BolununSesi; Halkın Gazetesi

Nasıl bakarsan öyle görürsün...

Fırat Oktar

    20 Nisan 2012

         Geçenlerde yine ailemi, memleketimi ziyarete geldim Bolu'ya. Birkaç eski dostu gördüm, hasret giderdik. Soğuğunu, suyunu, yeşilini çok özlemişim. Havaalanından Bolu Dağı'na ulaşıncaya kadar gidilen yoldaki mahmurluğum, dağı tırmanmaya başladıktan hemen sonra  yok oldu ve sanki ilk kez yeni bir yeri keşfetmiş olmanın heyecanını yaşıyor gibi birdenbire canlandım. Uyuşukluğum, yerini tebessümle arabanın camından dışarı derin bakışlara ve anı tazelemelere bıraktı. Hep yaptığım gibi, son 15 senemi Bolu'ya gitmelerle geçirmiş olmaktan belki de; Bolu yolculuklarımda mesafe yakınlaştıkça anılar,  çocukluk, lise yılları, aileyle, arkadaşlarla yaşanmışlıklar, sohbetler, güzel zamanlar, acı tatlı tüm anılar canlanmıştı yine zihnimde. Bu güzel şehirde geçirilen güzel zamanlar, arkadaşlıklar, hayatımın kalanında en önemli eksikliklerim belki de asla tekrar bulunamayacak olan...
         Ruhum biraz çingene sanırım, kendimi bildim bileli yollardayım. 12-13 yaşlarımda tek başıma şehirler arası seyahatlerim, 18-19 yaşlarında yine yalnız başıma biraz da deli cesareti ile yaşanan yurtdışı tecrübelerim. Sonrasında yıllar boyunca mesleğin gerekliliği farklı ülkeler, farklı şehirler ve sabitlenemeyen bir yaşayış. İçten içe atalarımızın göçebe kültürünü devam ettiren bir Yörük gibi yürüdüm bunca sene. Memur değilim bu arada, yani şehirlerarası gidiş gelişlerim tercihe bağlı hep, zorunlu değil. Yıllardır sanki kaçtığım bir şey var ve ben bunca yıldır kaçmayı öylesine kanıksamışım ki neden kaçtığımı unuttum sanırım. Belki hayatın ta kendisi diye söylemeden de edemiyorum kendime tabi. Hemen herkesin yaşayıp kabullenmeyi istemediği ya da daha kötüsü farkında olmaya bile fırsat bulamadıkları "gidememek" ve "istedikleri kişi olamamak" meselesi..
          Sadece 1-2 dakikanızı ayırıp bir düşünsenize çocukken ne olmayı isterdiniz, sonra büyümeye başladığınızda gelecekle ilgili ne hayaller kurdunuz ve bugün neresindeniz bu hayallerinizin, ne kadarını yaşadınız ve ne kadarını ertelediniz. Hatta tüm hayatınızı değil, sadece küçük hedeflerinizi, hayallerinizi düşünün hangimiz mutluluğu şu işi de hallettikten sonraya bırakmıyoruz, kendimizi veya sevdiklerimizi mutlu edecek bir şeyi yapmak için başka bir şeyin gerçekleşmesinin gerekliliği varmış gibi sahte bir bahaneye sığınmıyoruz. Hayat basit aslında, bu kadar karmaşık hale getirmemek lazım. Düşünmemek lazım bazen ve uzaklara gitmek, ortalardan kaybolmak kendimizi bulabilmenin en iyi yolu kimi zaman. Gitmelerimden en iyi öğrendiğim şey bu oldu benim. Kendimle bu ardı arkası olmayan uzun yolculuklarda tanıştım. Tabi hala devam ediyor bu süreç.
         18 yaşıma geldiğimde çantamı sırtıma alıp ayrıldıktan sonra hiç sanmazdım Bolu'yu yıllar geçtikçe daha da çok özleyeceğimi. Kaçıp gitmek, özgür olmayı, özgürlüğü yaşayabilmeyi  ifade ediyordu o yaşta bize. Hemen yanı başımızda özenilen büyük şehirlerin ortasında büyümüştük ne de olsa. Dışarıda bizi bekleyen koca bir dünya vardı. Globalleştik mi, yoksa biz  büyüdük ve anlamlar mı değişti bilmiyorum ancak o koca dünya, o kadar küçüldü ki artık kendim için Bolu'ya tercih edilecek şehir bulamıyorum hiçbir yerde. Entelektüel kültürün simyacısı ya da herkesin anlayacağı kürkçü dükkanımıza geri dönüş. Çoklarımız döndü zaten şimdiden, düzenini bile kurdu. Belki yarın, belki 15 yıl sonra döneceğim bende bilmiyorum ama şunu biliyorum ki Bolu'da yaşlanacağım ve öleceğim. Niye ya da neyini bu kadar seviyorum derseniz, galiba burada yaşanılanlar en saf, en güzel, en anlamlı zamanlardı hayatlarımızda. Bu yüzden kendimi hep borçlu hissettim memleketime. Hep güzel bir şeyler yapmak istedim, doğru bir şeyler Bolu mevzubahis olduğunda...
          Yine öyle bir düşünce seli içinde varmıştım sonunda kavuşmuştum memleketime. Şüphesiz şehre girdikten sonra ilk gördüğüm şeyden sonra hayrete düştüm tüm insanoğlunun düşeceği gibi. Meğer ben boşuna uğraşıyormuşum yıllardır Bolu'da turizmle ilgili bir şeyler yapabilmek için. Sanırım son zamanlar gündemden düşmeyen turizm teşviklerinden Bolu nasibini çoktan almış bile. Yollarımızın halini görünce başta sığ bir düşünceyle alt yapı sorunsalı dedim kendime ancak sonradan anlayabildim. Değil Türkiye'nin, dünyanın ilk asfalt üzerindeki golf sahalarını inşa ettiklerini. 18 delikli değil binlercesi var hem de. Şimdi sırada golf konseptli oteller yapmak ve golf malzemeleri satan mağazalar açmak var. Tebrik ediyorum, böylesine bir vizyona sahip olmak her kentin harcı değildir.
          Mimarlar odasının sergisine gittim ardından, Gerede'de ki arasta çarşısı yıkılmasın, yerine AVM yapılmasın demek istiyorlardı. Bunun için Highway AVM de yine ironik de olsa güzel ve duyarlı bir çalışma, yine emek vardı güzel kent ve insan manzaralı fotoğraflardan oluşan. Sergi açılışında yapılan konuşmada önceki sunumlara gelen tepkilerden olsa gerek, mimarlar odasının yani sivil toplum kuruluşunun, bu kimliği ile siyasi olmadığı söylendi. Ne gerek var, bırakınız siyasi olsun STK ların politik amaçlar doğrultusunda lobi yapmaya çalışmalarının neresi yanlış. Amaç ve hedef doğru olduktan sonra yolların farklı olmasının ne zararı var. Daha önce Bolu'da antik kent ile ilgili yapılan sunum sonrası konuşulanlara verdiğim tepki yapılan çalışma ve verilen emeklere değil. Eksik bilgi ile konuyu turizme bağlamalarınaydı. Her işi uzmanının yapmasının gerekliliğine inanan hiç kimse bu görüşüme karşı olmaz diye düşünüyorum.
          Bolu' da gözlemlediğim kadarıyla birileri güzel bir şeyler yapmak istiyorlar. Madalyonun güzel yüzü bu. Başarabiliriz. Ancak turizm konuşmak için biraz erken. Bolu'yu daha güzel bir yer haline getirebiliriz. Bolu' ya ben yarın bir sebepten 2 bin  turist getirsem. Sizce ne olur lütfen düşünün. Bir daha o insanlar gelmek isterler mi, arkadaşlarına tavsiyelerde bulunurlar mı, kalitelisini bırakın yeterli bir hizmet alabilirler mi. Golf oynamaya gelmek isteyenleri bunun dışında tutuyorum tabi (: 
          Bence ihtiyacımız olan takım olabilmek, aynı formayı giydiğimizi ve takımımızın kazanmasının gerekliliğini algılayabilmek. Kendimizden daha büyük bir şeye hizmet etmemiz gerektiğinin farkında olabilmeyi sağlayabilmek. Eğer bunları yapabilirsek kazanırız.
    Saygılarımla

        

     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Bolu Oto Lastik