33 senedir Bolu halkı bu gazeteyi okuyor. Gazetemizdeki mesaj ve yorumlar, ne kadar çok okunduğumuzun KANITIDIR

İşte benim o yaşlarda böyle hayallerim vardı...

Fırat Oktar

    12 Kasım 2012


          Oradan oraya taşındım durdum yıllarca. Taşınmalarımın en sevdiğim tarafı, eşyalarımı toparlarken, aralarında bende özel bir yeri, bir anısı olan, yıllar sonra bir anda elime geçtiğinde durup, her şeyi boş verip, dakikalarca hatta saatlerce düşünmeme neden olan hatıralarım olurdu. Beni o yaşanmışlıklara götüren nesnelerin arasında kaybolup, geçmişte kim olduğumu, nasıl biri olduğumu, doğrularımı, yanlışlarımı anımsayışlarım...
         Öyle bir duyguydu geçen gün yaşadığım.
         Bu defa biraz daha farklıydı. Geçmişten kalan, beni bundan tam 11 yıl öncesine götüren bir yazı geçti elime. Yazı dediğim, bir mektuptu aslında. Mektup, 2001 senesinde, Yunanistan'ın batı kıyılarında yer alan, özellikle sırt çantalı gezgin gençlere (o dönem benim de olduğum gibi) çok güzel imkanlar sunan bir ada olan Korfu' da tanıştığım Amerika'lı bir arkadaşımdan gelmişti. Korfu Adası, gençlerle dolu, kamp alanlarıyla,  doğası, güneşi ve deniziyle İtalya, Yunanistan arasında deniz yolculuğu yapan pek çok gencin uğrak noktasıydı.
           Beraber yaptığımız seyahati ve biz en son İstanbul'da vedalaştıktan sonra, Avrupa seyahatinin geri kalanında neler yaptığını anlatan bir mektuptu. Declan'la, mayıs ortalarında tanışıp 2 hafta boyunca, Patras, Atina, Selanik, Kavala ve ardından benim yoğun ısrarlarım, hatta annesinden telefonla izin alarak, İstanbul'a gelmeye ikna etmemin sonucunda, Avrupa'nın en güzel kenti İstanbul'u birlikte gezmiştik.
          Bu plansız ve unutulmaz yolculuğumuzun ortasında tanıştığımız, bazı gezilerimizde bize takılan onlarca başka ülkeden arkadaş ve her yeni gün yeni farklı farklı insanlar, yeni yerler derken geçip giden çok güzel günlerdi.
          O mektubu alır almaz, hemen bir cevap yazmıştım.
          Declan'a yazdığım mektupta; Bolu' da, Korfu'dan çok daha güzel bir doğa olduğunu, Aladağlar'ı düşünerek gençlerin kamp yapabileceği harika yerlerin olduğunu anlatmıştım.
         Sadece denizimizin olmadığını, ancak onun yerine birçok doğa harikası göllerin olduğunu, yazın kamp, kışın kayak yapılabilen dağlarımızın olduğunu yazmıştım. Henüz bizde olmasa bile, yakın gelecekte bütün Avrupa'da olduğu gibi interyouth hostellerin Bolu'da da açılacağına ve sırt çantalı gezginlerin buraya gelip çok keyifli zaman geçirebileceklerine inandığımdan bahsetmiş ve şimdiden o nu şehrimize davet ettiğimi belirtmiştim.
          Interyouth hosteller, Avrupa'nın neredeyse tüm şehirlerinde olan, sıklıkla 18-25 yaş arasındaki gençleri ağırlamak maksadıyla açılmış, 5-10 Euro arası fiyatlarla, yurt tipi çok kişilik odalarda konaklama imkanı sunan, yeri geldiğinde nevresimi, yastık kılıfını bile 1-2 Euro'ya kiralayan yani günde 20-30 lira gibi rakamlarla yatak ve kahvaltı ihtiyaçlarınızı gideren işletmelerdir.
         Amacı Dünya'yı gezmek olan, yatacak yer ve yemek gibi gündelik harcamaları keyfi ve yüksek bütçe ile yapmak yerine, yeni yerlere gitmek, görmek ve öğrenmek, kısacası kendini geliştirmek, hayatı ve Dünya'yı keşfetmek isteyen gençlerin, çok uygun koşullarda bu amaçlarına ulaşabilmelerine yardımcı olan aracı işletmelerdir.
          İşte benim o yaşlarda böyle hayallerim vardı...
         20'li yaşlarımın başlarındaydım, 1,5 aylık Avrupa seyahatinden yeni dönmüştüm. Hem de bu seyahati gerçekleştirebilmek için, çok az bir para harcamıştım. Dünya'nın o kadar da uzak ve büyük olmadığını anlamıştım. Oraların bizden daha fazla, daha güzel, daha özel olmadığını kendi gözlerimle görmüştüm.
          Biz niye yapamıyorduk ya da neyi eksik yapıyorduk? Niye bizim şehrimize de, böyle binlerce sırt çantalı genç gelemiyordu ?
         O zamanlar, üniversitede turizm eğitimi almış birisi olarak bu soruya cevap veremiyordum.
         Anlamsız geliyordu, sadece anlamsız...
         Gençlerin seyahatlerinde sıklıkla kullandığı ucuz taşıma imkanı sunan tren yolu, şehrimizden geçmiyordu. Belki bu bir sebep olabilirdi, ancak bunun farkına hemen varan İstanbul'daki bazı seyahat acenteleri, trenden daha da ucuz tüm Türkiye'yi dolaşan otobüs güzergahlarını çoktan hazırlamışlardı. Ama inanıyordum ki en fazla 5 yıl içerisinde muhakkak bizde de bu tarz yurtlar, gençlerin gelip vakit geçirebileceği sosyal kamplar olacaktı.
         Olmadı...
         Üzerinden yıllar geçti fakat ne bu şekilde hizmet veren hosteller açıldı, ne de bu turistleri taşıyan otobüsler her gün şehrimizden geçmelerine rağmen şehrimize uğrayıp yolcu indirip, bindirdiler. En fazla rastladığım, İstanbul'dan Kapadokya'ya geçen turların, tıpkı bir handa dinlenmek için gelmiş gibi, şehrimizde tek gece kalıp yollarına devam etmeleriydi. 
          Cevapsız sorularımla başladığım iş hayatımda, hemen her yurtdışı seyahatimde bir kitapçıya uğrayıp, o ülkede satılan ve Türkiye'yi tanıtan bir rehber kitap almaya özen gösterdim. Belki bu şekilde toplam 20 tane kitap satın aldım ve mübalağasız hiçbirisinde Bolu'ya yer ayrıldığını görmedim. 
        Bu belki de o yıllar aradığım en doğru cevaptı.
         Tanıtılmıyorduk...
         Onlarca şehir ve köyün yer aldığı bu Türkiye rehber kitaplarından yalnızca bazılarında Batı Karadeniz'deki 6 şehirden sadece Karabük'ün ilçesi olan Safranbolu'yu görme imkanı vardı.
        Bizden haberdar bile değildi yurtdışındaki insanlar. Düşünün ki yurtdışında herhangi bir ülkede, herhangi bir insan Türkiye'yi merak edecek. Sonra bir kitap satın alacak, sonra gelmeye karar verecek.
         Ancak biz bu kitapta yokuz. Bir insan varlığından haberi bile olmadığı bir yere ancak iki şekilde gider. Ya çok büyük bir tesadüf olması lazım, ya da çok iyi bir referans, yani birilerinin ısrarla önermesi gerekir.
         Yaklaşık 5 yıl kadar önce bu duruma sessiz kalmak istemedim ve Eyewitness' tan, Thomas Cook' a, Lonely Planet' tan, Let's Go ve Berlitz'e dek, 10'a yakın turizm kitapları basan kuruluşa detaylı bir e-mail gönderdim. Kimi cevap vermedi, kimi samimi olmayan öneriler getirdi. Bu işi tek başıma ve bu şekilde yapamayacağıma inandım.
         Yurtdışındaki fuarlarda biz de olmalıydık. Oralarda kendimizi tanıtmalı İstanbul'a yalnızca 2-3 saatlik uzaklıkta olduğumuzu ve gerçekten Türkiye'ye gelen birinin şehrimizi görmeden dönmemesi gerektiğini anlatmalıydık. Fakat biz birlik olarak İstanbul'daki turizm fuarının ötesine gidemedik.
         Hosteller bugün hala yok, ancak gördüğüm kadarıyla bugün Bolu'da onlarca öğrenci yurdu var. Yazın öğrenciler olmadığında bu yurtlar gerekli izinler alınarak, yasal şekilde kullanılabilir. Ya da bu bütçelerde hizmet veren yeni konaklama işletmeleri açılabilir.
          Gençlik kampları bugün hala yok, ancak organize olarak gerekli bağlantılar, vakıfların girişimleri ve üniversite toplulukları ile birlikte kurulabilir.
          Bugün hala yeterince tanıtılmıyoruz, ancak Dünya bu kadar globalleşmiş ve küçülmüşken elimizde çok daha kolay tanıtım yapabileceğimiz internet gibi bir güç var. Sosyal medyayı çok daha efektif kullanarak, her türlü hedef kitleye kendimizi ifade edebiliriz.
         Turizm kitaplarında bugün hala yokuz, ancak benim geçmişte münferit yaptığım acemice çalışmayı, resmi kuruluşlarla birlikte hep birlikte yaparsak yer alabiliriz.
          Yurtdışında fuarlara bugün hala katılmıyoruz, ancak kalkınma ajanslarının katkıları ve resmi kuruluşların liderliğinde en azından önümüzdeki yıl başlamak üzere İngiltere WTM, Almanya ITB gibi belli başlı turizm fuarlarına katılmamız mümkün.
    Saygılarımla.
                                                    

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak