BolununSesi, yazılmayanları ve yazılamayanları yazdığı için OKUNUYOR

Pazartesi Sendromu !

Fırat Oktar

    19 Kasım 2012
     Çalışma hayatının içinde bulunan herkes için son yıllarda takıntı haline gelen ve uzmanlar tarafından kabul edilerek, bu şekilde (Pazartesi sendromu) adlandırılan modern hastalığımız...
    Nedir peki "Pazartesi" gününü diğerlerinden ayıran, daha çekilmez kılan ve sendrom haline getiren, yani mecazi bir deyişle "sıkıntı" olarak algılatmaya sebep olan bu terim?
    Çok klasik bir yaklaşımda bulunmak gerekirse; tatil günü olan Pazar gününün hemen ardından gelmesi ve tekrar tatil oluncaya dek geçecek koca bir haftanın ilk günü...
    Anlamlandırmaya çalıştığımızda ise; iş atmosferinden uzaklaşan bireyin, iple çektiği tatil günü sonrasında bitmesini hiç istemediği tatilinin sonlanmasına olan üzüntüsünün yanı sıra, bir de işe yeniden adapte olmak istemeyişinin birleşiminden oluşan kederli gün...
    İşte böyle başlıyoruz çoklarımız yeni bir haftaya. Canım hiç iş yapmak istemiyor depresyonuyla güne merhaba diyoruz, Fransızların meşhur şarkısı " je ne veux pas travailler" de olduğu gibi.
    Neden peki?
    İçinde kaybolduğumuz bir başka paradoks değil mi "Pazartesi sendromu"?
    İş yapmayı gerçekten sevmiyor muyuz? Ya da işimiz mi aslında yapmayı sevmediğimiz ve tatil günü gelsin diye bekleyip durduğumuz?
    Şöyle açıklayalım: Öncelikle genelleyerek çok basit bir matematik yaptığımızda, ortalama bir insan yaklaşık 40 yıl çalışıyor. Yılın neredeyse 300 günü ve ömrümüz boyunca aktif olarak 12.000 gün...
    İşte geçirdiğimiz süre ise, günde 8-10 saat çalışarak tahmini olarak hayatımızın tam 20 yıl gibi çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.
    Şu an, sizin "ne anlatıyor bu adam" dediğiniz noktadayız.
    Çok kolay. Bir daha geri döndüremeyeceğiniz hayatınızın 20 yılından bahsediyorum.
    İşinizi sevmiyor musunuz? Bırakın o halde. Değiştirin ya da...
    Mutlu olacağınız bir şey, başka bir iş yapın.
    Kaç yaşında olursanız olun, kaç yılınızı geçirmiş olursanız olun ve hangi meslek grubunda, hangi mevkide olursanız olun. Bırakın gitsin...
    Hayatınızdan ve o nu iyi geçirmenizden kısacası sizin mutluluğunuzdan daha mı önemli?
    Para gibi, kariyer gibi saçma ve çaresiz düşüncelerin ötesini düşünmeye çalışın.
    Gerçekten düşünün... Eğer işinizde mutsuzsanız, neden hayatınızın 20 yılını çöpe atasınız ki?
    Sizin yerinizi dolduracak kadar çok işsiz var bu ülkede, merak etmeyin...
    Radikal ve cesur kararlar vermekten korkmayın. Kendinize zevk alarak çalışabileceğiniz bir iş fırsatı yaratın ve mutlu olmaya bakın.
    Çünkü bu sizin hayatınız...
    Meseleye birazda diğer yanından bakalım.
    Sorun, haftanın günlerinden sadece birisi olan Pazartesi değil de, sizin para yahut hayatınızı idame ettirebilmek için çalıştığınızı düşünmeniz olmasın sakın. Güzel zaman geçirebileceğiniz bir işe sahipsiniz belki, ancak bunun farkında olmayabilirsiniz. Çünkü çalışma hayatınız, sadece para kazanmanızda ve topluma, medeniyete ayak uydurmanızda aracı gibi geliyor olabilir size.
    İş, sizin hayatınızın büyük bir bölümü, kesinlikle araç değil.
    Sizin şu an yaptığınız işte veya çalıştığınız işte, çalışabilmek için, o pozisyonda olabilmek için çaba gösteren onlarca hatta yüzlerce kişi olabileceğini unutmayın.
    Tüm bunlar yüzünden, çalışırken keyif almaya bakın. İşte bunu başarabildiğinizde, maaş veya kazanç dediğiniz şeyin, zaten hayatınızın büyük bölümünü geçirirken yaptığınız, ürettiğiniz işlerin yanında size ekstra bir ödül gibi olacağının farkında olmanız gerekiyor.
    Böyle bir açıdan yaklaştığınızda her şey daha farklı olacaktır. Düşünsenize, hem çoğu insanın sıkıcı, mesai bitsin diye saate bakarak gününü geçirdiği yerde siz, bir şeylerle meşgulsünüz, eğleniyor ve keyif alıyorsunuz. Bir de bunun üstüne size, iyi vakit geçirmeniz karşılığında ödeme yapılıyor. Çalışan veya patron olun hiç fark etmez. Yeter ki Pazartesi sabah işe giderken ayaklarınız o yere isteyerek ve heyecanla gidebilsin.
    O zaman, "Pazartesi Sendromu" denilen aptalca şeyin, toplumsal bir yaftalama ile sadece kendi iç dünyamıza yerleştiğini ve gerçek olmadığını görebilirsiniz.
    Bugün hepimizin keyif alarak çalışabilmesi dileğimle...
    Dipnot: Selçuk Erdem' e, bu güzel karikatürü için teşekkürler.
    Saygılarımla.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak