Bolu'nun "inovasyon karnesi" nasıl?

     Bir yerel gazete haberine göre Bolu'nun "ilk" patent alma hakkı Abant Parke Sanayi Tic. Aş. ne verilmiş. Geliştirilen ürün ise; "Isıyı tutucu özelliği olan parke" imiş...

     Konu ilgimi çekti. Zira bir türlü kabuğumuzu kıramamamızın temelinde olan sebeplerden biri de katma değeri yüksek yeni ürünler ortaya çıkarıp dünya pazarına sunamamamızdır. Son yıllarda canlanma olmasına rağmen bizdeki patent sayıları gelişmiş ülkelere göre halâ çok çok gerilerdedir.

     Bunun birçok sebebi vardır. Esasında bu bir zihniyet meselesidir. Akılla, bilimle doğru ilişki meselesidir.

     Meselâ, idrakimize, dolayısıyla dilimize yerleşmiş; "Eski köye yeni adet getirme!"... "Başımıza icat çıkarma!" gibi hastalıklı kavramlar başka ülkelerde var mı bilmiyorum.

     Böyle marazî yaklaşımlar nasıl insanımızın beynine girmiş... Anlamak mümkün değil!

     Hâlbuki, eski köye yeni adetler getirmeden, başımıza icatlar çıkarmadan tek bir adım bile ilerleyemeyiz ki... İşte bu sürece modern manada inovasyon diyebiliriz.

     Şimdi bu kavramı biraz daha açalım...

     Son yıllarda sıkça kullanılan "inovasyon" kelimesinin dilimizde tam karşılığı bulunmamakta...   Bu kelime Latince kökenli ve "innovatus" tan geliyor.

    Yenilik, yenilikçilik ya da yaratıcılık gibi kavramlar da inovasyonu tam ifade etmiyor. Onun için bu kelimeyi de dilimize dışarıdan gelip yerleşen, meselâ teknoloji kelimesi gibi aynen almamız gereken diyenlere, ben de katılıyorum.

    İnovasyonu kısaca şöyle tarif edebiliriz.

    Yeni fikirlerin ( ürün-metod ve hizmetlerde ) ticari bir faydaya dönüşme sürecindeki tüm faaliyetler inovasyondur...

    Meselâ, herkesin benzer kumaş ürettiği bir sektörde biri çıkıp "hiç buruşmayan, ütü istemeyen ya da hiç yanmayan" kumaş üretirse o ürün "inovatif" bir üründür. Çünkü bu farklı ve yeni bir sonuçtur.

    Araştırma, geliştirme ( Ar-Ge ) inovasyon için en mühim faaliyetlerdir. Bütün sektörlerde Ar-Ge faaliyetleri ilerlemenin tek şartıdır... Ar-Ge sonunda ortaya çıkan yeni patentler yani yeni buluşlar, katma değeri yüksek yeni ürünler... Ancak bu şekilde rekabetçi dünyada ayakta kalınabilir...

    Bunun için de patent sayılarını arttırmak gerekiyor. Yazımın girişinde geçen Bolu'nun "ilk"  patenti haberi aslında sevindirici değil, düşündürücü-üzücü bir haberdir de... Toplam 300 Bin nüfuslu bir ilde 1 patent mi olur! Üniversitemiz falan ne iş yapar ki! A.İ.B.Ü Teknokent'e ne oldu, neler yapılıyor? 22 yaşındaki A.İ.B.Ü. den her yıl en az 3-5 patent görmek hakkımız yok mu? Yoksa nasıl gelişecek bu şehir, bu ülke?

    Üniversite deyince şunu da ekleyelim. Yurdumuzda 150 civarında üniversite olmuş. Üniversite başına acaba 1 patent düşüyor mu ülkemizde? Düşmediğini söyleyenler var... Bu gerçekten çok çok vahim bir durumdur...

    Bir de gelişmiş ülkelere bakalım.

    Meselâ Amerika... 1 milyonuncu patentine daha 1911 yılında ulaşmış bu ülke... Günümüzde Güney Kore'de yılda yerli yabancı 200 Bin civarında patent başvurusu varmış. Bizde ise 2010 yılında, yerli 3250, yabancı 5093 adet patent başvurusu olmuş... Bu Güney Kore ile 1975 de aynı GSMH ve kişi başı gelire sahiptik. Biz yıllar boyu terörle, darbelerle, ekonomik krizlerle, operasyonlarla, içten-dıştan çelme/takozlarla uğraşırken adamlar; Samsung'dan Hyundai'ye, LG'den Kia'ya çok sayıda küresel marka çıkardılar!.. Bizi de fersah fersah geçtiler...

    Sözün Özüne gelirsek...

    İnternette araştırırken birkaç şehrin "inovasyon karnesine" rastladım..

    Bunlardan biri de Afyon ilimizdi...

    Karnesi şöyle Afyon'un... 2013 yılı için...

    Faydalı Model-Patent = 18 Adet

    Ar-Ge Mühendisi        = 85

    Ar-Ge Merkezi            = 3

    Ar-Ge Projeleri Toplamı= 110

    Afyon Kocatepe Üniversitesi ile çalışan KOBİ Projesi= 96

    KOSGEB-KOBİ Projeleri= 58

    Evet...

    Buradan konu ile ilgili Bolu'daki kurum ve yetkililere soruyorum...

    Görelim bakalım, "başımıza yeni icatlar çıkarmada" biz neredeyiz?

    Yani...

  "Bolu'nun "inovasyon karnesi" nasıl?

     *    *    *