BolununSesi; Halkın Gazetesi

Viyana?dan Türkiye?ye bakış

Cumhur Bandakçıoğlu

    3 Mayıs 2004

    Geçtiğimiz hafta içinde bir vesileyle Avusturya?nın başkenti Viyana?ya yolumuz düştü.?Tarihte 2 defa kuşatıp alamadığımız, müziğin ve mimarinin harman olduğu, estetiğin zirveye vurduğu, Mozart, Strauss ve Freud gibi nice ünlü isimlerin ruhlarının huzura kavuştuğu büyüleyici bir atmosfer. Hani bir zamanlar Anne Türkler Geliyor diye insanların kaçıştığı, Osmanlı?nın hayallerini süsleyen yer, Viyana !

    Tarihi doku, herhalde bu kadar güzel ve özenle korunabilir, zamana kaşı bu kadar direnebilir.

    Saraylar, kiliseler, müzeler, galeriler, heykeller, parklar birbiriyle yarış ediyor. Güzel Sanatların tüm kaynakları bu şehrin sınırları içinde yaşıyor ve onlara konu olabilecek her şey , her türlü malzeme bu şehrin mozaiğinde mevcut. Tabi ki beni en çok etkileyen şey parklar. Çünkü parkların dışındakilere bizim sahip olabilmemiz ya da yapabilmemiz bugün için olanaksız. Onları sadece Viyana?da görebilir ve yaşayabiliriz.

    Yeşil alanlar için denilebilecek tek kelime; muhteşem. Ağaçlar, çiçekler,havuzlar ve de bu güzelliklerden doyasıya yaralanan Viyanalılar. Lale mevsimi olması dolayısıyla Viyana baştan aşağı rengarenk lalelerle kaplı, her köşede bir renk armonisi gözünüzü almakta ve sizleri bir düşün içine sürüklemekte. Viyana?nın parklarını anlatmakla bitmez. Bende 3 gün boyunca bu güzellikleri doyasıya yaşadım ve Türkiye?nin en yeşil şehirlerinden Bolumuzla karşılaştırdım. Bir yerde dünya?nın en temiz ilk 3 şehrinde bir tanesi Viyana, diğer tarafta gönlümüzün en güzel şehri Bolu.

    Fark çok ama en önemli fark çok basit. Viyana parklarında kimse çekirdek yemiyor, Parklardaki laleleri hiç kimse kopartmıyor! Eğitim mi acaba ? Bizde Üniversite şehriyiz. Türkiye coğrafyasının batısındayız. Bizim parklarımızı kullananların çoğu üniversite öğrencileri, ama olmuyor. Bu iş sadece öğretimle olmuyor. Esas mesele kültür! Gerçek sebep bu. Üzerinde durmamız ve sorgulamamız gereken değer, kültürümüzdür. Oysaki medeniyetlerin bağrında yaşıyoruz.

    Bu kültürün Avrupa Birliği?ne kabulü inanın çok zor. Basındaki aldatmacalara ve Avrupa Birliği tarafından beslenen kalemlere, yani yalaka seslere ve vatandaşa her şeyi güllük gülistanlık gösteren politikacılarımıza inanmayın siz. C. Jeager, Almanya?nın en büyük beyaz eşya devlerinden bir tanesinin Türkiye direktörü. Sohbet esnasında kulağıma, ?Türkiye çok büyük. Avrupa Birliği?nin bu nüfusu içine alması çok zor. 1 Mayıs itibarıyla 10 yeni ülke birliğe katılıyor. Bunların gelişimi, diğer ülkelerdeki refah seviyesine gelebilmesi çok uzun zaman alacak. Bu dönemde Türkiye?nin üyeliği söz konusu olamaz? diyor. Ve devam ediyor; ?Avrupa Birliği burnunun dibinde bir çok ihtiyacını çok ucuza temin ettiği bir ülkeyi içine alarak neden buradaki işçilik fiyatlarını yükseltip kendini zarara soksun ? Gelir düzeyi en düşük vatandaşlarının bile 5 yıldızlı otellerde tatil yapabildiği tek ülke olan Türkiye?yi neden kaybetsin.? Viyana?da tanıştığım Avusturya vatandaşı Burdurlu Birsen Yılmaz, ?Bizi almaları için hiçbir sebep yok. Avrupa Birliği?ne girelim burada çalışan hiçbir Türk Avusturya?da kalmaz herkes memleketine döner. Neden burada kalıp bunların yapmadığı, beğenmediği işleri yapalım. Niye 2.sınıf vatandaş muamelesi görelim? diyor.

    Benim tespitime göre de, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisi Zengin Oğlan-Fakir Kız hikayesi gibi. Güzel ama fakir kız, yakışıklı oğlana aşık. Oğlan zengin, amacı gönül eğlendirmek. Kızı sürekli evlenme vaadiyle kandırıyor. Bu aşkın evliliğe dönüşme şansı var mı sizce ? Bence çok zor.

    YES BE ANNEM. !

    Kıbrıs da yaşayan soyu bozulmuş tembel, miskin soydaşlarımız Avrupa Birliği pasaportu için kendilerini peşkeş çektiler. Biz Türk değiliz, Biz Kıbrıslıyız.. Bizi Türklerle karıştırmayın diyenler, en güzel cevabı Rumlar?dan aldılar; Biz sizi istemiyoruz !... OHİ !

    Amaçları Bir an önce pılıyı pırtıyı toplayıp soluğu Londra?nın arka mahallerinde yaşayan bakkal, manav, kebapçı, halıcı akrabalarının yanında almak. Bakmayın söylenenlere; ekonomik yardım yapacaklarmış, temsilcilik açacaklarmış. Bir referandumla bu işi bırakmazlar. Göreceksiniz Rumlar parayı bastırıp bizimkilerden evlerini barklarını bile alacaklar ve adanın tek sahibi olacaklar. Verdikleri ?Hayır? oyuyla da gelecek de yapılacak birleşme planlarında pazarlık şansları daha yüksek olacaktır. Bizim miskinlerin verdiği ?Evet? oyları kendilerinden daha fazla taviz alma yolunu açmıştır.

    Boluspor

    Yeni yönetime başarılar diliyorum. Asili, yediği 30-35 kişilik bir yönetim. Yakın geçmişteki kendi sahamızda bu kadar taraftarı bile zor topladığımız maçlar olmuştu. Bu ilgi karşında gerçekten çok sevindim ! Önceki haftalarda değindim, Boluspor yönetimine girmek için insanlar araya aracılar koyardı söylemime bir benzer durum yaşanıyor. Sevindirici bir gelişmedir. Umarız bu ilginin gerçek nedeni sadece Boluspor sevgisidir! Madalyonun diğer tarafından bakıldığında unutulmamalıdır ki Boluspor?un 2. ve 3. lig tecrübelerinde hep çok üyeli yönetimler görev yapmıştır. Bazı köşe yazarlarının söylediği gibi kulübü yönetmek özel şirket yönetmek gibiyse, Boluspor?un işi zordur. Çok ortaklı şirketlerin başarı, karlılık ve de getiri şansları genelde düşük olur.

    Voleybol şubesi kapatılıyormuş. Dönemin anlam ve önemine uygun olarak Güreş, Boks ve Uzak Doğu sporları şubelerinin açılmasını öneriyorum!

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak