek ve anlamak...

Ve bu yolculuklardan insan nesline "faydalar devşirmek"...

Esas olay budur...

Bunu yapamazsak ne mi olur?..

2612 TIR çimento satar, 1 TIR bilgisayar,

1 TIR domates satar, 5-6 kg domates tohumu,

582 TIR ekmeklik un satar, 1 TIR ilaç,

2000 TIR krom cevheri ile de 1 TIR dolusu aşı alırız!...

Ne depremlerden ders çıkarır, ne de dere yataklarına ev yapmaktan vazgeçeriz..

Bugün Abant'ta, yarın da başka bir yerde çekinmeden "büyük yanlışlar" yaparız...