Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Londra da bir sonbahar

Cumhur Bandakçıoğlu

    24 Ekim 2005

    Tam bir yıl aradan sonra tekrar Kraliçenin topraklarındayız. İngiltere hayatımın dönüm noktalarından olup 18 yıl önce Türkiye dışında gördüğüm ilk ülkedir. O yüzden de İngiltere?ye olan ilgim ve bakış açım çok farklıdır. Sonbaharın kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı hatta kışın göz kırptığı şu günlerde Londra?nın dünyaca ünlü parklarında muhteşem bir renk cümbüşü yaşanıyor. Kaldığımız sürece yanından geçtiğimiz Hyde Park, Green Park ve Kensington Gardens bizlere doyumsuz güzellikler sunuyor. Parklar ve parkı kullanalar, bizim parklarımız ve parkı kullananlarımızla o kadar farklı ki bunu tasviri bile bizi üzmeye yetiyor. Derin bir iç çekmek dışında yapabileceğimiz pek bir şey yok, sadece seyretmekle yetiniyoruz. 18 yıl önce altını üstüne getirdiğim yerleri yeniden görmek gerçekten çok heyecan verici. O yağmurlu havalarda koştura, koştura yürüdüğüm mesafeleri görünce ve şimdiki ruh halime bakınca gençliğin ne anlama geldiğini anlayabiliyorum. Güneşin batmadığı imparatorluğun merkezi olan Büyük Britanya da güneşi bu mevsimde yakalamak çok zordur. Yakaladığınız zaman ise doğanın ve medeniyetin birlikte sunduğu resim karşısında duygularınızı frenleyemez işte cennetin yeryüzündeki yansıması bu olmalıdır dersiniz. Ne mutlu ki bize o şanslı günlerden iki tanesi yaşıyoruz. Londra sokakları şimdiden Noel için süslenmeye başlamış. Yılın en güzel dönemine girmeye hazırlanıyor. Kısa bir süre sonra çılgın bir alışveriş dönemi başlayacak. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 18 yıl önce bana evlerini açan aileye Folkestone giderek ziyaretimizi de gerçekleştiriyoruz. Yine bir duygu sağanağı yaşayarak onlardan ayrılıyoruz. Fuar süresince birçok Türk öğrenci arkadaş yanımıza geliyor ve iş olanaklarını sorguluyor. Onlarda kendimi görüyorum. Standımıza elinde kamerası ile bir genç yaklaşıyor..Merhaba ben Toplum Postası gazetesinden Hüseyin Arkın. Birkaç resim alıp fuarla ilgili düşüncelerinizi öğrenebilirliyim. Tabi diyorum ve başlıyoruz sohbete. Daha sonra Hüseyin in Gerede ye bağlı Yukarıörenbaşı köyünden olduğunu öğreniyorum. Son iki ayda üçüncü Geredeli hemşerimle tesadüf eseri karşılaşıyoruz. Hüseyin 23 yaşında. İngiltere 2004 yılının Ocak ayında dil öğrenmek ve para kazanmak amaçlı gelmiş. Birçokları gibi o da hayatına daha iyi bir yön vermek için yola çıkmış. Tabi her şey uzaktan görüldüğü gibi rahat olmadığı için o da uzun süre çile çekmiş ve çekmeye de devam ediyor. Yarım günlük, saatlik işlerle para kazanmaya çalışmış. Bu sırada gazteciliğie merak sarmış ve Türkçe İngilizce olarak Londra?da yayınlanan Toplum Postası gazetesine muhabir olarak girmiş. Bu gazetecilik macerasının bir sayfasında Bolu'dan Cumhur abisiyle karşı karşıya geliyor. Onun geçtiği yolları ve hissettiklerini çok iyi bilen bir kişi olarak, onunda isteği üzerine kendisine kısa metrajlı bir kariyer planlaması yapıyoruz. Hüseyin?in babası aşçı. Kendisine bu avantajını niye kullanmıyorsun diyorum. O da kabiliyetinin olduğunu ve yemek yapabildiğini söylüyor. Aslında baba mesleğini, nüfus kâğıdındaki Bolu ismini kullansa Britanya üzerinde birçok göçmenden avantajlı durumu geçecek. Hatta oturma müsaadesi ile ilgili problemleri bile çok kolayca halledebilecek.. Hüseyin?in kafasına aşçılık fikrini ve İngiltere de aşçılık üzerine bir okula gitmesini iyiden iyi yerleştiriyor ve birazda kafasını karıştırıyorum. Aslında doğrusunu yapıyorum. Umarım kendisinin de teyit ettiği, onun için büyük bir avantaj olan yoldan vazgeçmez..Kendisiyle organizasyon çerçevesinde beraberce iftar yapıyoruz. O da herkes gibi Bolu ve Gerede de ki tüm yakınlarına en içten sevgilerini gönderiyor. Yolu Bolu'dan geçen herkesle bir yerlerde karşılaşıyoruz.

    İftar demişken..

    Bir başkadır iftar saatleri Kraliçenin topraklarında! Genelde orucumuzu yurtdışında da günü gününe tutmaya devam ediyoruz. Açıkçası yolculuk günümüzdeki 2 saatlik gün uzunluğu farkı dışında bir sıkıntı yok. Sadece İslam ülkeleri arasındaki farklılık, birlik beraberlikten uzaklık burada da yüzümüzü vuruyor. Londra?da üç ayrı saat var iftar açmak için; Arapların saati, Pakistanlıların saati ve Türklerin Saati.. Hadi bundan geçtik Türklerde aralarında 3 ayrı saate bölünmüş durumda, Süleymaniye camine ait saat, Aziziye camiine ait saati ve Diyanete ait saat. Hepsinin arasında üçer beşer dakika oynuyor. Bu durum bile İslam ülkelerinin, Müslümanların tek yürek olamayacağını bizlere acı bir şekilde gösteriyor. Başkalarına anltamadığımız bu durumu kendimizde anlamıyoruz. Bilmem siz anlayabildiniz mi?

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak