33 senedir Bolu halkı bu gazeteyi okuyor. Gazetemizdeki mesaj ve yorumlar, ne kadar çok okunduğumuzun KANITIDIR

Tefecilerin eline düştük

Esra Yıldız

    25 Aralık 2009

     

                      

         Bankalar Birliği başkanı ve Türkiye İş Bankası'nın genel müdürü Sayın Ersin Özince basın toplantısında yabancı bir bankanın aktiflerinin sadece %1'ini kullanarak, tüm karının % 41'ini bizim ülkemizden kazandığından bahsediyor ve ekliyor: "Bu karın ülkemizde kalarak şirketlerimize kredi olarak kullandırılmasını ümit ediyoruz."

      Daha çok beklersiniz Sayın Ersin.

      Genel müdürün ne demek istediğini anlamak çok zor değil. Dediği şu: Bir şey koymadan ülkemizden kepçe ile para kazandınız, bari bu kazandıklarınızı, kazandığınız yerde kullanın. Nasıl kullanacaklar? Kredi vererek. Yani bizden kazandıklarını yine bize verecekler, yine kazanacaklar. Dikkat edin! Kazandıkları ile yatırım yapmayacaklar, para ile para kazanmaya devam edecekler.

      İşin özeti şu onlar sürekli zenginliklerine zenginlik katacak, bizler her geçen gün fakirleşmeye devam edeceğiz, yani bir anlamda ekonomik işgal devam edecek. 

      Şimdi bu ifadeden sonra, özelikle finans sektörünün yabancılara satışı ile ilgili o zaman sert eleştiri getirenlere hak vermek daha kolay. Bizden gelip banka satın alarak ülkemizde yabancı payını %42'lere çıkaranlar, kendi ülkelerinde bu payın %16'nın üzerine çıkmasını milli tehlike olarak görüyorlar. Çünkü yabancı payın artması, ulusal sermayenin bir o kadar azalması demek.

      Birkaç gündür mahalli gazetenin birinde, kendi rızası ile tefecilerin eline düşmüş bir iş adamının anlattıkları yer alıyor. Adam, kısa sürede malını mülkünü kaybettiği gibi, üstüne bir de dayak yiyip gözünün birini de kaybetmiş. Diyor ki siz siz olun, benim yaptığımı yapmayın.

      Yapılmayacak nedir? Kolaycılıktır. Zordaki günü kurtarmanın en kısa yolu, yarını düşünmeden hareket etmektir. Bu hareket o an için işi çözer, sahte bir mutluluk verir ama zamanı geldiğinde karşınıza ödeyemeyeceğiniz faturalar çıkarır. Çalışarak, üreterek durumdan sıyrılmak varken, yüksek faizle borç alıp yatmak işin acı tarafıdır.

      Ne alakası var Sayın Özince'nin dedikleri ile tefeci mağduru işadamının başına gelenlerin diyeceksiniz ama hiç de farkı yok. Bizde ülke olarak maalesef tefecilerin eline düştük. Üretmeden, çalışmadan yan gelip yattık, günü kurtarmak adına ilk önce borç aldık, yetmedi elimizde avucumuzda ne varsa sattık. Tüm kaynakları yatırım için değil borç ödemek için kullandık. Satacak bir şeyimiz de kalmadı. Aynı tefecilerin eline düşen işadamı gibi...

      Büyük önder Atatürk Cumhuriyet'in ilk günlerinde ekonomik bağımsızlığın öneminden her defasında bahsetmiş ve milli egemenlik mutlak suretle ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir demiştir.

      Peki, biz ne yaptık? 1948'lerden sonra hep kolaycılığı seçip sürekli borç alarak, sonrada küreselleşme masalına kanar gibi davranıp her şeyimizi satarak bu günlere, Amerikalı Lord Curzon'un Lozan Konferansı sıralarında İsmet İnönü'ye dediğine geldik. "Bize karşı bir zafer kazandınız ama bu zaferinizi ekonomik ve politik zaferlerle pekiştirmeniz bizim çıkarlarımıza gelmez, imarınız için bize muhtaç olacaksınız, para bizde ve yanımdakilerde var. Bir gün geldiğinde bizden alacağınız her yardım bize ekonomik ve politik tavizler olarak geri dönecektir."

      Tam bağımsız Türkiye görüntüsünün şekilde kaldığını söylemek, bugünkü hükümeti suçlamakla sınırlandırılamaz. Atatürk'ten sonra onu anlayamayan tüm hükümetlerin ve bizlerin ortak suçu bu... Ne yapmamız lazım bilmiyorum ama ne yapacaksak hemen yapmalıyız çünkü tefeci mağduru işadamının başına geldiği gibi gözümüzün üzerine yumruk gelmek üzere.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Dün, dünle beraber gitti cancağızım; bugün yeni şeyler söylemek ( yapmak ) lazım.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak