BolununSesi; Halkın Gazetesi

Remzi.. Tahsin Bey.. Sahne.. Orman Okulu..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    14 Ocak 2016

           Remzi.. Tahsin Bey.. Sahne.. Orman Okulu..
           (Sevgili Remzi Evren, Tahsin Altunbay ve Nazım Baysan'ın anısına..)

            İnternet'te 'Abi sen beni tanımadın galiba? demişti.. 'Ben Ali'yim yaw! İtfaiyeci Ahmet Çavuş'un oğlu Ali.. 'Nasıl tanıyacam oğlum? demiştim 'Aktaş'lı deli Remzi ' yazmışsın profiline..' 
    * * *
           'Beni büyük ihtimal siz Ali olarak hatırlarsınız' diyordu Remzi.. Rahmetli Erol'un çok yakın arkadaşıyım ben.. Her bayram size gelirdim.. Aktaş da Hayrat'ın karşısındaydı evimiz.. Babam itfaiye baş çavuşu Ahmet Eren.. Erol'un hatırası yüreğimde kaldı be Erdoğan Abi.. Bayramda size geldiğim zaman harçlığın yanında bir de mendil verilirdi ya; ben harçlığa değil mendile takılırdım hep.. Bana önem verildiğini hissederdim.. 
    * * *
           'Bana çok karışık duygular yaşattın Remzi' demiştim.. Bilmez miyim sizin sokağı, hayratı, hayratın karşısında evi.. Hey yavrum hey! ne hayatlar yaşandı o sokaklarda.. Nur içinde yat Remzi.. Ben sana gene Remzi diyeyim de, bir karışıklık olmasın öbür tarafta.. Soy isminde de bir harf var fazladan; farketmedim sanma..
    * * *
          Bazı şeyler kolayca unutulmuyor.. Bazı şarkılar var, şarkı insan olsa da, sarılıp ağlasam dersin.. Senin söyleyemediklerini söyleyen şarkılar.. Birkaç an, bir kaç resim.. 'Neylersin ölüm herkesin başında - Uyudun uyanamadın olacak” demiş şair.. Daha dün, çocukluğundan, gençliğinden, sanatçılığına kadar uzun uzun konuştuğun birinin ertesi gün ölüm haberini alıyorsun.. Uyumuş ama uyanamamış..
    * * *
           'Bir gün eve birileri geldi' diyordu Ali; 'annemin kilim tezgahına baktılar, incelediler.. Bir şeyler konuşuldu.. Hiçbir şey anlamadım.. Annemin üzüldüğünü hissettim sadece.. Ertesi gün tezgahı söküp götürdüler.. Meğer benim sünnet düğünüm için satılmış o tezgah.. 
    * * *
          'Her gün uzun boylu fötr şapkalı bir adam geçiyordu sokaktan.. Elinde Baston.. Uzun bir palto sırtında.. Annem 'yaramazlık yaparsam Fatma Nine'ye vereceğini söylerdi hep.. 'ulan' diyordum 'bu uzun boylu, uzun palto'lu, bastonlu adam 'Fatma dede' olmasın..! Korkudan evin kapısını açık bırakarak çıkıyordum sokağa.. Bir gün çok kötü bişey oldu.. Baktım yine o adam.. Köşeyi dönmüş bana doğru geliyor.. Eve koştum; sokak kapısı kapanmış.. Kapıyı yumrukluyorum tekmeliyorum.. Olduğum yere yığılıp kalmışım, dilim tutulmuş.. İtfaiyeye haber salmışlar.. Babam geldi, Ahmet çavuş.. 
    * * *
          Doktor; 'konuşması zamanla düzelir' demiş 'ama, korkunun kaynağına inmek lazım..' Babam sora sora bulmuş adamı, konuşmuşlar.. Adam; 'Çocuğun ağlayıp kapıyı tekmelediğini gördüm ama' demiş 'bunu benden korktuğu için yaptığını anlamadım.. Ama söz ! demiş 'bundan sonra bir daha o sokaktan geçmem..! Babam bir gün; 'o adam ölmüş Ali' diye geldi eve.. Konu kapandı, rahatladım..
    * * *
           Babamın yalanı yıllar sonra ortaya çıktı.. Çocukluğumun Fatma dede'sine Bolu'da hastanede rastladım.. Ölmemişti.. Dr. Tahsin Bey'di, yaşıyordu.. 

           Bin hüzün çöktü yine gönlüme akşamla benim
           Ülfetim var nice yıldan beridir gamla benim..
    *
           Remzi bizim sokağı anlatıyordu aslında.. Babamın, devletin vergi toplasın diye verdiği 'resmi hizmete mahsus' atıyla komşu evin çift kanatlı kapısından girip, misafir odasında durabildiği sokağı.. Hatta misafir odasına geçerken yer sofrasında yemek yiyen 'Şekerim Ali' amcanın üzerinden atladığı rivayet edilir.. Yer sofrasının üzerinden atlayıp misafir odasında anca durabildiği.. İki adım daha gidebilse Remzi Evren'lerin bahçesine geçecek..

           SAHNE..
           Cemal Güney'in anlattığı bir anı vardı o geldi aklıma.. Remzi Bolu'dayken, 'Bir Delinin Hatıra Defteri'ni anımsatan bir oyun koymuş sahneye.. Kadrosunda emekli pilot Atilla Abi de var.. Atilla Abi Bolu'da ilk birahaneyi açan adam, sonraki yıllarda da fotoğrafçı.. Sürekli sarhoş.. Oyun sırasında Milletvekili rolünde sahneye beklenen Atilla Abi'nin, kendini bir önceki çocuk oyununda zannedip palyoça kıyafetiyle çıkması var sahneye.. Ve arkadaşlarınca tahta atıyla birlikte yaka paça edilip sahne gerisine çekilmesi..
    * * * 
          MAÇ..
          Düzceli'nin Yeri'ndeydik.. Kazım baba çok eski bir gazete ile gelince yanımıza; 'Bugün ne yazsak? gibi bir problem kalmadı.. Gazetede Düzce'nin Bolu Orman okulu sahasında Abantspor'u 2-1 yendiği maç ve maça çıkan kadro var.. Çok ilginç; Müfit, Adil, Şafak, Kerim, İbrahim, Remzi, Erkan, Bilgin, Cavit, Ertan ve Cengiz şeklinde çıkmış Düzce gençlik sahaya.. Abantspor'un kadrosu yok, olsaydı yazardım..
    * * *
           Çocuk gözüyle baktığında devasa bir stadyumdu Orman okulu.. '12 Nisan 1956 perşembe günü Orman okulu sahasında oynanan 'unutulmaz' bir maç var.. Hakem geç kalınca akşama doğru başlanabilen; Abantspor'lu, Lütfü'nün Maçın ilk golünü attığı, Akabinde Bolu gençlikten Kenan'ın karşılık verdiği.. 
    * * *
           Ama maçı asıl unutulmaz kılan ikinci yarının başında Bolu Gençlik'ten Sabri'nin Abantspor'lu Ahmet'e yaptığı faul.. 18 içinde Sabri, Ahmet'in beline sarılıp ters kündeyle yere serince hakem penaltı vermiş.. Ondan sonrası komedi..! 'Kötü Kenan' abi 'Lan ben senin yapacağın hakemliğin!.. diye kovalamaya başlamış hakemi.. Kenan'ın elinden güç bela kurtulan Hakemin bir süre ortadan kaybolması var.. Ve herkes onu ararken ağaçların arasından Bolu Gençliği hükmen mağlup ilan eden düdük sesinin duyulması.. 
    * * *
          Ne günlerdi.. Bayrak olmadan, atkı olmadan karton şapka olmadan gittiğimiz maçlar vardı.. Her Düzce maçı sonrası sokaklarda kovalamacaların yaşandığı maçlar… 'Keşke o günlere yeniden dönebilsek.. Ayağımda lastik çizme, üst üste giyilmiş çoraplar.. Yine koşarak gitsem orman okuluna.. Çocuk gözüyle 'aşılmaz' gibi görünen iki karış duvarın üzerinden atlamanın yollarını arasam.. Kaçak girmenin telaşıyla koşsam ağaçların arasından, aceleden ayağım takılsa tahta tribünün basamaklarına.. Maçtan sonra, dört bir yana dağılan insanlar olsa caddelerde.. Bir köfte arabasının dumanları arasında yürüsem.. 'La yete artuk..! diyor arkadaşım 'artuk annadu da annadu.. ' o yıllarda seyyar köfteci mi vardı la.. Yalancı..!'
         Hoşça kalın..
                                                       

     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak