Kaptan gemiyi fırtınadan çıkarttı

     Eylül ayı ile birlikte iş yoğunluğumuzun artması sebebiyle yazılarımızı aksattığımızı ve gündemin biraz gerisine düştüğümüzü itiraf etmeliyim.  Cumhuriyet Halk Partisi'nin çiçeği burnunda İl Başkanı Kazım Karsu Amcamız, CHP Bolu'nun dümenine geçmesiyle beraber farklılığını ortaya koymaya başladığını görüyoruz ve seviniyoruz. 

     CHP Gemisi Bolu'da adeta dosta güven düşmana korku vermeye başladı bile. Seçim öncesi görünen sisli tablo tam olarak dağılmasa da, herkesin birlik beraberlik içinde olması, olmasa bile bu şekilde gözükmesi, sade seçmenlere oldukça moral vermiş durumda.  Biliyoruz ki geminin gövdesin de hafif çatlaklar, altında yosunlanmalar, tayfalar da bazı problemler var.  Ama Kaptan'ın tecrübesi, olgunluğu, duruşu ve de kimseye el avuç açmayacak karakter yapısında olması gemiyi, önüne çıkacak fırtınalara rağmen en doğru limana yanaştıracaktır.
     Ben başta CHP üst yönetimin yerel seçim öncesi sürece ait biraz acemice hareket ettiğine ve bu sürecin iç çekişmeleri körükleyeceğini hesap edemediklerini düşünüyorum. Genel Merkezin bu acemiliğine, yerel yöneticilerinde katılmasıyla Bolu da ki, sözde demokrasi şenliği ama özde ise bir tür iç savaşı karşımıza getirmişti.
     2009 yerel seçimlerine tek bir aday adayı ile girilirken ne olmuştu da 2014 seçimlerine 3 aday adayı çıkmıştı?  Daha önceleri de belirttiğim gibi; Mevcut Belediye Başkanı'nın Bolu'yu çekilmez bir şehir haline getirildiğinin düşünülmesi,  Başkan a her kesimden gelen tepkiler, AKP iktidarının artık yıprandığı varsayımı gibi haller bu seçimi kazanmanın daha kolay olacağı hissi bu talebi patlatmıştır.  Başkan aday adaylığını bir kenara koyalım,  Belediye Meclis Üyeliği aday adaylığı konusunda Bolu CHP yine ülke rekorunu kırmış gibi gözükmektedir. Yanılmıyorsam hâlihazırda 55-54 aday adayı bulunmaktadır.
     Belediye Meclis Üyeliği'ne bir parantez açmak istiyorum! Öncelikle meclis de aritmetik çoğunluğunuz bulunmadığı sürece ismen orada olduğunuzu ama cismen bir etkiniz olmadığınız, belediye ile ilgili haberlerde , 'Muhalefet tarafından verilen önerge AKP'li üyelerin oy çokluğu ile ret edilmiştir' sözlerinden biliyoruz. Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerdeki yönetimlerde grup kararı adı altında rezil bir sistemin var olduğunu yine hepimiz binmekteyiz. Bu sistem bireyi, bireysel düşünceyi, özgürlüğü kilitlemekte ve tek adam, yani dikta yönetim şeklini ortaya çıkarmaktadır. Kısaca, meclis de muhalefetin üyesi olursanız zaten hiçbir etkiniz olmuyor, iktidarın üyesi olursanız da tepenizin dediği her şeye olur vermek zorunda kalıyorsunuz. Bu durumda geriye sadece kişisel tatmin ve kişisel gelişim ön plana çıkıyor. 

     Kişisel gelişim kısmı oldukça önem arz etmektedir ve de Türkiye'nin kronik hastalıklarında bir tanesidir. Dibinde fakirlik ve bencillik yatmaktadır. Belediye Meclis Üyeliği'ne aday olacak insanların, maddi ve manevi evrimini tamamlamış kişilerden olması ve seçilmesi gerektiğine inananlardanım. Aksi halde işin şekli değişecektir ve değişmektedir. Öncelikle bütün siyasi partilerde Belediye Meclisi'nde çalışacak kişilerin belediye ile dolaylı dolaysız kendisine fayda sağlayacak iş kollarında olmaması gerekir. Çünkü bu gerçek anlamda haksız rekabete de yol açmaktadır. Biz toplum olarak 'yeter ki işimiz görülsün gerisi önemli değil' mantığıyla yaşayan bir toplumuz. 

     Kimse üstüne alınmasın ama gerçekleri de görmemiz lazım. Eğer gelecek nesillere her yönüyle sağlıklı bir ülke bırakmak istiyorsak bu sığ yapıları ve anlayışları sonlandırmamız gerekir.
     Tekrar Belediye Başkanlığı'na gelirsek ve Bolu Belediye Başkanlığı'nın AKP den CHP ye geçtiğini düşünürsek, seçim sonrası pazartesi sabahı kutlamaların hemen arkasından devasa sorunlar Başkan'ın masasının üstünde olacaktır.

     Muhtemelen sıfırı tüketmiş, borç batağına saplanmış bir Belediye, tarlaları, bağları bahçeleri tarumar olmuş vatandaşlar ve sorunları, trafiği arap saçına dönüşmüş bir şehir. Seçim kaybetmenin hırsına kapılmış, çalışmak zorunda kaldığınız bir iktidar! Bu süreci yönetmek kağıttan nutuk okumak kadar kolay olmayacaktır.