BolununSesi; 33 yıldır sadece halkın desteği ile yaşıyor

Gıymes Efendi.. Gidenler.. Rahi Dede.. Ayla.. Geveze..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Gıymes Efendi.. Gidenler.. Rahi Dede.. Ayla.. Geveze..
    30 Mayıs 2018

        Gıymes Efendi.. Gidenler.. Rahi Dede.. Ayla.. Geveze..

         İnsanın dünyayı sevesi geliyor bazı günler.. Ne bileyim, güneş daha güzel doğuyor mesela.. Mahalleler, sokaklar güzelleşiyor.. Sanki pozitif düşünen, güler yüzlü insanlar çıkıyor hep karşına.. Sanki birden bire her yanı leylak kokuları, hanımeli kokuları sarıyor.. Gözlerini kapayıp derin derin nefes alası geliyor insanın..

    * * *

         Aslında 8 Haziranda yapacağımız uçak yolculuğuyla başlayacaktım bugün.. Ve onu 1941 yılında Bolu'da düşen yolcu uçağına bağlayacak, babamdan duyduklarımı anlatacaktım.. Yolcuları kurtarmaya koşanları.. Otomobiliyle Üzeyir Usta'yı, yaylı arabasıyla İsmail Ağa'yı.. Konuyla ilgili birkaç fotoğraf bulurum diye dolaşırken çok enteresan bir şey oldu..

    * * *

          1887'de Bolu'da doğan ve 1985 yılında Kanada'da 98 yaşındayken vefat eden Gıymes Amca'ya rastladım İnternette.. Ve onun günlük tutar gibi yazdığı anılarına.. Neler yok ki Gıymes Amca'nın anılarında.. Evlerinin bitişiğindeki kiliseden tut, ev yapımı Bolu rakısıyla kurulan sofralara kadar.. Bir kaç ay önce evlendiği eşinin ölümü, polis memuru olarak görev yaptığı çarşı karakolu, mahallenin kör kemancısı Ohannes, Askerlik Şubesi'nde çalışan alkolik enişte Ahmet Refik.. Ve onun Taşhancızade Mehmet efendiyi 'asker kaçağı' diye tutuklamaya kalkmasıyla yaşanan skandal.. Okurken basit, sıradan bir mahallede; sevincin, kederin, iyinin ve kötünün, herşeyin bulunabileceğini anlıyor insan.. Bütün komedilerin hatta.. Ve bütün trajedilerin..

    * * *

          Baktım da; hep çocukluğumuzun geçtiği yerler var kitapta.. Sokaklar, evler, bahçeler.. Ali Güneykaya'nın atölyesinden başlayıp Aktaş Kahvesi'ne kadar uzanan sokaklar.. Niyazi Çalıkuşu'nun, Sabiha Mancarcı'nın, Şerafettin Çiloğlu'nun evlerinin olduğu cadde.. Top oynayan, ip atlayan çocuklar, bir duvarın dibinde taş oynayan kızlar.. Aralarında benimki.. Fırfırlı elbiseli, örgülü saçlı, kaküllü.. Kızların bir inci si...

    * * *

           GİDENLER..

          Allah'a isyan gibi olmasın da, toplum olarak yaşadıklarımız yetmiyormuş gibi bir de her gün bir tanıdığı kaybediyoruz.. Arif, Zihni, Mehmet Emin, Ersin Balcıoğlu, Ahmet Uslu falan derken en son Bülent Varlık'ın haberi geldi.. Bu yazıyı yazmaya başlarken de Neşet'in.. Düşündüm de; Kimsenin gözünün yaşına bakmıyor zaman.. Önüne kattığını alıp götürüyor..

    * * *

           'Salonda domatesin çekirdeği tezahüratları, tribünde Lassa Ahmet' diye başlayan yazılar yazdık.. Yanında şişko Cengiz, biraz ötede Altın diş Sabri dedik.. Sonra Lassa'dan önce kaybettiklerimizi sıraladık.. Burhan Sümer, Ahmet Aksoy, Naim Öztürk.. Kemal Çevik, Fayans Kenan, Tos Ahmet, Keçi Taner, İsmail Yar..

    * * *

           Ersin Balcıoğlu'na Akçay'daki Apart Otel'in önünde rastlamıştım en son.. Bir bankta oturup sohbet etmiştik Bolu üzerine, Boluspor'un ilk yılları üzerine.. İstanbul'a Fenerbahçeli Naci Erdem ile anlaşma yapsın diye gönderilen ekibin yanlışlıkla Galatasaraylı Naci Özkaya'yı getirdiğini anlatmıştı..

    * * *

           Rahmetli Sinan'ın Almanya'dan hediye gelen bir çift krampon'a nasıl sevindiğini, nasıl teşekkür üzerine teşekkürler yağdırdığını.. Belediye'yi, babası Çakır İlyas amcanın yazıhanesini, Haydar ağanın içi sobalı otobüslerini, Hacı Abdullah'ın Kirazlıyalı'da mola veren Magirus'unu, Kurt Mustafa'nın kamyondan bozma Volvo'sunu..

    * * *

            Herşeye alışıyor insan.. Hayat devam ediyor bir şekilde.. Taziye ziyaretleri, ölenin yedisi, kırkı, elliikisi.. En hüzünlü olanı da; kapının önüne konan ayakkabılar ve evlerin bir kaç gün söndürülmeyen ışıkları.. Hani, 'Belki sen gelirsin diye ışıkları söndürmedim” diyor ya Kayahan, ne zaman o şarkıyı dinlesem hep o gelir aklıma.. Evlerin söndürülmeyen ışıkları..

    * * *

          RAHİ DEDE..

          Geçen gün paylaşılan bir fotoğraf vardı; Biraz ona takıldık hanımla.. Önce Öney Sokak'a benzettik orayı, Sonra da Hakkı Dayı'nın evinin olduğu sokağa.. Acemi birliğinden dağıtım olunca terhis oldum zannedip Bolu'ya dönen, komşularıyla evin önünde halay çekip teskere'yi kutlayan.. Yanılmışız.. İkisi de değilmiş.. Çukur Çeşme Sokak'mış.. Rahi Dede'nin evinin olduğu sokak..

    * * *

           Saray Helvası'nı ilk yapan Mudurnulu Hacı Mehmet Atar'sa, Fındık şekerini yapan da İhsaniye Mahallesi'nden Rahi Dede'ymiş.. İsmi duyar duymaz Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Affan Dede'si geldi aklıma.. 'Affan Dede'ye para saydım' diye başlayan şiir.. Rahi Dede, Rabia Hanım, oğulları Ali, Hüseyin.. Ne güzel insanlarıydı mahallenin.. Bugün o sevecen o sıcak, o babacan insanların yaşadığı mahalleler yok artık.. Sokakta oynayarak, sosyalleşen, çelik çomak oynayan, tornet yapan, uçurtma uçuran çocuklar yok..

    * * *

          AYLA..

           Geçen hafta 'Ayla' yı izledim sinemada.. 'Babam ve Oğlum'dan sonra izlediğim en acıklı filmdi 'Ayla'.. Zaten Çetin Tekindor'u görünce refleks olarak bir ağlama ihtiyacı hasıl oluyor bende.. Adam televizyonda 'Şampuan' reklamı yapıyor mesela, benim aklımda 'Babam ve Oğlum' filminin replikleri.. 'Kollarımı açeydim iki yana;'Getme! deyeydim, getme Sadııık.. Get diyen dilim gopeydi..'

    * * *

          'Kore Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir olayın anlatıldığı bir film 'Ayla..' Astsubay Süleyman'ın soğuktan donmak üzereyken bulduğu küçük bir kızı ölümden kurtarması ve onu sahiplenmesi anlatılıyor.. İnsan diyorum; öyle durduk yerde soğumuyor yaşamdan, eşten, dosttan.. Susuyor ve sustukça fırtınalar biriktiriyor içinde.. Ve sonra, ya içindekileri haykırıyor, ya da sessizce uzaklaşıyor her şeyden ve herkesten…!

    * * *

          Ağrı'daki sinemadan ayrılırken içim bir kez daha cız etti inanın.. Bizim Şehir Sineması'na bir kez daha hayranlık duydum sinemadan ayrılırken.. Ve onun mimarı Lütfi Nami Bey'e.. Kırk bir loca, balkon ve ses yalıtımı yapılmış salonuyla tam bir sanat harikasıydı.. Günde üç seans yapan, bazen dışarıya çıkmayıp bir köşesinde saklandığımız sinema... Labirent gibi.. Kimsenin bizi bulamayacağı kadar hem de...

    * * *

          GEVEZE..

           Adam 'Casaplanka' filminin Humphrey Bogart'ı sanki.. Sigarayı yakmadan önce ucunu 'tık tık tık' masaya vurmalar.. İlk dumanı sigaranın yanan kısmına üflemeler.. 'Akordiyonu ile Balkonda vals'ler çalan Şefik bey komşumuzdu' diyor.. 'Pencerelerimiz pencerelerimize bakıyordu.. Şefik bey pencereden rakı bardağını gösterdi mi, mesajı alırdı babam.. İki dakka sonra da Birlik apartmanının önünde olurdu.. Üzerinde Sümerbank basmasından çizgili pijama, ayağında şipidik terlikler..'

    * * *

         Anlamıyormuş beni.. 'Ağrı'dan Ankara'ya bir saatte gitmek varken, neden yollarda çile çekeceksin ki birader? diyor.. 'Yahu korkuyorum' diyorum 'nesini anlamıyorsun? Uçak kazasında ölme ihtimalim 11 milyonda birmiş, kara yoluyla gidersem, 8 binde bir..

     

    * * *

           O konuşurken ben dudaklarımı ısırıyorum gülmemek için.. 'Kocagöt'ün Hakkı' amca'nın komşusuymuş Karaçayır'dan.. Eski müzisyenlerden Hakkı Özsaz'ın.. 'Hey kız seni şeker ile beslerim / Senden bir pehlivan oğlan isterim' dizelerinin sahibiymiş.. Vallahi bayıldım adama.. Kim olduğunu söylesem siz de bayılırdınız..

    * * *

            Hoşça kalın.. (31.05.2018)

                                                         Erdoğan Mühürcüoğlu

    • KAMİL..24 Haziran 2021 . 02:47

      Kamil bey kitabı başından sonuna kadar anlatmamı beklemiyordunuz herhalde.. Sizin yorumunuzun altında kitabın yazarının yorumu var.. Kitap sahibinin teşekkürü.. Yazıda Kitapla ilgili sadece 5-6 satır var.. Siz bu yazıyı okudunuz mu hakkaten? Ya da neresini okudunuz?ERDOĞAN MÜHÜRCÜOĞLU..
    • Kamil23 Haziran 2021 . 14:56

      Gıymes Amca'yi oyle bir anlatmisiniz ki. Benim, Giymes amcanin, basindan gecenleri anlattigi kitabin ana konusu cok farkli. Haksiz yere surgun edilmesi, yuruyerek taa Ankara'da Antep'e ac, susuz, dovulerek tehcir edilmesi. Kafilesinden habire insanlarin jandarma tarafindan oldurulmeleri, Ermeni kizlara Turk agalarinin cokmesi vesaire, ben bunlari okudum ve gozum doldu, siz sahi kitabin neresini okudunuz?
    • Takvor Hopyan20 Haziran 2019 . 06:40

      Sayın Erdoğan Mühürcüoğlu Ben yukarıda bahsettiğiniz Uncle Gıymes ( Gığmes) in oğluyum ve Bolulu olmakla hayatının sonuna kadar gurur duymuş olan pederimin 1915-1918 tehcir hatıralarını ve tüm hayatını (çoğu kendi kaleminden) bir kitap halinde yayınlanmasını gerçekleştiren kişiyim. Yazınızın sağ tarafında yer alan fotograflardan en alttaki fotograf da pederimin 1967 Ermenistan seyahatinden alınma. Kitabımı okumuş olmanız beni çok mesut etti. Sizin gibi ay

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Büyük İnsanlar, bütün acılara şikâyetsiz katlanırlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Antalya Hurdacı Kepez Hurdacı