BolununSesi; Halkın Gazetesi

Yerli film.. Pervane.. Salvador Dali.. Zeynep..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    2 Eylül 2017

        Yerli film.. Pervane.. Salvador Dali.. Zeynep..
          Baktım benim film başlamış.. Hemen fırladım yataktan.. Yüzüme soğuk su çarpıp geçtim televizyonun başına.. Başını kaçırmışım.. Olsun.. Yerli filmlerin hepsi üç aşağı beş yukarı aynı.. Bu filmlerin en güzel yanı bir şehrin ne kadar değiştiğini, nereden nereye geldiğini görebiliyorsun.. Dar sokakları, eski evleri ve her kesimden insan manzaralarını.. 
    * * *
           Benim eski Türk filmlerine olan merakımı çok saçma buluyormuş arkadaşım.. 'Ne buluyorsun şu filmlerde bilmem' diyor.. 'Bu devirde siyah beyaz film mi kaldı Allah'ını seversen.. Millet takıyor gözlükleri, 3d izliyor.. Şıkır şıkır, uçmalı kaçmalı.. Bırak bu 'Deli Şemşi' tarzı işleri güzel abim.. Bitlis'te Deli Tahso'nun parkı var, Bursa'da Deli Ayten'in parkı.. Romanını bile yazdılar Deli Ayten'in.. Mezarı desen granit kaplama.. Hey yavrum hey.. Sor bakalım güzel abim, Deli Hasan'ın mezarını bilen var mı Bolu'da.. Hani Evliya idi, hani hangi dükkana girse nur yağıyordu..
    * * *
          ESKİ FİLMLER..
          Eski Türk Filmlerini neden severiz hakkaten? Bize gençlik yıllarımızı hatırlattığı için mi? İzlerken o yıllara dönmüş gibi mi oluyoruz? Geçmişte bıraktığımız caddeler, sokaklar mı çekiyor bizi kendisine.. Bir dondurmacının peşine takıldığımız, pastacı Kara Ahmet'in tencerelerini sıyırmak için kapısında beklediğimiz sokaklar.. Bence ondan.. Eski şarkılar da öyle değil mi? Onlar da alıp götürmüyor mu bizi bir yerlere..
    * * *
           Bu sıralar her şey karmakarışık.. Eski Belediyenin arkasındaki Nikah salonunu bile hatırladım bu gece.. Tepesinde pervane olan nikah salonunu.. Bir gözüm nikah şekeri dağıtan Maide hanımda, diğer gözüm "kafama düşer mi?" korkusu ile pervanede olan.. Yeni Sinema'da vardı aynısından.. Kabusum.. Bir gün yerinden fırlayıp hepimizi doğrayacak sandığım..
    * * *
          Ve şehrin 'Sivil Polis olduğuna ittifakla karar verdiği meşhur simitçi.. Fötr şapkalı, siyah yelekli, Salvador Dali' bıyıklı.. Sepetinde 'Değmen tekeri' gibi, 'Muktar Pabucu' gibi simitler.. '
    * * *
           O yıllarda da Kimi görsek sivil polis zannediyoruz.. Omzunda kilim satan Niğde'li, Turist Otel'de kalan Polyesterci, Yeni Otel'in önündeki Darende'li esanscı.. Herkesi.. Bir ara Edip Bey'e bile o gözle baktık.. 
    * * * 
          Halbuki o; Bir zamanlar askerlerin topuk selamı vererek masasına yaklaşabildiği adamdı.. Çayını, kahvesini topuk selamıyla bıraktıkları adam.. Nasıl oldu anlamadık.. Barış gönüllüsü Carolayn Wilson mu şaşırttı onu, yoksa Emily Hradec mi? Yoksa başka bir abla mı..? Hastaneden? Postaneden? Adliyeden? anlamadık..
    * * *
          'Sivil Polis' deyince; Vala Nurettin'in anılarında vardı.. 'Bizi adım adım takip eden biri vardı Bolu'da' diyordu Vala Nurettin de.. 'Önceleri çok korkuyorduk ondan.. Sonra alıştık.. Gece gündüz peşimizdeydi.. Karanlık bir sokağın başında görünce; 'Dikkaat! çekiyorduk birbirimize..
    * * *
          Bu kişinin kim olduğunu yıllar sonra öğrenmiş Vala Nurettin.. 'Bir gün toplantıdaydık' diyor; 'yanımda Tahsin Demiray vardı.. Dereden tepeden konuşurken birden durdu, gözlerimin içine baktı.. 'Beni tanıdın mı? diye sordu.. 'Yok, tanıyamadım” dedim.. 'İyi düşün' dedi.. 'Bolu'da gizemli bir adam vardı hani, sizi gözetlerdi.. Kazancı Ferhat'ın dükkanından çıkarken peşinize takılan adam.. Omuzunda pelerini olan..! 'Eee? 'İşte o bendim.. Oturduğunuz ev vardı; İhsaniye Mahallesi'nde.. Altında ahır olan' Eveet? 'işte o ahıra girer, tavana kulağımı dayar, sizi dinlerdim..”
    * * *
           MURAT ABİ..
           Ne geldi aklıma sayın seyirciler? Bolu'da bir Yılmaz Güney filmi çekiliyor.. Üner Can'ın lokalindeyiz.. Erol Günaydın, Aydemir Akbaş, Hüseyin Peyda, Yıldırım Gencer.. Biri iniyor biri çıkıyor lokalin merdivenlerden.. Yılmaz Güney'in beyaz arabası ile filmde kullanılan beygirler otelin önünde.. Resepsiyonda otelin genç yaşta vefat eden katibi.. Lobi'de Yılmaz Güney.. Üzerinde kovboy kıyafeti; çifte tabanca, siyah elbise, fotör.. Yanında Murat Çiçek, Otelin emektarı.. Anlatsa, bir kaç tane senaryo çıkar hayatından.. Zonguldak'ta itfaiyeci, Ereğli'de maden işçisi.. Emanet pantolonla, Abant'ta Garson.. Hayatı tesbih yapmış, sallamış.. 
    * * *
          ZEYNEP..
          1510 Zeynep'le buluştuk Ankara'da.. Yanında Bolu'dan ortak bir arkadaş.. Hoş geldin beş gittin filan, Ne içersiniz?' dedik, 'Çay' dediler.. 40 yıl düşünsem Zeynep'e çay ısmarlayacağım aklıma gelmezdi.. İnsanlar yaşlandıkça biraz çocuklaşıyor galiba.. Çok asılmışlığım varmış kendisine.. 
    * * *
          Öğretmen okulunun kapısında ağaç olmuşum onu beklerken.. 'Erol Büyükburç'un okula geldiği günü hatırladın mı? diyor bana.. Nimet Avlacıoğlu Hoca'yı? 'Hadi bakalım cevap ver ! Niye heyecanlandın? niye kızardın..! 
    * * *
           Güya bunlar 1974'de Kız Öğretmen Okulu olarak Voleybol'da Dünya Şampiyonu olmuşlar.. Dikkat buyrun.. Bolu Şampiyonu değil, Bölge Şampiyonu değil, Türkiye Şampiyonu değil, Dünya Şampiyonu.. Avusturya Lisesini, Çin'i, İsrail'i yenip Dünya Şampiyonu olmuşlar.. Yener Bandakçıoğlu Abi de birer Pilli Radyo hediye etmiş bunlara.. 'He ciğerim hee! dedim 'Bende Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonuydum aynı yıl.. Hahahaha..!
    * * *
           Hayır, öyle bişey olsa duymaz mıyız? Biz de bu memleketin çocuğuyuz elhamdülillah.. Kapalı Spor Salonunun müdavimiyiz.. 'Domatesin çekirdeği' ile ünümüze ün katmışız.. Şişko Cengiz, Altın diş Sabri, Burhan Sümer, Ahmet Aksoy, Naim Öztürk.. Sonra Malak Ayhan, Deve Erkan, Eşekci İsmail, Ayı Emin, Göbek Cengiz, Satır Ayhan' 
    * * *
           Bu isimlerin arasında, Mürvet Merdan Hoca'ya İstiklal Marşı'ndaki 'en son ocak, obe' deki 'obe' yi soran arkadaş da var..' Aldığı cevap okulun duvar gazetesinde yer almış..
    * * *
           'Tüüü ! senin sıfatına' demiş Mürvet Merdan, 'utanmaz arlanmaz eşşek kafalı.. İstiklal Marşı okunurken sığır gibi dinledin demek'
    * * *
           Zeynep'e dönersek; resmen morsladım.. Vallahi doğru çıktı kızın anlattıkları..  Çıkardı çantadan labtobu, dayadı burnuma.. Baktım; aynen dediği gibi.. 'Bolu Kız Öğretmen Okulu, 1974 Dünya Voleybol Şampiyonu..' Nasıl utandım..
    * * *
           Neyse bugünlük de bu kadar olsun.. Bu yazımızı Ankara'da bir kıraathanede yazdık.. Kusur aramayın.. Bir dahakini de 'Ağrı Dağı'nın eteğinden' yazarız artık.. Kendinize iyi bakın.. Tesbihin ipi kopunca taneler kolay toplanmıyor.. Sağlığın yerindeyse; 'Umurumda mı dünya' diyecen Ömür Göksel gibi.. 'Balıkesir Bandırma..!
    * * *
           Hoşça kalın..
           Erdoğan Mühürcüoğlu (28.08.2017)
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Çok söyleyen değil, çok iş yapan yöneticeye muhtaçsınız.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak