Halkın vicdanının SESİ olmak SUÇ değildir

ATEŞTEN GÖMLEK

Murat Gücüm

    13 Haziran 2005

    Geçtiğimiz haftaya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Bush ile yaptığı görüşme damgasını vurdu. Amerika kamuoyunda pek yankısı olmadığı söylenen bu buluşma, Amerika - Türkiye ilişkileri konusunda hararetli bir tartışma başlattığı söylenebilir. Böylesine, manşete çıkan bu buluşma ile ilgili sohbete katılmamak olmazdı. "Hisar'dan başka yokuş, Bolu'nun dışında başka bir kuş (konu)" tanımam diyen Kamuran Alagözoğlu bize kızmasın. Et tırnaktan ayrılmaz. Ülkemizin sorunları aynı zamanda Bolu'nun sorunları demektir. Bu yüzden bolununsesi olarak genel sorunlarla ilgili sohbetlere katılmakta yarar vardır.

    Geçtiğimiz hafta ki, gazete manşetlerinin bazılarını hatırlatalım. "A.B.D. ile sil baştan" Milliyet, "Erdoğan-Bush güven tazeledi" Vatan, "İstediğini aldı" Sabah, "Ortaklığımız teyit edildi" Hürriyet, "Güvenilir ortaklık" Yeni Şafak, "Stratejik ortaklık canlanıyor" Zaman, "Türkiye G.O.P. (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) lider ülke oldu" Radikal.

    Batı'nın akıncıları nasıl da mutlu ve de umutlu tablo çiziyorlar. Halbuki Washington Post, Washington Times, Herald Tribine, Le Figaro gazeteleri; "Türkiye'nin G.O.P.'a verdiği desteğe rağmen, Suriye konusunda A.B.D.'ye destek verilmediği görüntüsünden rahatsızlık duyulduğu, Başkan Bush'tan, Türkiye'nin A.B.D. kuvvetlerinden Kürt militanlarına karşı önlem alması için yaptığı talebin yeterli karşılığın verilmediği, Türkiye ile toplantı da övgü ve soğukluğun yana yana olduğunu, A.B.D. Savunma Bakanı'nın Türkiye'nin Irak'a savaşı öncesi A.B.D. askerlerine izin vermemesini hala sindiremediğini" yazıyorlar. Aynı görüşmeyle ilgili farklı fotoğraflara baktıkça insanın gözleri şaşı oluyor.

    Bizde ki Batı'nın akıncıları zaten bir alemdir. Nitekim, zirve sonrasında yapılan basın toplantısında Başbakan Erdoğan; Türkiye'deki Amerikan karşıtlığına ilişkin soruyu cevaplarken, Amerikan karşıtlarının marjinal gruplar olduğunu söylemesi, bunlara karşı yeterli önlemlerin alındığını ancak daha fazla üzerlerine gidilmesi durumunda bunun tepki çekeceğini söyleyerek cevaplaması Washington'da hayal kırıklığı yaratmış. Yorum yok...

    Her yaşananın bir başlangıcı vardır. Yıl 1983 C.I.A. İstasyon şefi Paul Henze'in raporunda şöyle diyor; "Türkiye'nin yeni dünya düzeni içinde ki yeri ılımlı İslam'dır. Türkiye Kemalizm'i bırakmalıdır. Batı'nın çıkarı, Türkiye'nin batı ile ılımlı İslam yoluyla bütünleşmesidir. Atatürk ilkeleri yeni dünya düzeni ile ölmüştür. Aydınların İmam Hatip Liseleri ile ilgili endişeleri yersizdir. Nurcular, Nakşiler ilerici ve demokrattır. Yıl 2005, 22 yıl sonra; Erdoğan-Bush görüşmesi ile ilgili ne söylenirse söylensin bir tek doğru çıkıyor. O da Türkiye'ye biçilen gömlek için, bir hayli ileri mesafe alındığı. Doğrusu akıncıların "Irak, Türkiye ve Pakistan gibi İslam Cumhuriyeti olacak" diyen Başkan Bush ile Okyanusun ötesinden "Laikliği ve Demokrasiyi savunmayın, ılımlı İslam'a geçip Batı'yı kucaklayın" tavsiyesinde bulunanlarla beraber A.B.D. ile stratejik ortaklıklarını içlerinde hissetmeleri kendi problemleridir. Bu Batı'nın akıncılarına; yazar Erbil Tuşalp'in yazmış olduğu yazıdan bir-iki pasajla tarih dersi verelim.

    - Oldum olası, parayı verenle kendisini yönetene bağlılığını ifade edenlerde akıl dışı ilişkilere rastlanır. Osmanlı padişahı Abdülaziz'in göğsüne St. George Kilisesi'nde Kraliçe Victorya tarafından Garter Şövalye nişanının takıldığında kim inanırdı ki, göğsünde Hıristiyanlığı korumak gibi yükümlülük veren Şövalye nişanını taşıyan Halife Abdülaziz dış borç arayışıyla bu utanca sürüklenmiş (1867). Kudüs'e gidip adının başına Hacı sıfatını ekleten, Ortadoğu petrollerine göz diken Kayzer II Willhem'in himayesindeki Osmanlı padişahı II Abdülhamit'i Almanya'nın paralı askeri yaptıran hortumlanan Osmanlı hazinesiydi (1898). Padişah IV. Mehmet, Almanya'nın vereceği 5 milyon altın karşılığında Cihad-ı Ekber ilan edecekti. Alman malı savaş fetvasının yazarları arasında Said-i Nursi de vardı. Sonrası malum Almancı Osmanlı Türk Müslümanları ile İngilizci Arap Müslümanları Hıristiyan Emperyalistler'in kuklaları olarak onların parası ile cihad ilan ettiler. Sonuç malum sayısız, belirsiz şehitler, çok sayıda yaralılar, çok sayıda tutsaklar.

    Erdoğan-Bush görüşmesinin sohbetini Ziya Paşa'dan iki cümle ile sonlayalım.

    "Bürünüver bir hırkaya - görünüver abdal gibi, karışıver her millete - geçiniver yağ bal gibi."

    "Neler geldi neler geçti felekten, un elerken deve geçti elekten."

    Ziya Paşa

    -Ateşler çıkar giyilen bu gömlekten.

    Daha mutlu ve adaletli ve sağlık dolu günler bizlerle olsun.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Sincan Hurdacı