BolununSesi, yazılmayanları ve yazılamayanları yazdığı için OKUNUYOR

40 milyon liraya kumar oynamak !

Fırat Oktar

    24 Mart 2012

    Mimarlar odası tarafından Bolu'da "MS 2. Yüzyıl Roma Dönemi Bolu" adlı sunumun yapılması, Bolu'nun tarihinin gün ışığa çıkarılmasına yönelik çaba, tarihe değer vermek, eğer niyet iyiyse böyle bir şeyi geç dahi olsa savunmak güzel.

          Kentine değer vermek, kendine değer vermektir.
         Ancak ciddi soru işaretleri var kafamda... Bolulu'yum, turizm sektöründe ulusal ve uluslararası olarak yıllardır çalışmalar yapıyorum. Profesyonel turist rehberiyim, Bolu'da bugün aktif olarak çalışmakta olan seyahat acentelerinde; kuruluş, işletme, danışmanlık vb. konularda desteklerim oldu. Türkiye'de antik kent olarak bakanlık kapsamına alınan ve antikiteden günümüze iyi durumda korunmayı başararak gelmiş olan antik kentlerde bile ziyaretçi sayıları maalesef Ege ve Akdeniz bölgeleri dışında çok yetersiz. Bu kentlerin yaklaşık % 80 ini dolaşan, bilen, anlatan birisi olarak bu sunum doğrultusunda Bolu'dan nasıl bir eser, hazine, kent, kalıntı çıkacağının beklenildiğini anlayabilmiş değilim. Sunumda maalesef çok gerçek dışı beklentiler ortaya atılmış. Her şey bir yana Mimarlar Odası'nın antik kentler ile nasıl bir alakasını olduğunu anlayamıyorum. Bu konuda Belediye Başkanımız ile aynı görüşte olduğumu söylemek istiyorum. Eğer bu iş; kentini seven, O'nun tarihini korumaya çalışan, değerlerine önem veren insanlar tarafından yapıldıysa, üzerlerindeki o kimliği çıkartmaları gerekirdi. Öyle olsa, bu sunum mimarlar odası tarafından değil, mesleği mimarlık olan ve Bolu'yu seven insanlar tarafından yapılmış olurdu. Bu çalışmalar ve sunumun arkasında başka anlamlar, göndermeler veya çıkarlar olduğunu düşünmekle beraber, neler olduğunu bilmediğimden salt konuya ilişkin fikirlerimi yazıyorum.
          Tarihi değerlere sahip çıkmak; varsayımsal olarak hasar durumu bilinmeden ortaya çıkartılabilecek olası bir antik kentin hangi derece önemli olacağını ve Bolu'ya nasıl bir katkı yapabileceğini öngörmek mümkün değilken insanlara bu kenti çıkartırsak turist patlaması olur denilerek yapılmaz. İnsanları hangi sebeple beklentiye sokuyorlar bilemiyorum. Benim tanıdığım ve bildiğim hiçbir arkeolog, kentte kazılara başlamadan önce bu işin ticaretini düşünmez. Yani demek istediğim, antik kent kazısı yapmak başka bir şeye hizmet eder. O şey, gerçekten tarih ve kültüre değer veren şeydir. Kazının sonucunda ortaya çıkma ihtimali olan antik kente, ziyaretçi olarak gelebilecek turist potansiyeli ile ilgili çalışma ortamı ise farklıdır. Yani bu işten Bolu büyük paralar kazanır, harcadıklarımızı çıkartırız gibi bir zihniyetle bu konuya yaklaşmak son derece yakışıksızdır. Ne üzücüdür ki böyle değerli bir konuyu, altın yumurtlayan tavuk diye nitelendirmek, bu harcanan paralar telafi edilir sözleri ile ticari bakış açısını açıkça sergilemek hoş değildir. Antik kenti geri kazanma çalışması yapmak; dükkan açmak, ticari yatırım yapmak demek değildir.
           Elimizde sonucunun ne olacağını bilemediğimiz bir proje var. Mimarların alışık oldukları gibi minör bir yanılma payı ile ortaya çıkacak bir proje değildir antik kent kazmak. Kimse o ilüstrasyonda görünen yapıları göreceğini sanmasın öyle bir gerçeklik yok.
          Diyelim ki projeye ödenek çıktı ve uygulanmaya konuldu. O bölge boşaltıldı. Bölgeden çıkartılan insanların mağduriyetleri giderildi. Önce kazı yapılır dedikleri gibi, milyonlar harcanılır. Pekala, ya ondan sonra beklenilen antik kent ortaya çıkmazsa ne olur? Hiç kimse bu soruyu sormadı mı sunumu yapanlara ? Yoksa o projedekilerin çıkmaması, gerçek olmaması mümkün değil mi ? Kesin çıkacak yani bu eserler..
           Bir şeyler çıkacak toprağın altından şüphesiz, ancak ne durumda olacaklar çıktığında şu an bilemeyiz, 40 milyon liralık bir kumar oynanmış olunur. Diyeceksiniz ki başka yerler niye kazıldı o zaman? Çünkü, tarihe göre tahminlerde bulunmak, hangi bölgelerde hangi eserlerin çıkabileceğini öngörmek mümkündür. Fakat kendimle çeliştiğimi düşünmemeniz için altını çizmem gerekir ki eserlerin hangi durumda ortaya çıkacağı bilinemez. Kaldı ki bu kazılar sadece yapılacak masrafa ve çalışmaya değip değmeyeceğini, o bölgelerin tarihteki önemini bilerek yapılır. Bu zaten yöresel bir çalışma değildir. Ulusal bile değildir çoğu zaman. Uluslararası bir çalışmadır. Yani bizim kendi kendimize, kendi otokontrolümüzde yapabileceğimiz, hadi paramız var, arkeologlarımız var diye yola koyulabileceğimiz bir iş değildir.
         Hadrianus hakkında çok temel bir bilgi vereyim. Roma döneminde eyaletleri kapsamlı bir şekilde gezen ilk imparator. Yani Türkiye'de pek çok noktada Hadrianus'a ilişkin eserler var. Bize özel denilebilecek tek bir durum var. Bu bölgede olabilme ihtimali bulunan "Antinous Tapınağı." Üzülerek söylüyorum ki tarihte Claudiopolis, ne yazık ki Troya (Truva) gibi bir öyküye, Bergama, Efes Antik Kenti gibi bir öneme sahip değil. Muhakkak ki çok değerli eserler buradan çıkabilir. Özellikle tapınak, gerçekten önemli olur ancak yine de büyük beklentilerle bu işe girişmek yüksek ihtimalle hüsranla sonuçlanır. Bunu bir örnekle açıklamak daha mantıklı, Bolu'daki bütün modern medeniyeti, sonra Osmanlı dönemi yapılarını, kronolojik sırayla üzerindeki medeniyetlerin kalıntılarını ortaya çıkardıktan sonra bu tapınak ne halde ortaya çıkar ? Efes Artemis Tapınağı gibi üç sütunla mı ? Yoksa daha mı az ? Atinada'ki Pantenon gibi bir yapı mı bekliyoruz yoksa. O yapıyı görünce insan kendine biz "hangi işin neresindeyiz?" diye sormadan edemiyor.
         Türkiye'nin genelinde antik kentlere gelen ziyaretçi sayıları nelerdir ? Bu durum, Bolu'da, Bolu'nun turizminde nasıl bir fark yaratır? Dünya'nın yedi harikasından ikisi Türkiye'de "Efes Artemis Tapınağı" ve "Bodrum Mausolos Mozolemu" buraların ne durumda olduklarını gören var mı? Ülkemiz topraklarında bulunan bu harikalar için gelen ziyaretçi sayısını bilen var mı? Araştıran, öğrenen var mı? Bu soruların cevapları ortada değilken, ne münasebetle turizm patlaması olacağından bahsedilebilir. Yorumlarımı, gazetelerdeki haberlere ve bana iletildiğine göre yapıyorum ve öğrendiğim kadarıyla, sunum içerisinde, Bolu'dan iki tane amfi tiyatro olduğundan bahsedilmiş. Amfi tiyatro, dünyada eşine çok az rastlanılan yapılara denilir. Klasik bir antik tiyatrodan farkı, çevresi yarım değil tam daire ya da elips biçiminden olan amfi sözcüğünün anlamı olan "çift taraflı" yani seyircilerin karşılıklı olarak birbirini görebildiği fakat stadion gibi de olmayan yapılara denilir. Türkiye'de sadece Bergama da bugüne maalesef çok kötü durumda gelmiş olan bir amfi tiyatro vardır. Dünyada ise Roma'daki Colloseaum, Verona gibi amfi tiyatrolar örnek verilebilir. Bolu'da olma ihtimali olan yapılar antik tiyatro olabilirler.
         İnsanın kendi değerleriyle övünmesi, gurur duyması, sırf aynı topraklarda dünyaya geldik diye bizden önce bu topraklarda yaşayanların iyi işler yapmış olmasını ummak tabiî ki çok saf ve insani bir duygudur. Hatta bazen kabul edemeyeceğimiz yaşanmışlıkları dahi kabul edebiliriz. Ancak, bilginin yetersiz ve eksik olduğu noktalar vardır. Bu hepimiz için böyledir. Sonuç olarak bence Mimarlar Odası'nın böyle bir sunumu yapması, sunumun konusunun değerli olduğu gerçeğini değiştirmese de son derece ironik olmuş. Yapılanların amacını, gerek Bolu'ya, gerek kültüre ve tarihe önem vermek ve sahip çıkmak gibi algılayamadığım için bu düşüncelerimi yazmak istedim.
         Hazırlanan sunuma verilen bir emek olduğuna yürekten katılıyorum, böyle bir konunun olması bile güzel, fakat bugüne kadar niye düşünülmedi böyle şeyler ve bu yapıların üzerinde bugün yukarı çarşı denilen bölge var. Son olarak belirtmek isterim ki zaten bu bölgede tarihte az önce bahsettiğim kentler kadar olmasa da, yine de büyük önemi olan bir yapı, eser, hazine çıkması tahmin edilseydi, inanın bugün yukarı çarşısı çoktan antik kent olmuştu.
    Bu düşüncelerimi bazı düşünenlerin aksine memleketimi çok sevdiğim için yazmak gereği duyduğumu bilmenizi isterim.
    Saygılarımla.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak