Futbolcular oruç tutmalılar mı?

Günahlarımızla sevaplarımızla yeni bir Ramazan'a daha erdik.

Sıkıntımız yok çok şükür.

Sahura kalkıyoruz, namazımızı kılıyoruz, sonra manevi âlemde, "üç dönüm bostan yan gel yat Osman."

Bizim gibi durumda olanlar için sıkıntı yok.

Ama ya futbolcular?

Yarınlarda tartışmalar başlar, "futbolcular oruç tutmalılar mı, tutmamalılar mı?"

Şöyle bir araştırma yaptım neredeyse kafayı yiyecek duruma geldim. Kimi diyor ki; tutmalılar, kimi de tutmamalılar.

Star'da  (Tele gol) geçmiş seneler de böyle bir program vardı. Zekeriya BEYAZ "tutmamalılar" derken, programa telefonla dâhil olan İsmail NACAR da "tutmalılar" diyordu. Sinan ENGİN, "tutmalılar" diyen Zekeriya BEYAZ hoca için, "koskoca ilahiyatçı, üstelik dekan, doğru söylüyor" derken, sunucunun "kurban olarak tavuk keser misin?" Sorusuna Sinan ENGİN, "olur mu kardeşim!" Dediğinde taşı gediğine koyuvermişti. "Sinan Hoca sen öyle diyorsun da, senin dekan tavuktan kurban olur diyor" dediğinde de apışıp kalıvermişti.

Dedik ya kafayı yiyecek duruma geldik.

İlmi açıda yola çıkanlar; "Profesyonel sporcuların yaptıkları işin doğası gereği, çok iyi beslenmeleri, çok iyi antrenman yapmaları, dinlenme zamanlarını da çok iyi ayarlamaları gerekiyor. Sporcu harcadığı enerji miktarını uzun süre yerine koyamadığı takdirde, organizmada fizyolojik açıdan düşüş meydana gelir. Sporcu müsabaka, ya da antrenman sonrasında boşalan enerji depolarını 2-3 saat içinde doldurmak zorundadır. Profesyonel düzeyde spor yapanların oruç tutarak, metabolizmanın fizyolojik faaliyetlerini dengede tutmaları zor" derlerken, dini açıdan yola çıkanlar, "efendim oruç tutmaması gerekenler bellidir. Tartışmaya bile gerek yoktur. Bunlar yolcu olanlar, hastalar, ihtiyar, hamile ve emzikli olanlar. Bunların dışındaki her meslek grubunda olanlar oruç tutmak zorundadır" diyorlar.

Bizim ne dini açıdan ne de ilmi açıdan fetva verecek bilgi donanımımız yok. Ancak, yönetici-futbolcu-hoca ve camia arasında her sezon gündeme gelen bu nazik konumu bizzat yaşayanlardan biri olarak;

Oruç tutan bir insanın en verimli çalışma saatlerinin 10.00 14.00 saatleri arasında olacağı, sonraki zamanlarda iş veriminin hem bedensel hem de beyinsel olarak düşeceği ve maçların da genelde 16.00'dan sonra oynanacağı düşünülürse,

oruç tutmak için sahura kalkmanın hem ilmi yönden hem de dini yönden kazanımları akla gelirse ve kalkılacaksa,

müsabaka saatinde futbolcunun bedensel olarak, vücut saatinde de değişmeler olabileceği düşünülürse, (mesela tuvalet ihtiyacı) bir futbolcunun saha içinde istenilen performansı sahada göstermesi beklenemez.

Ayrıca, ekonomik olarak bir devlet memurunun 800-900 TL'ye çalıştığı bir ülkede,

Bu devlete 30 yılını vererek saçlarını ağartarak emekli olan bir memurun 30.000 TL aldığı bir memlekette, bir futbolcu bir yıllığına ortalama 200.000TL ye imza atıyorsa,

bir maç kazanmanın karşılığında 2000 TL primi hak ediyorsa,

hakikaten ağır ve meşakkatli bir çalışmanın karşılında da olsa, bir müdürden, milletvekilinden validen daha çok tanınıyorsa,

toplumun önünde gidiyorsa, o zaman o camiaya olan sorumlulukları da fazla olacaktır.

Bu nedenle sahaya çıktığında bedensel ve beyinsel olarak güçlü olması gerektiğini ve camianın sorumluluğunu taşıdığının da farkında olacaktır.

"Çalışmakta bir ibadettir." Sözüne çok fazla takılmadan,

Ancak "Müslüman mahallesinde salyangoz satma." Düşüncesinde de olmadan, söyleyecek olursak;

Futbolcular oruç tutmalılar mı?

Tutmalılar! Ne zaman?

Müsabakaya uzak günlerde tutmalılar, müsabakaya yakın günlerde ise oruçlarını kazaya bırakmalılar.

Kazaya bırakılan oruçları ise sezon sonundaki tatillerinde tutmalılar.

E be kardeşim, futbolcu o dönemde kafa mı dinlesin, oruç mu tutsun? Derseniz.

Ben de şöhretin de bir bedeli var! Derim.