BolununSesi; Halkın Gazetesi

Ölüme en yakışan mevsim..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Ölüme en yakışan mevsim..
    15 Eylül 2022

           ÖLÜME EN YAKIŞAN MEVSİM..
            Ve yine koskoca bir yaz daha geçti ömrümüzden.. Bir sürü hay huy içinde ve çoğumuz farkına bile varamadan.. Kadri Şençalar'ın ''Baharı görmeden yaz geldi geçti'' dediği gibi bir şarkısında..
    * * *
          Eylül nedense en çok sorun yaşadığım aydır benim.. Ayların en kafası karışık olanı diye düşündüğüm.. Sadece ben de değil, ''Eylül geldi mi, ayağımın altından sehpalar çekilir'' diyen var, ''Eylül geldi mi; yüreğim yangın yeri'' diyen.. Galiba sadece Cemal Süreya ayrı tutmuş Eylül'ü diğerlerinden.. Bir şiirinde, Sonbahar Sanattır demiş, diğerleri ise sadece bir mevsim..
    * * *
          Farkettiniz mi bilmem, bizim kuşaktan yine giden gideneydi bu yaz da.. Önce Faruk, sonra Ahmet, Nesrin ve Fatma.. Ölüme en yakın kuşak olduğumuzu unutup üzüldük, kahrolduk adeta.. Ölüme en yakışan mevsimin Sonbahar olduğunu da.. 
    * * *
          ''Baby boomer'' miş bizim kuşağın adı.. 1946 ile 1960 arasında doğanların kuşağıymış Baby boomer.. En belirgin özellikleri de çok ısrarcı ve çok kuralcı olmalarıymış.. Gençlerin onlarla tartışmaktan kaçındığı, ''Yav hee hee! deyip konuyu kapattıkları yaş gurubu.. 
    * * *
          Elektriksiz, Radyosuz, Televizyonsuz evlerde büyüyen, Tel Dolaplar ile Buzdolapları arasında kalan kuşak..Traktör lastiğinden çember çevirecek kadar gariban, fotoğraf çekilirken 'hazırol'da duracak kadar ezik.. 
    * * * 
          Kuşakların en ilginç olanı da “Mutantlar”mış.. 1997 ve sonrasında doğanların kuşağı.. Aynı anda hem bilgisayar hem televizyon hem de cep telefonu kullanabiliyormuş bunlar.. Cin gibiymişler.. İngiltere’de annesinin şifresi ile internetten araba satın alan 3 yaşındaki Jack da bu kuşaktanmış..
    * * *
         Ben her sonbahar gelişinde okul yolunu hatırlarım nedense.. Alpay'ın ''Eylülde gel'' şarkısı dilime pelesenk olur.. Ve o şarkıyla Hastane Caddesi'nden başlar, kapalı hal binasından, manav Ali Kutlu'nun, Bakkal İsmail Tabakoğlu'nun dükkanlarının önünden geçer, otobüsçü Koca Salih'in evinin önünden çıkarım.. Bazı günler üzerime konfeti gibi yapraklar dökülür yolumun üzerindeki ağaçlardan.. Ağlamaklı olurum..
    * * *
          Ayı oynatırken bütün gün peşinde dolaştığımız Hotak Salih'i hatırlarım sonra,. Bir deveyi ipinden tutmuş Karacasu'ya götürürken peşine takıldığımız.. Yol boyunca tarlalar, tarlalarda gelincikler, kır çiçekleri.. Gökyüzünde yeni biçilmiş buğday kokusu.. Bahçeler, bahçelerde bakraçlarla içme suyu aşlanan su kuyuları.. 
    * * *
          Sonra Belediye meydanında bir kutlamanın ortasında bulurum kendimi.. Davulcu Mahir ile Halil orta yerde, omuzda 'asma davullar'.. Sağ elde tokmak, sol elde çırpı.. Halil sekerek yürürken, çırpı ile ritim tutar Mahir.. Arada bir de kasnağa tıklatır.. Klarnetçi Cemal kıpkırmızı, avurtlar şişmiş.. Yanında kemaneci Sadettin; 'Gıygıdı gıygıdı gıygıdı..' 
    * * *
          Davullar aynı anda kalkar havaya.. Sonra aşağıya indirip yere doğru çalarlar gümbür gümbür.. Tokmağı davulun kasnağına vurarak bir kaç adım gidip, geri dönmeler.. Sonra davullar havaya kalkar ve bende hoşafın yağı kesilir.. Seyircilerin arasında hızla dönmeye başlar Mahirle Halil.. Dombudu dombudu, dombudu..
    * * *
          ''Sende de ne hafıza varmış birader! diyor Diyaliz Servisindeki Hemşerim.. ''Kapalı hal binasını, Ali Kutlu'nun manav dükkanını, İsmail Tabakoğlu'nun Bakkal dükkanını da hatırladın ya! Senden korkulur.. Allah bilir İsmail Tabakoğlu'nun oğlu Kont Yüksel'i de tanırsın sen.. Emekli Albay olan..''
    * * *
          ''Yok'' dedim ''o kadar da değil.. Sen hafıza görmemişsin.. Geçenlerde iddia üzerine Aktarlar çarşısının tüm esnafını saydı bir arkadaş.. Adını ilk kez duyduğum ''Yirik Muharrem''den tut, dükkanı Tuvaletin karşısında olduğu için lakabı ''Yüz Numara Mehmet'e'' çıkan Mehmet Amca'ya kadar.. Tuhafiyeci Kadife Kemal Amca'nın dükkan komşusu.. 
    * * *
          O kadar ki, Koca Şekercilerin vitrinindeki Kızamık Şekerlerini bile unutmadı adam.. Turist Otel'i, Otelin genç yaşta vefat eden katibini.. Otelin emektarı Murat abiyi.. Tuzcu Mazhar Kalaycı'yı.. Babasına kırılıp aileden uzaklaşan, dedesinin İsmet Paşa Caddesindeki evinin altında dükkan açan.. 1975 de Hendek'te trafik kazasında kaybettiğimiz 
    * * *
          Aslında mükemmel bir hafızaya sahip olmak o kadar da matah bi şey değilmiş.. 'Hipermnezi' denilen çok ciddi bir hastalığın belirtisi olabiliyormuş bu durum.. Oliver Sacks'ın bir kitabında 'Hipermnezi' hastası bir profesörün karısını şapka zannettiği anlatılıyordu..  
    * * *
          MOTOSİKLET..
          Steve McQueen'in 1971 yapımı bir filmini izledim endi gün.. Onun motosikletli ve kovalamaca sahneleriyle dolu aksiyon filmini.. Oriinal adı ''On Any Sunday'' olan filmi.. Benim kovboy filmlerinden hatırladığım  Steve McQueen meğer gerçek hayatta tam bir motosiklet tutkunuymuş.. O kadar ki, dublörlerin cesaret edemediği kovalama sahnelerinde kıyafet değiştirip kendini kovalıyormuş adam.. Büyük firar filmindeki motosikletli takip sahnelerinde hiç dublör kullanmamış..
    * * *
          Şehrin motosikletlilerini hatırladım filmi izlerken.. Tornacı Nejdet Mutluer'i, Kasap Ahmet Kuş'u Eğri Boyun Salih Abi'yi.. Abantspor'da top koşturan Ethem ve Kambur Sefa Ağabey'i.. Ve hızını alamayıp motosiklet tutkusunu Motosikletli Trafik Polisi olarak sürdüren Nezihi Ağabey'i.. Saatçi Hafız Ağabey'in oğlu.. Panayırda motosiklet gösterisi yapan Garip Kardeşleri.. Gösterinin sonunda Türk Bayrağı açan, açtıkları bayrakla yüzlerini kapatıp bir kaç tur daha dönen Sümer Mahallesinden Yunis Bayram ve abisi İdris Bayram'ı.. 
    * * *
         ANILAR..
         Anılar, anılar, anılar.. Bir dalıp gitme mesafesinde hazır kıta bekleyen anılar.. Başımı camına yasladığım bir otobüs yolculuğunda yüzleştiğim pişmanlıklar, keşkeler.. Okullar açıldığında Baykan'ın, Fıratlı'nın kapısını aşındırdığımız zamanlar.. Cahit abi'nin Gemlik'teki işinden istifa edip Bolu'ya geldiği, eniştesi Emin Fıratlı ile çalışmaya başladığı yıllar.. Turgut Çulha'nın Eczanesinin önünde kibrit kutusuna mektup koyup verdiğim ''sarışen'' kız.. Utanıp bir daha sokağından geçemediğim, her karşılaşmamızda dudağının kenarında mahçup bir gülümseme ile hatırladığım..
    * * *
          Neyse; bugünlük de bu kadar olsun dostlar.. Fazla uzatıp ağzımızdan bir şey kaçırmadan bitirelim bari.. Kendinize iyi bakın, ufak tefek şeyleri kendinize dert etmeyin.. Binin yarısı -Dört Yüz Yirmi Beş- unutmayın..
          Erdoğan MÜHÜRCÜOĞLU (15. 09. 2022)
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak