BolununSesi; 33 yıldır sadece halkın desteği ile yaşıyor

Biz de Başarabiliriz

Ali Özdemir

    23 Ocak 2018

    Biz de Başarabiliriz

    Dünyada bulunan 192 devlette 8 milyar insan yaşıyor. Bunun 80 milyonu, yani yüzde 1'i ise ülkemizde yaşıyor. Gezegenin en büyük 16. ekonomisi olan Türkiye'nin neredeyse 3'te 1'i öğrencilik yapıyor. 20 milyon temel eğitimde, 7 milyon kadarı ise yüksek öğretimde bilgi biriktirme peşinde…

    4 bin yıllık Türk tarihi başarılar, mücadeleler, uygarlıklarla örülüdür. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa'da başlayan bilimsel-teknolojik gelişmelere karşı biraz duyarsız kaldığımız için bugün buhranlar yaşıyoruz.

    Dünyanın en kıymetli coğrafyasında yaşadığımız için kaderimiz biraz eziyetlerle örülü. Klasik bir söz var: 'Coğrafya kaderdir” şeklinde. Bizi bu topraklardan söküp atmak isteyenler 1000 yıldır her türlü entrikayı devreye sokuyorlar. Bunu bazıları 'tembellik için bahane uydurma' olarak görseler de objektif tarihçiler Türklerin Anadolu'daki bitmez tükenmez mücadelelerini berrak bir şekilde ifade ediyorlar. Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Tarık Zafer Tunaya, Enver Ziya Karal, Yılmaz Öztuna gibi münevverlerin tespitleri işimizin oldukça zor olduğunu göstermektedir.

    1000 yıldır çok zor koşullar altındayız. Bu zorluklar bizi esasında bir yönden de bilemiş, daha mücadeleci, daha azimli bir toplum haline getirmiştir.

    Türk insanı iyi yetiştirildiği, önü açıldığı zaman son derece girişimci, tasarımcı, üretici bir mizaçtadır. 50 yıl önce Avrupa ülkelerine işçi olarak gitmeye başlayan 4 milyon kadar kardeşimiz bugün bilimde, teknolojide, sanatta, üretimde en üst noktalara çıkmasını bilmişlerdir.

    Microsoft, Intel, Daimler, Ford, Coca Cola, HSBC, Harvard, MIT, Yale gibi dünya çapındaki büyük şirketlerin, üniversitelerin tepe yöneticileri, akademisyenleri çoğunlukla bizim insanlarımız olmaya başlamıştır.

    Son 50-60 yıldır, gelişmiş Batı toplumları aşırı refah nedeniyle aileden kopuk ve yalnız yaşamaya, alkole, uyuşturucuya yönelmeye başlamıştır. Almanya, Fransa, İngiltere, İsveç, Rusya gibi ülkelerde alkolizm oranları yüzde 40'ları geçmiştir. Bu ülkelerin yaş ortalamaları da 52-60 arasında seyretmektedir. 80 milyonluk Türk toplumunun yaş ortalaması ise 26-27 seviyelerinde olup büyük bir fırsat sunmaktadır.

    1923 yılında Osmanlı'nın küllerinden doğan yeni Türkiye Cumhuriyeti 95 yılda mucizeler ortaya koymuştur. Finans kapitalin olmadığı ve son 100 yıl boyunca kesintisiz süren harpler nedeniyle girişimcinin kalmadığı, okur-yazar insanların hepten kaybedildiği bir yapı her türlü olumsuzluğa rağmen çağı yakalamayı başarmıştır.

    Bilimi, tekniği kavrayamayan yöneticiler, kanaat önderleri yüzünden matbaayı 234 yıl gecikmeli olarak kullanmaya başladık. Ancak 20. yüzyılın 2. yarısında icat edilen transistörün getirdiği yeni yükseliş dalgasını pek ıskalamadık. Bugün onbinlerce firmamız dünyanın dört bir bucağına mal ve hizmet satabilmektedir.

    Üniversitelerimizden mezun olan parlak beyinler dünyanın her tarafında iş bulabilmektedir. Planlamayı, işlerdeki öncelik sırasını doğru yaptığımız takdirde 2023 yılında en gelişmiş 10 ülke arasına girecek kapasitemiz vardır.

    Karamsar olmaya, enseyi karartmaya, öldük-bittik, biz adam olmayız düşüncesini zihnimizde tutmaya hiç gerek yoktur.

    Osmanlı Devleti gerilemenin, çağın dışında kalmanın farkına 1700'lerde varmıştır. O zamanın yöneticileri denize düşenin yılana sarılması gibi Fransız'ın, Alman'ın, İngiliz'in reçetelerinin doğru olduğunu sanarak mes'elelerden kurtulacağını sanmıştır.

    Fransızca, Almanca, İngilizce kelimelerle konuşarak, onlar gibi giyinerek, onlar gibi yemek yiyerek kalkınma olmayacağını fark edememişler, efsunlanmış gibi altı boş reçetelere bağlanıp kalmışlardır. Esasında Türk insanı her türlü derdinin çözümünü bulabilecek derecede zekidir.

    1945 yılından sonra da ABD'nin kısırlaştırıcı, bilgisizleştirici reçetelerinin peşine düştük. Bizi üretemez hale getirmeyi amaçlayan, kötü niyetli planların yanlış olduğu 2000'li yıllarda çok net olarak ortaya çıkmıştır.

    Afrika'yı, Asya'yı, Avustralya'yı 200 yıl acımasızca sömürerek, soykırımlar yaparak, kölelerin emeğini çalarak sermaye biriktiren İngiltere, Almanya, Fransa, İsveç, Belçika, Hollanda, Amerika gibi ülkeler Türklerin kendilerine rakip olarak çıkmasını asla istemiyorlar.

    Din, mezhep, dil, ırk, sağ-sol kavgalarına gark olmamız için her türlü yalanı üzerimize boca eden hırsız devletlerin eğitim vizyonları ile asla bir yere varamayız.

    Temel hedefimiz, tükettiğinden çok üreten kuşaklar ortaya çıkarmak olmalıdır. Bugün yurtdışına ihraç ettiğimiz malların kilogram fiyatı 1,2-1,3 Dolar seviyesindedir. Almanya, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin sattığı malların kilo fiyatı ise 4-5 dolar seviyelerindedir. 6.5 milyonluk İsrail 165 milyar, 16 milyonluk Hollanda 600 milyar dolarlık mal ihraç edebilmektedir. Bizim onlardan hiçbir eksiğimiz yoktur.

    Tarım; karasabanla, pullukla, traktörle yapılırken bugün robotlar aynı işi yapar hale gelmiştir. Otomobiller 100 sene önce kol gücüyle üretilirken bugün akıllı robotlar daha üstün araçlar yapabilir olmuştur.

    Son 15 yıldır endüstri 4.0 (sanayi 4.0) kavramını konuşuyoruz. Çağı yakalamış az sayıdaki özel sektör firmamız endüstri 4.0'ın yöntemlerini, yordamlarını uygulayarak dünya kalitesinde işler yapabilmektedirler.

    Eğitimde sıçrama yapabilmek için anahtar kelimemiz endüstri 4.0 olmalıdır. Bunun içeriğini kavramamış uzmanların hazırlayacağı eğitim-öğretim reçeteleri yine başarısızlık getirecektir. ABD'nin, İngiltere'nin eğitim uzmanlarına hazırlatılan vizyon planları da kesinlikle işe yaramaz. Zira onlar bizim sadece arabayı kullanan insanlar olmamızı, araba üretmememiz gerektiğini savunmaktadırlar.

    Yolunu, tünelini, barajını, tankını, uçağını, gemisini, bilgisayarını, telefonunu kendisi yapan bir Türkiye ana hedefimizdir. Küresel kraliyetçi mihraklar istedikleri tuzakları kursalar da bunu başarabiliriz.

    Finlandiya, Singapur, Güney Kore, Japonya gibi ülkeler 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uygun müfredatları uygulayarak başarıyı yakaladılar. Girişimci ruhlu, yazılım bilgisi olan, ezberci olmayan, tarım, sanayi, teknoloji, turizm eksenli bir müfredat bizi sıçratacaktır.

    Kaliteli eğitim verebilmek için yüksek lisans yapmış, proje yazabilen, kitap yazabilen yeni öğretmenlere daha çok ihtiyacımız vardır. 

    Mesleki ve teknik eğitim son derece önem kazanmıştır. Almanya'da 8.7 milyon genç mesleki eğitim almaktadır. Bizde bu rakam 1.7 milyondur. Meslek kazandıran eğitim ilkokuldan başlamalıdır. Her okulun atölyeleri olmalıdır.

    Mekatronik, robotik, markalı tekstil ürünleri konusunda eğitim vermek için çok büyük bütçelere gerek yoktur. Türk insanı kara tahta ile de modern eğitim sistemini kurabilir. Dünyanın en popüler üniversitesi olan Harvard'da hala kara tahta ve tebeşir ile eğitim verilmektedir.

    Uydurma, kopya, yüzeysel reçeteler yüzünden sadece arabayı kullanmasını bilen, tıbbî ilaç üretemeyen, tohum geliştiremeyen, tarımı düşük verimli yapan, yabancı dil öğrenemeyen, lüks tüketici, etik değerlere uymayan kuşaklar karşımıza çıkmaya başladı…

    Mühendisler, hekimler, ziraatçiler, teknik elemanlar, öğretmenler okumaz-yazmaz, her şeyi başkasından bekleyen bir kalıbı benimsediler. Çöp kovası, sandalye, mandal, leğen, çekiç, salça, incir, fındık, ayakkabı, gömlek, çorap, jant üretebilen ülke olmaktan sıyrılamadık.

    ABD, Güney Kore, Almanya, Japonya gibi dünya çapında (küresel) markalar ortaya çıkaramadık. Elektronik, otomotiv gibi sektörlerde üretim yapan tesislerimiz az da olsa var ama bunlar 100 TL'lik mal üretmek için 90 TL'lik ithalat yaparak iş görmekteler.

    Potansiyeli çok yüksek olan bir ülkeyiz. Öğrenci, veli, öğretmen, akademisyen, sanayici, ziraatçi, turizmci vb. bir araya gelerek 21. yüzyıla uygun yeni bir model ortaya koyabiliriz.

    Son 10-15 yıldır endüstri 4.0 aşamasındayız. İnternet sayesinde makineler birbiriyle haberleşir oldu. Evlerdeki tüm cihazlar yazılım kodları ile işliyor. 900 bin öğretmenin yüzde 1'inin bile herhangi bir kodlama dilini bilmediğini söyleyebilirim. Testlere boğulan bir akıl dışı bir sınav sistemimiz var. İlkokuldan yüksek lisansa kadar kodlama ile ilgili bir tek soru sorulmuyor. 40 yıldır eğitimin içindeyim. 6 yaşımdan beri yüzlerce sınava, onlarca mülakata girdim. Hiç birisinde teknoloji, bilim, kodlama ile ilgili bir soruyla karşılaşmadım.

    İsrail, Japonya, Çin, Hindistan gibi ülkeler harıl harıl kodlamayı, elektroniği öğreten dersler okutuyor. Biz ise hala havuz problemleri, x+y'li denklemler ile başarılı olacağımızı sanıyoruz.

    Tüm okullarımızı çok acil olarak STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) yaklaşımına göre yenilemeliyiz. Bunun için çok paraya gerek yoktur. Aynı maliyetlerle işi başarabiliriz. Evlerimizde ve iş yerlerinde kullandığımız 50 kadar aygıtı kendimiz üretmediğimiz sürece de ilerleyemeyiz.

    İlk aşamada neler yapmalıyız?

    * Tüm öğretmenler 3-5 yılda bir mesleki sınava tabi tutulmalıdır.

    * Okullar arası rotasyon (zorunlu tayin) mutlaka olmalıdır.

    * Sendikalar eğitimi yükseltmek için de projeler sunmalıdır.

    * Ders kitapları sadece fakir öğrencilere parasız verilmelidir.

    * Her okul kendi kitabını kendisi belirlemelidir.

    * Merkezi sınavların sayısı azaltılmalıdır.

    * İlk 8 yıllık eğitimden sonra sonra öğrenciler yetenek analizlerine göre okul / yol seçmelidir.

    * Özel dershaneler Finlandiya'da olduğu gibi sistemin dışına çıkarılmalıdır.

    * Kitap yazan, proje üreten öğretmenlere ek ödemeler yapılmalıdır.

    * Eğitimde özelleştirme oranı yüzde 10'lardan yüzde 50'lere çıkarılmalıdır.

    * Mesleki ve teknik eğitimde yüzde 70'lik oran yakalanmalıdır.

    * Okullar her türlü imkanın olduğu büyük kampüslerde toplanmalıdır.

    * Sadece çok yüksek zekalı öğrenciler STEM esaslı fen liselerine yollanmalıdır.

    * Öğretmenliğin geliri cazip hale getirilmelidir. Şu anda büyük şehirlerde öğretmenlerin geçinmesi çok zordur.

    * Üniversitelerin ülke ihtiyaçlarına göre bölüm açması sağlanmalıdır.

     

    Sonuç olarak; endüstri 4.0 üretim modeline uygun bir eğitim örgüsü oluşturmamız zor bir iş değildir. Ülkemizde dünya çapında eserler ortaya koymuş yeterince uzman vardır. ABD'nin uzmanlarının eğitim modelini değil Türk eğitim modelini referans almalıyız.  

    Ali Özdemir

    www.aliozdemir.net

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Antalya Hurdacı Kepez Hurdacı