BolununSesi; Halkın Gazetesi

Jerry Lewis.. Kadir Kocaeli.. Reşat Akşemttinoğlu..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    24 Mart 2014


          Jerry Lewis'in 60'lı yıllarda iyi niyetli saf ve sakar bir adamı oynadığı 'Aptal Tezgahtar' isimli filmi vardı.. Ortada daktilo maktilo yokken 'şakır şakır' yazı yazdığı, inanılmaz komik bir film.. Hayali daktiloyu orkestra gibi kullandığı unutulmaz daktilo sahnesi olan film..
    ***
           Norman bu filmde genç bir kızla tanışıp evlenmeye karar veren saf ve sakar bir adam.. Kızla evlenmeye karar veriyorlar ama, kızın ailesi çok zengin olduğundan ve özellikle anne bu evliliğe karşı çıktığından sorunların ardı arkası kesilmiyor... Evliliği engellemek için elinden geleni ardına koymayan anne sonunda Norman'ı kendi mağazasında tezgahtar olarak işe alıyor ve sonrasında da cümbüş başlıyor filmde..
    ***
           Çocukluğumuzda rahmetli peder eve sık sık iş getirirdi, onun daktilo tıkırtılarını dinleyerek geçti çocukluğumuz.. Kırmızı siyah şerit takarken boyanan eller, tam basmayan harflere kuvvetlice vurmalar, o vuruşla bazı kağıtlarda açılan delikler.. Şerit eskidikçe yazıların silikleşmesi.. Her halde kalmamıştır artık o daktilolardan.
    ***
           Seri şekilde kullanılan bir daktilo sesi müthiş ürkütür beni.. 'Şakır şakır' yazan bir daktilo ile hiç hayırlı bir şey yazıldığına rastlamadım; ondan belki.. Dikkat edin, ya bir karakolda duyarsınız o şakırtıları; ya da mahkeme salonunda.. Hakim; 'sanığa soruldu, yaz kızım' der demez başlar tuşların şakırtısı.. Hele bir de bir kulp takacaklarsa sana; b.ku yedin (afedersiniz)..
    ***
           Bolu'da bir pastane vardı eskiden, belki şimdi de vardır.. Her gidişimde mutlaka o pastaneye de uğrar, asma katında biraz otururum.. Orada oturur Jerry Lewis'in filmindeki gibi geçmişten sesler dinlerim, daktilo seslerini duyar gibi olurum.. Rulonun tıkırtısını, -satır sonlarındaydı galiba- çınlayan zil sesini, tuşların sayfaya çat çat çat vuruşunu.. Ve Ümit Yaşar'ın bir şiirini..
         Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
         Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
         Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
         Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa..
                       ...
         Gecelerden bir gece uyanırsan apansız
         Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
         Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
         Ve bir gün bahçemde bir sarı çiçek biterse..
                       ...
          70'lerde çok hareketli bir polis karakoluydu orası.. Eski SSK Müdürlüğü'nün altındaydı, yani şimdiki Köroğlu Otel'in altında, solda, alt köşede..
    ***

           Kadir Kocaeli..
           Bolu sokaklarından edindiğim, yılların verdiği tecrübeyle söylüyorum, ben bu dönemdeki meclis kavgalarını pek sevemedim, ayarı tutturamıyorlar, yaptıkları akınları, hamleleri zayıf buluyorum.. Son gördüğüm meclis kavgasında; adam parmaklarını rakibinin burun deliklerinden sokmuş, diğeri kurtulmak için onu ısırmaya çalışıyor.. Bir başka milletvekilinin elinde diğerinin kravatı, artık nasıl eline geçirdiyse.. Şimdi iş mi bu yani ! Kavgacılarda hasar yok, ama ayırmaya çalışanlar sedyede.. Biraz daha özen, biraz da yaratıcılık beklemek hakkımız yani.. Bizim en son stadyumdaki kavgamızı anlatmıştım, nasıl dayak yediğimizi.. Dayak yemenin de bir adabı, bir raconu var..
    ***
            Eğer bir yerde dayak yeme ihtimalin varsa kaçabiliyorsan kalabalık yerlere kaçacakmışsın.. kovalıyorlarsa, bir sure sonra peşini bıraksalar bile garantili olsun diye bir müddet daha kaçacakmışsın.. Diyelim ki önlemler tutmadı dayak yemeye başladın; o zaman da sabit durmayıp gözlerini kapatmayacak, fırt fırt fırt yer değiştirecekmişsin.. Özellikle esnafların çok olduğu yerlerde kolundan tutup dükkana falan götürmeye kalkan olursa 'gel bilader bir su iç, elini yüzünü yıka' falan derlerse asla kanmayacakmışsın..
    ***
           Sen adamı vekil seçmiş meclise göndermişsin, memleketin en 'kafalı' adamıdır, kafası çalışır memlekete hizmet eder demişsin.. Eeee ! adam şimdi seni yalancı mı çıkarsın, ona olan güven, ona olan saygı yerle bir mi olsun? Hem de eli - ayağı tutuyorken.. Meclis kavgalarında rakibine öyle bir kafa atmalı ki; 'Eh ! demeli herkes; 'Allah için adamda kafa var, helal olsun..!'
    ***
           Her dönem mecliste kavgacı milletvekilleri vardır ya.. Kritik durumlarda gözler hep onların üzerindedir.. Diyelim ki önlerdesin, kavga çıkmış, kameralar da kayıtta.. Çıkıp kürsüde sık sık konuşma yapma fırsatı da bulamıyorsun n'apacan? Hiç değilse kavgacılıkta namın yürüsün anasını satayım.. Atacan kendini ortaya.. Biraz da böyle bakmak lazım meseleye.. Bizim efsanevi milletvekilimiz Kadir Kocaeli vardı ya hani; kavga çıkarda geç kalırım, yetişemem diye hep en ön sıralarda otururmuş..
    ***
           Onun bir zamanlar dillere düşmüş, gazetelere manşet olmuş bir de kavgası var.. Bir gün Sebati Ataman kürsüde konuşurken Halk partili Nuvit Yetkin Sebati Ataman'a laf atmaya başlayınca ortam gerilmiş.. Zonguldaklı Ali Kaya ve diğerleri de kavgaya dahil olunca, kürsünün önü ana baba gününe dönmüş.. Sıraların üzerine çıkanlar mı ararsın, oradan yumruklar tekmeler savuranlar mı.. Dengesini kaybedip yere düşenler, dayak atarken kendileri dayak yemeye başlayanlar..
    ***
            Bu arada birden bir millet vekili ' heeeeyyyyttt ! diye atılmış ortaya 'Ulan ! demiş 'bana ekmekçi Kadir derler '...goduklarım..! Tabii 'goduklarım !' dememiş, (bir yorumcu arkadaş var onu sinirlendirmek için orayı ben uydurdum) Eskiden beri kafaya koyduğu İsmail İlhan isimli vekil'in üzerine öyle bir çullanmış ki, 'yer misin yemez misin' feci şekilde dövmüş adamı.. Kadir Ağa'nın yumruklarından İsmail İlhan'ın kafası yarılmış, burnundan boşalan kanları meclis revirinde uzun süre dindirememişler..
    ***
           Bizim şimdiki vekillerde iş yok be arkadaş! Şöyle çıkıp Kadir Amca gibi esip gürleyemiyorlar.. Görüntü yoksa sesinde mi yok? Allahtan Tancu abi var, o bir şeyler yapacak gibi; bekliyoruz bakalım.. Çok mu zor ya! Çık kürsüye onu kaldıracağız, yerine şunu koyacağız.. Salla gitsin..! Yök'ü kaldıracam yerine şunu koyacam, SBS'yi kaldıracam öğrencileri şuraya yerleştirecem, işsizliği de çözecem, şu kadar kişiye iş bulacam.. Harbi adamım, projesiz iş yapmam, belgesiz konuşmam falan filan.. Nasılsa biri kulağına fısıldar 'Erdoğan abi, sayın vekilim yavaş git, çok uçtun' filan der..
    ***
            Geçenlerde siyasetçinin birine 'sizdeki bu Fenerbahçe hayranlığı nereden geliyor?' gibi bir soru sorulunca 'çocukluğumda Lefter çok iyi kaleciydi, ondan etkilendim, hem Fenerli oldum, hem de mahalle takımında kaleye geçtim!' demiş.. 'Ama' demiş bir gazeteci; 'Lefter kaleci değildi ki, çok iyi bir golcüydü.. 'Siyasetçi bocalamış mocalamış 'olsun' demiş 'Sanırım bir ara kalecilikte yaptıydı..' Böyle olacak işte, salla gitsin..
    ***
            Meclisi anlatıyorduk, yarım kaldı.. Sonra ne olmuş; Bolu Milletvekili Kadir Kocaeli ile yine Bolu milletvekili Reşat Akşemsettinoğlu'nun dokunulmazlıklarının kaldırılması için meclise teklifte bulunmuşlar.. 'Aa, hakikaten öyle mi olmuş? Aman ne iyi olmuş.. 'Oh olsun Bolulular'a!' diye sevinenler olmuş..
    ***
             Birde Bolu mebusu Reşat Akşemsettinoğlu var ki; bırak Bolu'yu, tüm Türkiye tanıyor o zamanlar.. Mecliste kavga çıkartmadığı gün yok.. 60 ihtilalinde askerler köşe bucak onu arıyorlarken tutuklamak için, o Necip Fazıl'ın evine saklanmak istemiş.. O anı Necip Fazıl şöyle anlatıyor; "Kapı çalındı: Elinde bir bavul, Bolu Mebusu Reşat Akşemsettinoğlu; 'Sana geldim! evinde saklanmaya geldim!' dedi.. "Ayol Reşat, beni yakalamaları an meselesi" dedim, 'en iyisi, sen git, teslim ol..'
    ***
           Reşat bey ne yapsın? O da üç beş gün değişik yerlerde saklanmış.. Bakmış ki olacak gibi değil; gitmiş teslim olmuş.. Sonra bir gün, Yassıada da ceza evinde yatarken aniden hastalanınca onu Numune Hastanesine kaldırmışlar.. Hastanede fark etmiş ki bu işlerin sonu biraz sarpa sarmaya başladı, bir numarayla, kılık değiştirerek hastaneden kaçmış.. Başına bir kasket, gözüne güneş gözlüğü falan takıp tren istasyonunun yolunu tutmuş.. Sonrası çok karışık, film gibi ..
    ***
             Reşat Akşemsettinoğlu'nun Yunanistan, Almanya ve Belçika'da kaçak olarak geçirdiği maceralı yıllar var.. Türkiye'den kaçarken Yunanistan'da trenin penceresinden atlayıp iltica etme girişimi, Brüksel'de kahvehanede Bolu'lu hemşehrileriyle yaptığı kavgalar, dolandırıcılık iddiasıyla ceza evine düşmeler.. Başka bir gün devam ederiz belki.. Bugünlük bu kadar olsun..
    Hoşça kalın arkadaşlar..

                                                            

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak