BolununSesi; Halkın Gazetesi

Yargının rahatsızlığı 

Konuk Yazar

    27 Mart 2018

         Yargının rahatsızlığı 

          Sayın okuyucular, yalnız bizler değil dünya alem biliyor ki Türkiye'de yargı RAHATSIZ. Bu kelime hem bizatihi yargının sağlıklı olmadığını (rahatsızlığını) ve hem de dış etkenlerin müdahalesinden duyduğu huzursuzluğu (rahatsızlığı) içermektedir. 
          İzaha çalışalım; Bu Akp iktidarı var ya sanki yasa ve mevzuat fabrikası. Dur durak bilmeden TORBALAR dolusu kanun, KHK, yönetmelik vs mevzuat değişiklikleri yapıyor. Bunları takip edebilmek adeta olanaksız hale dönüştü. Avukat olduğumu bilen bazı dostlarım ve tanıdıklarım zaman zaman hukuki sorular sormaktadırlar. Onlara ”Vallaha ben avukatlığı bırakalı 5 yıldan fazla oldu.Bu süre zarfında kanunların hepsi değişti, ben de sizin gibiyim diyorum. Ha bu arada dini eğitim görenler aklıma geldi, onlar ne kadar şanslılar, Kuran'ı hatmediyorlar, ölünceye kadar bildikleri ile geçinip gidiyorlar. Gerçi sayın Cumhurbaşkanımız dini bilgilerinizi güncelleyin dedi ama bakalım bunu nasıl yapacaklar göreceğiz. 
            Yukarıda değindiğim bu mevzuat değişikliği fırtınasından, bir süre önce basın toplantısı yapan Yargıtay başkanı da dert yandı, bu kadar çok ve sık yapılan değişiklikler uygulayıcıları da zora sokuyor dediler. Hiç şüphesiz ki bu durum gerçek adalete erişimde zorluklar yaratıyor. Bu, yargının birinci rahatsızlığı. 
            Gelelim ikinci rahatsızlığına; Birkaç gün önce Beştepe'de 1236 hakim ve savcı için kura töreni düzenlendi. Sayın Cumhurbaşkanımız yargının tarafsız ve bağımsızlığından, haktan, hukuktan adaletten söz ettiler. Bu sözler –bir hukukçu olarak-beni ziyadesi ile memnun etti. Peki söylem güzeldi ama biraz da eyleme bakmamız gerekmez mi? Vallaha eylem yani uygulamalar pek iç açıcı değil. Bunu sadece ben değil AİHM kararları söylüyor, yapılan kamuoyu araştırmaları söylüyor. Ortalıkta, yargıya güvensizliğin yüzde seksenlere ulaştığı görüşleri dolaşıyor. Yine kura törenine dönersek törene cübbeleri ile katılan hakim ve savcı adayları, Cumhurbaşkanı'nın önünde (karşısında) ayağa kalkarak alkışlamışlar. Vay efendim sizler tarafsız ve bağımsız olduğunuz halde bunu nasıl yaparsınız diye acımasızca eleştirildiler. Cübbelerinize ilik açtırın, düğme diktirin gibi söylemlere maruz kaldılar. Sayın okuyucular, sizler ne derseniz deyin ama o ortamda ve onların durumunda ben de olsam kalkardım ve alkışlardım. Tabiri caizse çiçeği burnunda olan, güvenlik soruşturmasından 'olur” alabilen adeta sırat köprüsünden geçmişçesine sevinerek o mertebeye ulaşabilen o adaylardan bunu beklemek, yani ayağa kalkmamalarını ve alkışlamamalarını beklemek en hafif tabiri ile saflıktır, eleştirmek ise insafsızlıktır. Her şeyin zamanı ve ortamı vardır. Diyelim ki önde oturan bürokratlar veya AKP üyesi olup da savcı ve yargıçlığa atananlar ayağa kalktılar, diğerlerinin kalkmamak suretiyle oluşacak manevi yükü veya muhtemel baskıyı hissetmemeleri mümkün olabilir miydi? Bence olamazdı. 
           Sayın okuyucular, biliyoruz ki yasama, yürütme ve yargı biri birinden bağımsızdır. Yani ERKLER arası eşitlik söz konusudur. Ben de olsam kalkardım demekle bu gün Türkiye'de 'erkler arası eşitliğin olmadığını” yargının siyasetin baskısı altında ezildiğini anlatmaya çalıştım. 
            Devam edelim; Sonra kura çekiminde bazı hakim ve savcı adaylarının AKP üyesi oldukları eleştiriliyor. Ha bu eleştirilere can-ı gönülden katılırım. Denilecek ki eeeee üye olmuşsa ne olmuş. Sayın okuyucular, o hakimler ve savcılar ne kadar adil karar verirlerse versinler onun daha önce bir siyasi parti mensubu olduğu anlaşıldığında karar -sırf o nedenle- davayı kaybeden tarafın içine sinmeyecektir. Alın size yargıya yönelik bir eleştiri konusu daha. Bu duruma bir de hakim ve savcı açısından bakalım; Ben derim ki mensubiyet (ilgili olma durumu) duygusu vicdanı etkiler mi, etkilemez mi? Genel kabul etkiler yönündedir. Genel kabul diyorum ama tabii ki istisnalar da olacaktır ama bizleri ilgilendiren genel kabuldür diyorum. Genel kabul böyle olmasaydı davalarda tanıklara ve bilirkişilere çekilme hakkı, çekilmemeleri durumunda karşı tarafa itiraz hakkı tanınır mıydı? İşte bu durum da yargıya yönelik eleştirilerden bir başkası.
            Bu kura çekimine katılan hakim ve savcı atamalarında AKP'ye üye olan avukatların dahi hakim ve savcı olarak atandığı, keza Danıştay Başkanının kızı kurada Elazığ'ı çektiği halde gitmeden Yargıtay tetkik hakimliğine terfi ettirildiği yönünde yoğun eleştiriler karşısında hemşehrimiz HSK başkan vekili sayın Mehmet Yılmaz açıklama yaparak (bu açıklamayı neden adalet bakanı yani HSK başkanı yapmadı onu da anlamış değilim) her şeyin KANUNLARA göre yapıldığını söylediler. Yargıyı bu eleştirilerden korumak adına hiç olmazsa bir tek de CHP'ye üye olan avukatı hakim veya savcı yapsaydınız olmaz mıydı diye soruyorum. Yine 'her şey kanunlara göre yapıldı” dediler. Bana göre asıl olan yapılanın kanunlara göre değil hukuka, hakkaniyete göre yapılmasıdır. İşte bu ve buna benzer tasarruflar Yargıyı örseliyor. Yargıyı gözümüz gibi korumamız gerekir ki bunu bizler değil sizler yapacaksınız sayın başkan vekili.
             Sayın okuyucular, bir de hakim ve savcıyı kim atadı diye onları rencide edici düşüncelerle karşılaşıyoruz. Kim atarsa atasın, elbet birisi atayacak. Bu yöndeki eleştirilere katılmam, ancak birisi tarafından atanan hakim ve savcı 'adamına göre karar verirse” işte o zaman eleştiriden de öte, yargıda yangın var derim. Peki yargıda yangın var mı diyecek olursanız duman! gördüğümü söyleyebilirim.
              Gelelim bir başka konuya, ”demir tavında dövülür” derler, ben de tavı geldiği için son günlerdeki akaryakıt zamlarına bir iki satırla değinmek istiyorum; AKP'lilere diyorum ki; Bu Suriye olayı Türkiye'nin bütçesini sarstı, yeni gelir kaynakları gerekir. Bu akaryakıta devamlı zam yapmakla olmaz,bunu sadece akaryakıt kullananlara yüklemek haksızlıktır. Gelin nasıl geçmişte bir (ÖİV) özel iletişim vergisi, yani deprem vergisi konulmuş ve halen ödenmeye devam ediliyorsa şimdi de terörle mücadele devletin bekası meselesi olduğuna göre vatandaşların da seve seve ödeyeceği bir 'terörle mücadele vergisi” koyun ki hiç olmazsa bu yükü yaygınlaştırarak hakkaniyetli bir iş yapmış olursunuz diyorum.
        Hoşça kalın.
                                                                İlhami Candemir

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Geçmişten çok geleceği düşünmeliyiz, çünkü bundan sonra orada yaşayacağız.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak