33 senedir Bolu halkı bu gazeteyi okuyor. Gazetemizdeki mesaj ve yorumlar, ne kadar çok okunduğumuzun KANITIDIR

Erdal Öz.. Müfettiş.. Demans 

Erdoğan Mühürcüoğlu

    15 Haziran 2016

           Erdal Öz.. Müfettiş.. Demans 
           Bolu ile ilgili ne kadar önemli ve şaşırtıcı bilgi varsa hep yabancılardan geliyor nedense.. Yolu bir şekilde bu taraflara düşmüş asker, memur ve onların yakınlarından.. 'Benim bütün anılarım Bolu'da toplanır' diye başlıyan bir yazı okudum.. 'Babam henüz 47 yaşındayken orada öldü” diye devam eden.. 'Lisede edebiyat öğretmeniydi.. Bahçedeki meyvelerin büyüme seslerini, onların hışırtılarını dinlerdim..” 
    * * *
            Akşamüzeri radyodan gelen fasıl heyeti eşliğinde havanın kararmasını, şehrin bir midye kabuğu gibi kendi içine kapanışını izlerdim.. Yaz akşamları gökyüzünde yüzlerce uçurtma gezinirdi.. Mahalle savaşları yapardık.. Uçurtmalara jilet takarak diğerlerini kopartma kavgaları.. Ve O zamanın taksicileri Üzeyir usta, Eşekçi Nurettin.. Ziraat Bankası'nın önünde yan yana bir kaç taksi.. Şevrole, Buick, İmpala.. 
    * * *
          ERDAL ÖZ..
          Bir başkası, ünlü yazar Erdal Öz'de; 'Bolu, korkunç bir deprem geçirmişti' diye başlıyor anılarına.. 'Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi olarak Bolu'ya atanmıştı babam.. Otobüsle kente girişimizi hatırlıyorum.. Korkunçtu.. Bombalanmış gibiydi koca kent.. Filmlerdeki gibi.. Binaların hepsi yerle bir olmuştu.. Tek katlı, iki küçük odası olan, daha yapımı tamamlanmamış, dış duvarları daha boyanmamış beton bir ev bulup kiralamıştı babam.. Adliye binası da yerle bir olmuştu.. Pul toplamaya başlamıştım.. Adliye binasının yıkıntıları arasında dosya yığınlarının içinden koparıp biriktirdiğim pulların posta pulu değil, işe yaramaz harç pulları olduğunu yıllar sonra anlamıştım..
    * * *
           Daha önce ünlü bestekar Tamburi Özcan Bey'den de duymuştuk buna benzer anıları.. 'Ağustos1935 Cuma günü Bolu'da sabah ezanları okunurken dünyaya gelmişim' diyordu o da.. 'Bolu'nun güzelliği ile ünlü Ayşe Ebesi bulunmuş doğumumda.. Göbek adımı da o koymuş, benimkinden olsun demiş, Güngör olsun..” 
    * * *
         Aslında güzelliği ile nam salan Ayşe Ebe'yi ben de merak ettim.. 1930'larda Akpınarlı Kamil Dayı'nın Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan haberinde de vardı çünkü.. Kamil Ağa, eşi Münevver Hanım ve Ebe Ayşe Hanım.. Ebanım'ın kucağında üçüzler.. Gazi, Mustafa ve Kemal..Yan yana geldiklerinde 'Gazi Mustafa Kemal' oluyordu çocuklar.. O yıllarda o kadar önemsenmiş ki, Cumhuriyet Gazetesi'nde manşetten vermişler bu haberi..
    * * *
          Aklıma rahmetli Nejat Uygur'un anlattıkları geldi.. 'Eşimin sancısı tuttuğunda sahnede, hizmetçiyi oynuyordu' diyor Nejat Abi.. 'Su isteme numarasıyla dışarı çıkarttım.. Arkadaşlara; 'Hemen doğum evine götürün dedim.. Biz oyuna devam ettik.. Birinci bölümün sonuna doğru sinemanın müdürü geldi; 'Nejat abi bir şişe rakı alacağım var senden” dedi 'bir oğlun oldu..!.” 
    * * *
          Döndüm seyirciye; 'böyle böyle oldu' dedim 'sizden sakladık, bir oğlum oldu..' Alkışlar arasında oyuna devam ettik.. Oyun bitimine yakın ikinci müdür geldi, 'Tamam ya! biliyorum” dedim, bir oğlum oldu.. 'Hayır hayır” dedi 'bir tane daha oldu..” 'Yok, anasının a...!” demişim.. Sinemanın tavanı üstüme çöktü sandım.. 
    * * *
           Nerde kalmıştık? Özcan bey de.. Bolu akşamlarını anlatıyordu.. Şehirde peş peşe yanmaya başlayan gaz lambalarını.. Ağır kış şartlarında altına kızak taktıkları öküz arabalarıyla dağdan odun getiren köylüleri.. Mahfel'de oyun oynadığı arkadaşlarını.. Bir yakınlarının ameliyatı için sabaha karşı pijamalarıyla ameliyata giren Başhekim Kudret Üge'yi.. Velhasıl; yokluklar içinde ve zor şartlar altında geçen Bolu yıllarını.. 
    * * *
         Aklında hep bir şarkı yapmak düşüncesi olduğunu da anlatmıştı Özcan bey.. Bu şarkının Bolu'da annesinden dinlediği ninnilere benzemesini istediğini.. Duygu yoğunluğu yaşadığı bir gece gerçekleştirmişti bu isteğini.. O gece Türkiye'de anneler günü için bestelenen ilk şarkı olmuştu Özcan beyinki.. 
    *
         Kulağımdan gitmiyor ninni sesin
         İçimdesin, içimden derindesin..
    * * *
          MÜFETTİŞ..
          Gogol'un 'Müfettiş' isimli bir oyunu var.. Okurken delirtti beni, sinirlerim alt üst oldu.. Bu Oyunda arkadaşlarına müfettiş geleceğini haber veren Belediye başkanı var.. 'Herkes gerekli düzenlemeleri yapsın' diyen.. 'Özellikle hastaneye çeki düzen verin, hastalar temiz gecelikler giysinler, iç çamaşırlarıyla ortalıkta dolaşmasınlar' diyen..
    * * *
          'Aman arkadaşlar! Diyor, Belediye Başkanı 'Dikkatli olalım.. Dün gece rüyamda iki uğursuz sıçan gördüm.. Şimdiye kadar hiç böylesine büyük sıçanlar görmemiştim.. Sinsi sinsi yanıma geldiler, kokladılar ve çekip gittiler..'
    * * *
          Okurken Fizik Tedavi'nin Baş Hekimi Sedat geliyor aklıma; Her gittiğimizde çayını, kahvesini içtiğimiz, havadan sudan konuştuğumuz.. Alçakgönüllü, temiz kalpli, başarılı.. Son zamanlarında kırmızı bir motosiklet tepesinde görüp 'Binme şuna yaw' dediğim 'düşecen müşecen de bizim tatilimiz de zehir olacak..'
    * * *
          Sinir oldum.. Gecenin köründe eski gazeteleri karıştırmaya başladım.. Adamı maalesef adım adım intihara sürüklemişler.. Sağlık Bakanlığı'ndan gelen iki müfettiş çöreklenmiş başına, anlamsız suçlamalar ve hakaretlerle intihara sürüklemişler adamı.. O günün gazete haberlerine göre 'lan başhekim gel bakalım buraya' diyor bir tanesi.. Nasıl sinirlendim.. 
    * * *
          Bazen Kibarlık efendilik yaramıyor.. Vallaha bak.. Daha içeri girerken yumruğu vuracan masaya.. 'Ne var lan!” diyecen, 'godumun bilmem nesi..!” Masayı yumruklamak bile yetmiyor bazen.. Koskoca Kruşçev bile Birleşmiş Milletler'de konuşurken ayakkabısını çıkarıp vurmaya başlamış kürsüye.. 
    * * *
           Babama denk gelmişti öyle bir müfettiş.. Genç bir çocuk.. Bir tatbikat sırasında uçağıyla yere çakılınca malulen emekliye ayırıp müfettiş yapmışlar.. Kollar protez, bacaklar protez.. Gündüzleri takıyor, gece yatarken çıkarıyor.. Gündüz anlamıyorsun da, gece yatarken bi bakıyorsun adamın yarısı yok.. 
    * * *
          Adam yeni müfettiş ya; duman attırıyor dairede.. 'O niye öyle? Bu niye böyle..' Rahmetli acayip kuruluyor ama n'apsın; adam torunu yaşında; tutuyor kendini.. Odacı 'Deli Basri' abi de öyle.. O'da 'Ayşe tatile çıksın! işareti bekliyor pederden.. İşaret bir gelse, çulunu çıkartacak adamın.. Çulunu çıkartıp atacak dondurmacı Kel Nail'in dükkanına.. Neyse.. Sedat bey rahmet istedi deyip kapatalım..
    * * *
          DEMANS..
          Ortası delik 2,5 kuruşlar vardı eskiden, 'yüz para' denirdi; hatırlar mısınız? Koleksiyonu tamamladık, bir tek onu bulamıyoruz.. Hiç ummadığımız biri 'eski evlerden birine gidip baksanız' dedi 'porselen sigortaların içinde bulursunuz belki.. 'Vay anasını' dedik 'nasıl aklımıza gelmedi.. Eskiden sigorta atınca içine 2,5 kuruş koyarlardı hakkaten.. 
    * * *
         Delilikse delilik; atladık Uçağa 'bulduk Bolu'yu'.. Semerkant'taki evde bulduk parayı hakkaten.. Başımızdan ayrılmayan; 'Hırlı mıyız, hırsız mıyız' diye bekliyen İbrahim amca var.. Ona gösterdik; 'Sen Mühürcü'nün oğlusun galiba' dedi önce.. Bir süre paraya baktı; 'Peugeo dolmuşlarda kontak anahtarı yerine kullanırdık bunları' dedi; 'deliğinden ip geçirip direksiyonun yanına asardı dolmuşçular.. Demek sen bizim Mühürcü'nün oğlusun..' 
    * * *
          'Şu gördüğün sokakta göbeğine zeytin çekirdeği takıp çevirmişliğimiz vardır bu paraları.. Baban bilir.. Sen bizim Möhürcü'nün oğlusun demek.. Selam söyle, Günebakmazlar'ın İbrahim Amca'nın selamı var dersin.. İmamduraklar dersen de olur..'
    * * *
          'Babamın cenazesinde bulunan, eve taziyeye gelen, Belediyenin arkasındaki küçük kıraathanede 'ölüm hepimizin başında oğlum, n'apacan? diye öğüt veren adam.. 'Mühürcü'nün yıllar önce öldüğünü unutmuştu.. İbrahim amca.. 1952 model Vanguard taksisi olan..'
    * * *
          Yaşlanmayla birlikte Alzhaymer riski de başlıyor maalesef.. 65 yaş üstü görülme sıklığı % 8 miş, 85 yaş üzerinde ise % 20.. Zor hastalık.. Dizideki kızdan su isteyeni, Behzat Ç.'ye bıçak çekeni bile gördük.. 
    * * *
          Hoşça kalın.. Ayrıca; Bu yazıları yazanın bir profesyonel olmadığını lütfen unutmayın.. Hataları görmeyin.. Okurken fazlalıklar varsa çıkartın.. Eksikleri kafanıza göre tamamlayın.. Kendinize iyi bakın..

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak