Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Abant Tabiat Parkı üzerine birkaç söz!

Yeşim Seçen

    11 Aralık 2011

         Bolu'yla ilgili son gelişmeleri internetten takip etmek amacıyla elektronik ortamda gezinirken, Bolu gazetelerine de göz atmak istedim ve Bolu Gündem Gazetesi'nde, Ayşegül Topçu'nun hazırladığı ve Bolu İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sayın İbrahim Akduman'ın Abant'la ilgili açıklamalarını içeren, 9 Aralık 2011 tarihli internet haberi dikkatimi çekti.
          Haberin başlığı, 'Abant Savunması' adını taşıyordu ve spot; İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Tahsin Akduman, Abant'ta yaptıkları çalışmalar sırasında kendilerinin de hataları olmuş olabileceğini belirterek; 'Biz sivil toplum kuruluşları, doğa bilimcileri, mühendislerle Abant'ta bir şeyler yapmaya çalıştık. Herkesin beğeneceği bir şey yapmak mümkün değil' şeklindeydi.
         Haberin içerisinde, Sayın Akduman, oluşturdukları Abant yıkımını bir şekilde savunuyor,  parke taş kaplama yol, yeni ahşap direkler, kanalizasyon sistemi gibi yarım kalan ve Bakanlığın tamamlayacağı girişimleri vurguluyor, bu arada biraz da kusurlu olduklarını, hata yapmış olabileceklerini, yapılan her işi herkese beğendiremeyeceklerini anlatmaya çalışıyordu. İşin doğrusu, anlatıyordu da. Hatta hala su samurlarının yaşadığını ve birini de gördüğünü anlatıyordu. Öyle ya, tahribat öylesi yüksek boyutlardaydı ki, su samurlarının yaşamıyor olması gerekirdi, oysa yaşıyorlardı ve bir tanesini gözleriyle görmüştü (!)
         Haberin tamamını okuduğum zaman içimden, 'iyi ki Abant Çevre ve Orman Bakanlığı'nın kontrolüne geçmiş' dedim. Her ne kadar bakanlığın yeni adı Orman ve Su İşleri Bakanlığı olup, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adı altında bir başka bakanlık kurulmuş olsa da, ilk aklıma gelen bu oldu.
         Şimdi, Abant, Çevre Bakanlığı, Bolu İl Özel İdaresi, Tahsin Akduman, tahribat, itiraf vs de nereden çıktı diyeceksiniz, elbette onu da anlatmaya çalışacağım.
    Bu haberin tümüne bakınca, hata itirafından çok, yapılan Abant yıkımının bir şekilde savunması gibi göründü bana.
         Elbette İl Özel İdaresi, Bolu Valiliği, Eski Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar ve Tahsin Akduman'ın küçük bir kusurları vardı; Abant Tabiat Parkı'nda bir şeyler yapmaya kalkışmak ve hatta Abant'ı Davos'a benzetmeye çabalamak.
    Oysa Abant Tabiat Parkı'nın buna hiç ama hiç ihtiyacı yoktu. Yaratılıştan bu yana, jeolojik evrelerini de el değmemişlikle geçirerek, bir iki küçük insan dokunuşu dışında doğal güzelliğiyle, bakirliğiyle, doğaya uyumlu salaş yoluyla, tatlı dönemeçleri, yeşille bezeli meyilleriyle, Abant Çiğdemleri, nilüferleri, kıyı kenar çizgisindeki çalı formasyonuyla, endemik bitkileriyle,  su içerisine gömülüp kurumayan çamlarıyla, kendi halindeki su samurları, alabalıkları, kakırcalarıyla gerçek bir tabiat parkıydı Abant Gölü ve çevresi. Üstüne üstlük, Abant'ı birilerine beğendirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktu, çünkü tüm ülke burayı yalın haliyle zaten beğeniyordu!
         Kimsenin Abant'a dokunmasına, bu güzel tabiat parkını, kent içi parkına dönüştürmesine ihtiyaç yoktu.
         Doğal haliyle kalabilsin, bugünkü ve gelecek kuşaklara; betonla, çelikle, sera gazlarıyla, beş bin çeşit kimyasalla, radyasyonla, kara mizah benzeri hayvan isimleriyle kâbus gibi üzerimize gelen virüs ve bakterilerle, radyasyonla, kanserle, mutsuzlukla, kargaşayla, kin ve nefretle, doğal felaketlerle, savaşlarla, terörle, ölümle, açlıkla, susuzlukla, sefaletle, yoksullukla, diz boyu rezaletlerle kuşatılmış insanoğluna soluk alabilecekleri bir yer olabilsin diye tabiat parkı yapılıyordu bu gibi coğrafi bölgeler.
         Abant Gölü de böylesi bir amaçla, gelecek kuşaklara doğal haliyle aktarılabilmek, stres altındaki insanlara soluk aldırmak, doğayı yıpranmamış haliyle, el değmemişliğiyle tanıtabilmek için tabiat parkı ilan edilmişti. Parkın, plastik unsurlara, gösterişli, geniş yollara, düzenlenmiş çevreye, parke kaplamalara, ağır iş makineleriyle hırpalanmaya, mendirek benzeri yol desteklerine, havuz görünümüne, 2 bin kamyon hafriyata, molozlara, kırık taşlarla doldurulmasına ihtiyacı yoktu. Bu tür projeler, ancak kent içi parklarında, bir sitenin bahçesinde, çeşitli rekreasyon alanlarında, belki de bir kent meydanı düzenlemesinde geliştirilmeliydi, bir tabiat parkında değil!
          Bu açıdan, Sayın Tahsin Akduman'ın, 'bizim de hatalarımız olabilir...' sözüne hak veriyorum ve tekrar, 'evet,  bir hataları olmuştur, o da Abant Gölü Tabiat Parkı'nda bir şeyler yapmaya kalkışmak' diyorum. Keşke böylesi bir şeye hiç kalkışmasalardı ama belki de bu hataları, bu tür alanlarda yapılabilecek birçok hatayı engellemiş, birçok yerel bürokrat ve yönetici için caydırıcı olmuştur diye de, iyimser düşünmek istiyorum...


     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak