BolununSesi; Halkın Gazetesi

No more please!

Cumhur Bandakçıoğlu

    6 Haziran 2005

    Türkçe söyledik olmadı. Bir de İngilizce deneyelim. No more please!.. ( Daha fazla olmasın lütfen ) Daha önce köşemizde ufak bir uyarı niteliğinde yazmış olmamıza rağmen, Bolu bu gündemi sevdi. Bolu yerel basını konu kıtlığından olsa gerek, sürekli olarak olayın üstüne gitti. Halbuki biz bir aileyiz ve bu sıkıntımızı kendi içimizde çözümlemeliyiz demeli ve gündemden düşürmeliydi. Köşe yazıları, kınama mesajları derken olay gelmemesi gereken özel hayatlara kadar ulaştı. Çok açık ve net bir şekilde gözüküyor ki, hemen hemen herkes bir hata yaptı. Başvekilinden rektörüne, vakfından üniversitesine, politikacısından işadamına, gazetecisinden köşe yazarına, sağ kolundan canına kadar herkes bir hatanın içinde. Ve içinde olmaya da devam ediyor. Türkiye?nin parmakla örnek gösterilen vakfına, üniversitesine elbirliği ile zarar veriliyor. Birileri birilerini sürekli kullanıyor, duygusallık ve lâfebeliği yoluyla ortam kızıştırılıyor. Kimse çıkıp bu konu artık kapanmıştır demiyor. Tam aksine sıcak tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Neye, niçin hizmet edildiği belli değil. Bu hızla devam ederse; bir ailenin, bir vakfın, bir üniversitenin Televole programlarına malzeme olduğunu görürseniz hiç şaşırmayın.Ya da Yasemince tarzı bir programda tarafları karşılıklı görürseniz irkilmeyin. Dünyaya örnek göstere bilinecek bir vakfın, büyük bir ismin zarar görmesine artık izin vermeyin. İzzet Baysal?ın ruhunu daha fazla incitmeyin. Bolu'nun, Boluluların çok daha üstünde durması gereken konular varken, bu konulara tepkisiz kalması ve asparagası (şişirme haberleri )sevmesi de oldukça üzücü bir durum. 37 bin m2 arazi ne olduğu belli olmayan bir organizasyon tarafından satın alınıyor. (Yakın bir geçmişte ABD?nin Texas eyaletinin Waco kasabasında kurdukları çiftlikte David Koresh adlı bir ruh hastasının lideri olduğu tarikatın üyelerinin bir eylem sonunda meydana gelen olaylar, 80 kişinin nasıl öldüğü gözlerimizin önündedir.) Yaylalarımız yıllardır yağmalanıyor, tavuk kümesleri neredeyse tüm ovayı esir alıyor, doğa katliamı tam gaz devam ediyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Nerede sayın il genel meclisi ve belediye meclisi üyelerinin kınama mesajları? Nerede çok bilindik A.Ş. ve Ltd. şirketlerinin teessüf ederiz mesajları? Yok! Başınızı öne eğin bir kez daha düşünün. Küçük günlük hesapları bir tarafa bırakın. Kınama ve eylem yapacaksanız da, Bolu için çok daha hayati önem taşıyan konularda kendinizi gösterin. Baysal ismi üzerinden politika ve reklam yapmayı bir köşeye bırakın.

    Bolu hikayelerinden Anadolu hikayelerine.

    Geçtiğimiz hafta yerel basından takip ettiğimiz kadarıyla bir bankamızın finansörlüğünde ve bir gazetenin organizasyonunda Anadolu Sohbetleri adı altında ilimizdede bir toplantı düzenlendiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Her zaman olduğu gibi muzip muzip bıyık altından kendi kendimize gülüyoruz. Ne kadar köfte, o kadar ekmek. Pardon, pardon.. Ne kadar reklam, o kadar haber gazetesi ve malum belli isimlerden oluşan kadro. Daha öncede Bolu toplantıları adı altında bir iki benzer toplantıya konuk olmuştu ilimiz. Zannediyorum o toplantıların müspet sonuçları alınmıştır ve alınıyordur! Bu toplantıya da katılmadım ama biliyorum ki her zaman olduğu gibi yuvarlak benzer laflar bir kere daha tekrar edilmiştir. Lay lay lom her şey çok güzel olacak edebiyatından örnekler verilmiş, hatta farkında olmadığınız ama güzel yaşadığınız hayat bir kez daha sizlere hatırlatılmıştır. İlin sorunları hakkında dinleyicilerden bir kaç soru belki gelmiştir. Sonuçta kimse umduğunu bulamadan dağılmıştır. Açık büfe günün neması olmuştur bilmem yanılıyor muyum? Her ne kadar kronik bir alerjim olmasına rağmen bu tip toplantıların kentin sosyal havasına renklilik kattığına inanmaktayım.Yenilerini bekliyoruz.

    AB rüyası biterken

    Fransa ve Hollanda?nın Avrupa Anayasası?na hayır demesiyle, birliğe girme hayallerimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Boyalı medya ve büyük köşe yazarlarının ciddi bir bölümü, aldıkları icâzetle vatandaşa kurdurdukları mutlu pembe dünyalarındaki hayallerin önüne set çekilmesi karşısında nasıl kıvıracaklarını şaşırmış gibi gözüküyorlar. Hele hele benim en çok sevdiğim özlü ve köklü olan yazar, her zaman olduğu gibi günlerdir başka bir dünyadan yazılar yazmaya devam ediyor. Yalova-Yenikapı feribotunda seyrettiğim TGRT haber bültenine konuk olan Türk asıllı Hollandalı parlamenter Sn Fatma Hanım (Çok özür dilerim soyadını not almadığım için yazamıyorum) acı gerçeği çok net bir şekilde yüzümüze vuruyor. Türkiye?nin, Avrupa?da ciddi bir imaj problemi vardır! Bende bu açıklamaya canı gönülden katılıyorum. İşte bu imajın en önemli kaynağı üzücü ama gerçek olanı, Avrupa?da yaşayan vatandaşlarımızdır. Bir sonraki önemli nokta ise günümüzde vitrinde olan iradedir. İtalyan tasarımı kıyafetlerle ülke ülke dolaşsak da, gerçek benliğimiz arkadan sırıtmaktadır. Her ne kadar kendi politikacıları bunu bize göstermese de, sokaktaki vatandaşın düşüncesi farklı yöndedir. Genişleme politikasıyla hayat standartlarının düştüğüne inanan ve kültürlerinin tehdit altına girdiğini düşünen Avrupa?nın sokaktaki vatandaşının, Türkiye?nin Avrupa Birliği üyeliğine sıcak bakması ve bu şekliyle bünyesine kabul etmesi mümkün değildir.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak