Halkın vicdanının SESİ olmak SUÇ değildir

 Siyah beyaz film gibi biraz.. 

Erdoğan Mühürcüoğlu

 Siyah beyaz film gibi biraz.. 
    21 Ekim 2022

           Siyah beyaz film gibi biraz.. 
    Bu siyah beyaz fotoğrafların inanılmaz bir büyüsü var.. Bir de insanı içine çeken bir sihir.. Bilgisayarımın Ekranında 1956 yılında Haşim lokantasının üst katında çekilmiş bir fotoğraf.. Arkasında da Şerafettin Şenyüz abinin notları..
    * * *
     Masadakilerin isimlerini yazmış Şeref abi.. İnşaat Taşeron'u Nazım, Tornacı Nazif Mutluer, Selahattin Danışman, Alaattin Eratalar, Mehmet Yalçın, Şoför Ali Civan..  İki tane de garson var masadakilere servis yapan.. Biri garson Durmuş olarak işaretlenmiş, diğeri de ''İntihar eden garson'' diye..
    * * *
    İntihar eden garsonu konuştuk arkadaşlarla.. Kimbilir neler yaşadı dedik.. Kim bilir kaç uykusuz gece geçirdi bu kararı verirken.. Kafasında neler vardı, canını ne yakmıştı? Neyle başetmeye çalışıyordu da yenik düştü..? Nurten Yalçın'dan bahsettik biraz, Yavuz Kınacı abi'den.. 
    * * *
    Rahmi abi'yi de arkadaş hatırlattı.. En son Gölyüzündeki dükkanında görüşmüştüm kendisiyle. Terziler derneği başkanıydı.. Şehrin eski terzilerini ve benim pötikareli paltoyu konuşmuştuk.. Her tersyüz edildiğinde cebi yer değiştiren, önce soldan sağa, sonra sağdan sola, tekrar soldan sağa geçen.. 
    * * *
    RUŞEN ABLA..
    Bir başka fotoğraf ise Belediye meydanında gece çekilmiş.. Fotoğrafın alt köşesinde Deli Refik'in şekerci dükkanı var.. ''Erkek Ruşen'' ablanın babasının.. Ona neden erkek Ruşen derlerdi hala merak ederim.. Çocukluğumun üçte birlik bölümü onu ve Şükrü Abi'ye neden ''Radyo Şükrü'' dendiğini düşünmekle geçti..
    * * *
    Dükkanın önünde, Refik amca, yanında Şükrü Şenocak, Hikmet Kesim, Kazım Boztepe, Salih Gürbüz.. Polis noktasının yanında Ragıp Hatipoğlu, biraz ötesinde Belediye Tellalı Hüsnü efendi.. Tellal Hüsnü efendi önemli biri.. Medyatik.. Şehirde ne olup bittiğini Belediye Tellalı'nden öğreniyor ahali.. Halka duyurulması gereken bişey mi var? Hüsnü efendi çıkıyor çarşıya, atıyor elini kulağına 'Ey ahaliii ! diye başlıyor 'duyduk duymadık demeyinn..! 
    * * *
    Onun yanındakini soruyorum arkadaşa.. Arasta'dan ''Çekci Deli Mehmet'miş.. Gazete kağıtlarını kesip banknot haline getiren, ihtiyacı olduğunu düşündüğü kişilere Robin Hood misali sayarak teslim eden.. Subaymış eskiden.. Abantsporda top kosturmuş.. ''Hımmm'' diyorum.. ''Düşmez kalkmaz bir Allah..'' Fotoğraftakilerin çoğu Fötr Şapkalı.. Herkesin başında var bir tane.. İsmini tam söyleyemesek de var.. Kimimiz Fötr diyorduk, kimimiz Foter, kimimiz Fötür.. 
    * * *
    ''Şapkasız çıkmam abi ! zamanları..  Aktaş'ta minibus durağındaki Kahya'yı hatırlarım hep.. Ayağında altı kabaralı, asker postalları, başında eski bir trafik polisi şapkası.. Polis şapkası uzaktan farkedilsin diyeydi muhtemelen.. Adı silahlı bir çatışmaya karışmıştı diye hatırlıyorum..
    * * *
    Ben Fötr Şapka dendi mi en çok Hakim Cevat Bey'i hatırlarım nedense.. Yanından geçen birini selamlamak için üç parmağını birleştirip şapkasının ucuna götürürken, ya da fötr şapkasını çıkartır gibi yapıp tekrar yerine koyarken.. Yanında Vedia Hanım ile kızları Nilgün ve Sevgin..
    * * *
    Benim ''zerhoş'' dedemin bile vardı fotörü.. Hem de ne fotör.. Zati Sungurunki gibi silindir şeklinde.. Belinde yün kuşak, ayağında dombay derisinden yemeniler ve başında silindir sapka.. Eşşek çüküne kelebek konmuş gibi tabiri caizse.. Rahmetli dayım yanlışlıkla üzerine oturunca çökmüş o muhteşem şapkadan eser kalmamıştı.. Neyse çok uzattık bu konuyu.. Rus Çarı 2nci Nikolay ve onun meşhur arabasını yazacaz daha..
    * * *
    ERHAN BENER..
    "Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk / Hiçbir yere gitmiyor" demiş ya bir yazar.. Erhan Bener'in ''Ortadakiler'' adlı kitabını okurken bir kez daha hatırladım bu sözü.. İlkokulun 4. ve 5. sınıfları ile ortaokul 1. sınıfını Bolu'da okuduğunu anlatıyor Erhan Bener.. İlkokulda, bayan öğretmenlerin, sık sık yanlarına çağırıp gözlerini kapattırdıklarını "ne kadar uzun kirpiklerin var!" diyerek kirpiklerini seyrettiklerini..
    * * *
    Arkadaşı Sinan'la bir manda tarafından kovalanmaları da var anıları arasında.. Kendilerini Fırka'da sığınak olarak kazılan bir çukura zor bela atarak kurtuldukları.. Ankara cinayeti sanıklarından Haşmet Orbay ve mahkum arkadaşlarının kazdığı çukurlardı onlar.. Ankara'da işlenen ve o yılların en çok konuşulan cinayetin failinin.. Zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kazım Orbay'ın oğlunun yani.. Bolu'da 17 Aralık 1946 günü idam cezasına çarptırılan, 1950 yılındaki af ile cezaevinden çıkan, 1983 yılında kendi icat ettiği "deniz ayakkabılarıyla" Boğaz'da yürüyüş yaparak ülke gündemine ikinci kez oturan..
    * * *
    Aslında ben yukarıda da bahsettiğim gibi Rus Çarı 2nci Nikolay ve onun meşhur arabası ile başlayacaktım bugün.. Lenin’in talimatı ile bir evin bodrum katında kurşuna dizilerek öldürülen 'Kanlı Nikolay'ın arabasıyla.. Arabanın fotoğrafını paylaşacak ve ''Görmüş olduğunuz Taşhancılar ailesinin Bolu'ya getirdiği ilk arabalardan biridir'' sayın okur..! diyecektim.. Sonra ''Taşhancılar ailesinin sahipliğinde dört dönüyormuş şehrin sokaklarında'' diye ekleyecektim..''Eksozundan dumanlar püskürte püskürte hemi de..!
    * * *
    Neyse; Bir dahaki sefere yazarız onu da.. Kendinize iyi bakın.. Kafaya fazla yüklenmeyin.. Ne demiş şair; ''Uyuyalım, hiç bişey olmazsa sabah olur..''
    Hoşça kalın..  
         Erdoğan Mühürcüoğlu..
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Şüphe etmek, bilmeye atılan ilk adımdır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak