33 senedir Bolu halkı bu gazeteyi okuyor. Gazetemizdeki mesaj ve yorumlar, ne kadar çok okunduğumuzun KANITIDIR

Deliler.. Orhan Veli.. Şahit.. Lakaplar..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    18 Ağustos 2014
          İlaçlarını içirmeyi unuttularsa kendine zarar vermeye başlayan biri vardı mahallede.. Hastalık alevlendi mi, kendi kendine konuşur, hayal görür, kulağına sesler gelir.. Cuma'ları kaçırmaz, cemaat'in arasında topukları çıkmış çoraplarla, yatar kalkar.. Yüzünde, kolunda iyileşmeyen yaralar; ekzama gibi, kedi tırmalamış gibi.. Kerpiç evde baba, babaanne bir de çok yaşlı bir dede, ne zaman yemeğini yediğini bilmeyen, oğlunu babası gelinini de kızkardeşi zanneden.. Düzce'li üvey anne var bir de, bunalmış, şaşkın..
    ***
          Bir de babaanne var dedik ya evde, her şeyin kırığını alan 'Kırık pirinç, kırık yumurta hatta kırık leblebi.. Bakkal Ases'e; 'kırık peyniri bana ayırsan, Hüseyin efendi' diyen.. Pirincin yumurtanın, peynirin yanı sıra besbelli kalbi de kırık.. Kapının önünde bütün sene yatan hurda Austin kamyon ve onun sahibi, oğlu.. Bazı geceler uyanıp bahçede, karanlıkta sigara içen adam.. anasının 'Ağla ağla! açılırsın İhsan! dediği ..' Ağla ağla açılırsın İhsan..!
    ***
          Yazarın biri; "Bir 'deli' öldüğünde ölen sadece o değildir!" demiş. 'onunla birlikte ölen çocukluğunuz, masumluğunuz, muzipliğiniz..' Doğru söze ne denir? Mesela bir 'deli Ali' gelir mi bir daha, bir Hasan daha çıkar mı bu şehirden? Ömer, Domdom Ali.. Masalları kaldı, ya da masal gibi anıları.. Sen apartmanın kapıcısını tanımazsın; komşunu bile tanımazsın hatta, ama Ali'yi, Hasan'ı, Ömer'i, Hamide'yi, Tık İrfan'ı herkes tanır.. Büyük Cami gibi, Tabaklar Hamamı gibi, Saray Sineması gibidir onlar.. Herkes tanır.. Tamam, sen şöyle soylusun, böyle boylusun ama ölürsün ve unutulur gidersin.. Onlar, hep bir köşesinde dururlar şehrin.. Anılarıyla hikayeleriyle..
    ***
          ÇEHOV..
          Eğer bir şeyler yazıyorsan hikaye mikaye gibi, ünlü yazar Anton Çehov'un anlatım tekniğine uyman gerekiyormuş: "Hikaye ile alakalı olmayan her şeyi çıkartın yazınızdan' diyor Çehov.. Eğer yazının bir yerinde "duvarda bir tüfek asılıydı" demişsen, öylece bırakamazsın.. Hikayenin bir yerinde o silah mutlaka patlamalıdır, patlamayacaksa, duvarda asılı olmamalı..'
    ***
          Öyle de güzel bir giriş yapmıştım ki.. 'Sanat Merkezi'nin önünde antika bir top vardı' diye başlamıştım yazıya.. 'Eskiden Mezbaha'nın oradaydı o top' demiş ve peşinden Yaşar Kemal'in; 'Demirciler Çarşısı Cinayeti' romanından 'o güzel insanlar, bizi bırakıp gittiler' diye eklemiştim.. 'o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler..' Kurduğum cümlenin güzelliğine bakar mısınız? içinde birden fazla anlam barındıran hüzün dolu cümleler.. Ağıt gibi.. Ee? şimdi Çehov'a göre; ya topu patlatacam, ya da bu bölümü çıkartacam yazının içinden.. Çıkarttım zaten..
           'Çehov'a rastlamasaydım; Çolak Tahir'in 'Ferah Oteli'nden kehribar tespihini şaklatarak çıkan, cebinden kösteğin zinciri sarkan, omzu heybeli adamlar da gittiler' diyecektim .. 'Artık onların çocuklarını görüyorsun Menekşe Oteli'ne girerken jöleli saçlar, bont çanta ve son model 'akıllı' telefonlarla' diyecektim.        
           'Paşa Efendi'nin havuzlu Kıraathanesi'nde (Ahmet Yazıcı'nındı galiba) nargile fokurdatan efendi'ler bugün AVM lobilerinde, 'Highway'da, içine taze nane yaprağı konmuş çaylardan içiyorlar..' diyecektim..
    ***
           Otel, kıraathane falan sayarken Hacıdehri'nin Hanı, Kerim Keske'nin 'Karadeniz', Ahmet Özdemir'in 'Abant' Oteli de geldi aklıma.. Tövbe estağfurullah, iyicene de kocadık galiba.. Herşeyi de biliyoz.. Bak, şimdi! Haydarağa'nın damadı Mehmet Çizmeci'nin İpek Oteli de vardı..
    ***
          ORHAN VELİ..
           Hani "Karaçayır'da toplanıp ordu kurduk savaşa gönderdik, 3206 şehit verdik üstelik" demiştik.. Biz de 'kurucu irade' sayılırız demiş ve 1930'lu yılların ortalarında Fırka'da Bolu Radyosu'nu kurmuştuk.. Daha önce anlatmıştık bunu.. Tahta kutuda hoparlör, bir kaç yüz metre kablo.. Bütün malzeme bunlardı.. Ağaçlara asılı hoparlörlerden radyo dinlemişti halkımız.. Fırka'da radyonun düğmesini 'şık' diye çevirdin mi Mahvel'de vatandaşlar Bolu radyosu niyetine 'Ankara Radyosu'nu dinliyorlardı..
    ***
         O yıllarda evlerde pek radyo madyo da yok tabii.. Abojur kağıdıyla boyadıkları yanaklarıyla bayanlar; kravatlı ve boyalı ayakkabılarıyla beyler, Mahvel'delerdi her akşam.. Hem çoluk çocuk biraz hava alsın, hem de 'Hitler bugün nereye saldırdı? onu öğrensinler radyodan.. Peşinden de Safiye Ayla bir şarkı patlatır belki.. "Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı..?" peşinden de; "Tek tek basaraktan bade süzerekten.."
    ***
          Tam da o günlerde Orhan Veli Adapazarı, Hendek, Düzce falan derken çıkıp gelmemiş mi Bolu'ya? Fırka'da' oturmuş tahta bir masaya, bir bardak da çay söylemiş kendine, efkarlanmış.. "Akşam oldu yine bastı kareler" demiş önce.. Sonra da Karacasu taraflarına, Kaplıca taraflarına bakmış, dalmış gitmiş..
       Hey dağlar, hey dağlar, Bolu'nun dağları, hey!
       Savulun geliyorum, hey Bolu beyleri!
       Böyle olur yüksek yerin rüzgarı;
       Böylesine söyletir insanı,
    *
        Hükümat önünden geçtim,
        Oturdum bir kahve içtim,
        Şehirliden vilayete ilam verilmiş,
        Belediye meydanına radyo kurulmuş;
        Verdiğimiz haberlerin özeti.. Falan filan;
        Bir teneke benzin aldık karaborsadan... (Bir yol hikayesi, Orhan Veli)
    ***
        Ben bu şair milletini hiç anlamıyorum.. Şair nedir, ne yapar pek kafam basmıyor.. Hele yukarıdaki mısraları okuyunca.. Ben yazsam kimse yüzüne bakmaz.. Bu ne ya? 'Bir teneke benzin aldık karaborsadan' laf mı şimdi bu? 'Hükümat önünden geçtim bir fincan kayfe içtim.. Allah aşkına yazsam beğenir misiniz bunu? Cahilliğim büsbütün anlaşılmadan en iyisi kapatayım ben bu konuyu.. Bir şiir vardı hani; hiç değilse biraz komikti, onunla kapatayım..
        Ağustosta böcükler..
        Şarap mı içecekler...
        Bu nasıl Çorba...
        Hani, Mercimekler..?
          
           YALANCI ŞAHİT..
           Adam belediyede çalışıyor.. karizmatik biri.. Odasına girerken ceketinizin düğmelerini ilikleyip öyle giriyorsunuz ama, maaş bordrosunda 'Gavurlar Mahallesi'ndeki "Halk Ekmek Fabrikası'nda 'hamurkar' gözüküyor.. Bir de Belediye'de ayaküstü kıyılan nikahların hiç değişmeyen şahidi.. Odası nikah memurunun bitişiğinde olunca o görev üstüne yapışıp kalmış.. Kendisi bile inanmış buna.. Şahit mi lazım? hemen sesleniyorlarmış yan odadan.. Ya da 'tak tak tak' vuruyorlarmış duvara.. Benim nikahta da çağırdılardı adamı.. Adam hiç bozuntuya vermeden geldiydi yan odadan..
    ***
         Ben de Münih Konsolosluğu'nda hiç tanımadığım bir sürü kişinin nikah şahidi oldum.. Ya nikah kıyılırken, ya da vekaletname çıkartılırken.. Pasaport uzatma kuyruğunda beklerken, yukarıdan Bolu'lu görevli 'kavas' (sonu s ile bitiyor); "Şahit aranıyooor!" diye seslendi mi, merdivenleri çifter çifter çıkar, bi yandan da geldiiimmm! diye seslenirdim.. Seslenirdim ki, başka biri kapmasın işi.. Şahitliğe çıktın mı pasaport kuyruğunda saatlerce beklemekten kurtuluyordun.. Basit bir iş sonuçta.. Konsolos bey soruyor 'bu hanımı tanıyor musun? O da biliyor tanımadığımı ama, soruyor işte.. N'apsın 'Monşer', mevzuat böyle.. 'Tanıyorum! diyordum.. Zır yalan tabii..
    ***
          LAKAP'LAR..
          Ben onu bunu bilmem arkadaş lakap dediğin güzel bi şey olacak 'çay şekerleri' gibi olacak mesela.. Bugün duydum; Bolu'da 'Çay şekerleri' diye de bir lakap varmış.. Bakar mısınız? söylenişi bile ne kadar güzel.. Çok hoşuma gitti, keşke dedim zamanında biz kapsaydık o lakabı.. Çay Şekerleri.. Şıkır şıkır karıştırıyorsun ince belli bardaklarda.. Bir de şuna bak ! 'Kuru Büzükler', Bit Kıranlar, Pisiler.. Kavgada söylenmez.. Geçip karşısına 'Ulan bilmem kimler! desen adam pompalıyı kapar çıkar sokağa, zaptedebilirsen zaptet.. Üç tane de Selahattin var; 'Karakaş Selahattin, Milyoner Selahattin ve Stil Selahattin.. Bak! 'Kandilli çavuş' da güzel lakap.. 'Kefal Mehmet, Fındık Sığmazlar, Altı Aylıklar, Zilkuyruk, Cebi Delikler, Boduç Arif.. Boduç Arif abiyi bir yazımızda anlatmıştık; hani terzi dükkanında yangın çıkmıştı da güvercinleri telef olmuştu hatırlarsınız.. Çavuşlar Tarlası'nda evi vardı.. 'Boku kurular' da var ama onu yazmam, geçen yazdıydık gücendi arkadaşlar..
    ***
           İsmail abi 'sen hapı yuttun oğlum' diyor.. Sen bu yazıdan sonra koruma talebinde bulun' Ne garuşduruyan lakap makap! Otu ottuğun yerde..! Daha devam edecektim de korkuttu.. Aslında yiğit lakabıyla anılır, bizim yaptığımız Bolu kültürüne katkıda bulunmak, eskiden kullanılan lakapları bulup ortaya çıkartmak.. İşin Folklor boyutu bile var.. Neyse; cesaretimi toplarsam belki kaldığım yerden devam ederim.. İsmail abi de bi alem, hem korkutuyor hem de 'Ne demişler' var! yazdın mı ebbap? diyor..(Ahbap)
    ***
           'Haydaaaa Atilla Mayda..! Koca Götler'i yazdın mı? Gorkma bi şey yapamazlar.. Sen takmadın ya bu lakapları.. Arap Abdullahlar, Şalavanlılar, Çökekler, Tulumbacılar, Cebi delikler, Kara Şükrüler, , Boyunduruğun Ahmet 'Yaz gorkma..! Kepek Yemezler, Eşşekci Nurettin, Tabanıyarık, Menfi Hakkı, Menfi Osman (çelebi), Domates Kemal, Mıgır Mahmut, Gutipler.. 'Kara Cehennem'i de yaz.. Bir kaç tane Kara cehennem var Bolu'da.. Ölü Baba, Ayı Nazifler, Zabunlar, Faun Ali' yi de yaz! Onbaşılar, Tüccarlar.. Yetee mi yaren? 'Yeter yeter İsmail abi sağol.. 'Cavlak Hakkı'yı da yaz ! Alimülazım'lardan.. Şeyi de yaz, Turisinayı, onu da yaz.. Afer ile Cevat'ı yazma ! hahahaha onlar 'üç harfli' onları yazma..
    ***
          Hani eski bir resme bakarken,
          Hani yılları sayar da insan,
          Hani gözleri dolar ya birden..
    ***
          Bir fotoğrafa rastladım bugün, siyah beyaz bir fotoğrafa.. Sonradan renklendirilmeye çalışılmış.. Ne gerek vardı halbuki? Siyah beyaz kalsaydı keşke.. Tanıdınız mı fotoğraftaki iki futbolcuyu? Biri Tahsin abi, Tahsin Önal, diğeri de rahmetli Kemal Kocaeli.. Mehmet Gündoğdu Abi'den Tahsin Önal'ın Ankara'da görevliyken Etimesgut Belediyesi için gelen otobüsü Boluspor'a kazandırdığını öğreniyoruz.. Kulübe kazandırılan bu otobüsle Fenerbahçe'den sonra Türkiye'nin otobüsü olan ikinci kulübü haline gelmiş Boluspor.. Hem de o yıllarda.. Bugün derin sulara açıldık biraz, sürçü lisan ettiysek, affola..
           Hoşça kalın..
                                                             

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak