BolununSesi; Halkın Gazetesi

İş dünyası 

Konuk Yazar

    19 Şubat 2018

    İş dünyası 
    Sayın okuyucular, herkesin az çok gözlemlediği gibi iş hayatı başlı başına 'bir alem” dir, yani nevi şahsına münhasır (kendisine özgü) 'bir dünya” dır. Buna” iş dünyası” deniliyor. Ülkemizde bu alemi düzenleyen yasa 4857 sayılı İŞ KANUNUDUR. Kanun, değişik kanunlarla yürürlükten kaldırılmış maddeleri de dahil 3 Ek, 8 geçici, 122 maddeden oluşmaktadır. Kanunun amacı (MADDE 1); İşverenler ile bir İŞ SÖZLEŞMESİNE dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir. Kanunu irdeleyince sanırsınız ki işçi, işveren karşısında yasal güvencelere kavuşturulmuş. Hani halk arasında daldaki kuşları anlatan 'uzaktan baktım pek çok, yanına vardım hiç yok” diye bir bilmece vardır ya işte bu kanun da onun gibi bir şey. Nasıl mı? İş kanununun pek çok maddesinde 'tarafların anlaşması sonucu” veya 'işçinin kabulü sonucu” veyahut 'işçinin onayı ile” gibi ifadeler bulunmaktadır. Örneğin 41. maddede 'fazla çalışma” için işçinin onayı gerekir denilmektedir. Sayın okuyucular, işveren 'fazla çalışma yapılacak” dediğinde işçinin 'hayır ben bunu kabul etmiyorum” deme lüksü var mı? Keza 22. maddeye göre işveren, 'çalışma koşullarında değişiklik yapıyorum” dediğinde işçinin itiraz hakkı bulunmaktadır. Peki işçi, kendisine tanınan bu hakkı kullanabilir mi? Kullansın da görelim bakalım, sabah işe geldiğinde kendisini nasıl kapının önünde bulacak. Keza 63. maddeye göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. Patron 46 saat çalışılacak dediğinde buna itiraz edebilecek bir babayiğit olabilir mi? Yine aynı maddede patron haftalık iş saatlerini düzenlerken yasada belirtilen haftalık 45 saati değişik günlere değişik şekilde bölebilir, ancak bu durumda bir günün çalışma saati 11 saati geçemez denildiği halde işçi bunun üzerinde çalıştırıldığında Kİ GENEELLİKLE ÖYLE OLMAKTADIR, işçinin itiraz hakkı olabilir mi?

    Sayın okuyucular, yeri geldiğinde sizlerle paylaştığım gibi 'Temel biz hamsiden kırk çeşit yemek yaparız dediğinde peki anlat bakalım denilince bir, HOŞAF der demez, tamam gerisini sayma anlaşıldı yaparsınız denildiği gibi ben de bu iş kanununun birkaç maddesini sizlerle paylaştım, bu birkaç maddeden hareketle diğer maddelerin de işçi lehine uygulanamayacağını sanırım anlatabilmişimdir. İşte tam bu noktada devletin kontrol mekanizmalarının saat gibi çalışması ve çalıştırılması gerekir diye düşünüyorum ama nerdeeee. Hani 'ben yaptım bundan sonrasına karışmam” anlamını içeren 'saldım çayıra Mevlam kayıra” ata sözü var ya işte durum onun gibi bir şey. Ben İş Kanununun 91.maddesinde belirtilen denetim ve teftişlerin gereği gibi yapıldığını sanmıyorum. İş alemi, yasada öngörülen kurallarla değil kendi kuralları içinde yani patronun insaf ölçüleri içinde yürüyüp gidiyor. Bu alemde işçinin iki adı var; Birisi gel ötekisi git. Bu kadar da değil diyenlerinizi duyar gibiyim, 'açtırma kutuyu söyletme kötüyü” derler ya ben de daha kötüsünü söyleyeyim mi? Hatırladığım kadarı ile-tabi sizler de hatırlarsınız- birkaç yıldır değişik zaman ve mekanlarda ölümlü maden kazaları oldu. Ne yazık ki, o maden ocaklarının pek çoğunda ya yıllarca hiç denetim yapılmamış, yapılsa dahi pek çok eksiklikler görmezden gelinmiş, her şey dört dörtlük denilmiş, veya aylarca yıllarca ruhsatsız olarak faaliyetlerde bulunmuşlar, devlet, görmedim-duymadım-bilmiyorum diyebileceğimiz üç maymunları oynamış. O ocaklar aylarca, yıllarca ruhsatsız çalışırlar da devletin bundan haberi olmaz mı? Olur derseniz vahim, olmaz derseniz daha da vahim. Neyse daha derinlere girmeyelim bu alemin içinde boğulur kalırız.
    Sayın okuyucular peki diğer uygar ülkelerde de bu böyle mi? Tabii ki hayır. Bu denetimlerin konusu 'insan” olduğu için oralarda gerek devlet ve gerekse insanlar konuya daha duyarlı ve daha insani yaklaşıyorlar. İşçi iş kazasında öldüğünde 'bu, işin naturasında vardır” deyip geçmiyorlar. Hal böyle olunca denetimlerde devlet kadar vatandaşlar da duyarlı. Nasıl mı? Bir dostum anlatmıştı, Avusturya'da bulunan oğlunu ziyarete gitmiş, canı sıkılmış gece evin boya badanalarını yapmaya başlamış, biraz sonra polis kapıya dayanmış, gece işçi çalıştırma belgesini istemiş, arkadaş durumu anlattığında bir de öğrenmiş ki karşı komşu 'gece işçi çalıştırıyorlar” diye şikayet etmiş. Görüldüğü gibi oralarda her vatandaş devletinin koyduğu kurallara uyulması konusunda kendisini görevli addediyor. Biz bunu yapabilir miyiz? Tabii ki hayır. Nedeni ise şikayet edenin istenmeyen kişi ilan edildiği gibi bir geleneğimiz var da ondan. Hatta 'doğru söyleyeni dokuz kapıdan kovarlar!” gibi bir atasözümüz bile var.
    Hoşça kalın.
                                                 İlhami Candemir

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak