Seçimler.. Düello.. Dabanıyarık.. 

    SEÇİMLER.. DUELLO.. DABANIYARIK..

  Yine seçim sath-ı mailine girdik ülkece.. Yine eğlenceli bir seçim kampanyasına daha tanık olacağız.. Ve yine afişler, bayraklar, balonlar, el ilanları havalarda uçuşacak..

* * *

    İki gündür Diyaliz Merkezinde Refik Firaki'yi konuşuyoruz hemşerimle.. Refik Firakiyi ve onun 1931 seçimlerinde ülke gündemine oturan akıllara zarar seçim beyannamesini.. İçinde, İstanbul'dan Bolu Pazarı'na hamal getireceği, halkın kara lastik giymesine izin vermeyeceği, mecliste sadece 4 Doktor bırakıp diğerlerini başka yerlerde görevlendireceği gibi vaatlerini..

* * *

     Geçmiş Seçimlerle ilgili bir şeyler ararken Bolu'da genel seçimlere katılmak için kurulan bir partiye ''Hür Demokrat Adalet Partisine rastladım..Ve onun kurucusu Osman Taşkınbaş'a.. Bizde bir cinslik var galiba dedim haberi okurken.. Galiba bir tuhaflık var bizde..

* * *

     Aslında çok eğlenceli bir adam Osman Taşkınbaş.. Biraz Edip Bey, biraz Şemsı Samuri biraz da Deli Refik karışımı..Tıpkı onlar gibi zeki ama bir o kadar da derbeder.. Saç baş dağınık, pejmurde, bakımsız, yaşlı.. İlginçtir, bir de gazete çıkarmış Osman Amca Bolu'da.. Gülenlere, dalga geçenlere inat el yazması iki sayfalık gazetesini şehrin muhtelif yerlerinde dolaşarak satmış..

* * *

     Ülke genelinde çok ilgi görmüş olmalı ki, onunla ilgili çok sayıda habere rastladım Ulusal basında.. DP’nin kapatılması ve mallarına haciz konması için ikide bir dava açan biri olduğundan bahsedilmiş, siyasi partiler kurmakla tanınan dava vekil denmiş, daha önce de bir kaç kez parti kurduğu hatırlatılmış..

* * *

     TBMM kayıtlarında partinin Genel Başkanı Osman Taşkınbaş, Genel Başkan Yardımcısı Zabıt Katibi Ali Fevzi Sağlam, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak da Kemal Anaç görünüyor.. Kemal Anaç bana göre Halkla İlişkiler için en uygun kişilerden biri.. Adliyede çay ocağında garson kendisi.. Yaka bağır açık, paçalar çorabın içinde, kemerinde deri kılıflı çakı ile içinde türbişon da olan anahtarlık..

* * *

     O günlerde, Sabır'ın Kahvesi, Emniyet Kıraathanesi, Tos Ahmet'in Havuzlu Kahvesi siyasetin nabzının attığı yerler.. Orta Hamamın üzerindeki Kahve de öyle.. Ciba Dayı'nın garson, babasının ocakçı olduğu yer.. Ve yaşananlar.. Aziz Nesin hikayelerine taş çıkartacak cinsten.. Emniyet Kıraathanesinin önündeki sandalyelerden birinin üzerine çıkan Osman Taşkınbaş'ın aralarında Deli Hasan'la Deli Ömer'in de olduğu gruba; ''Yurttaşlarım! diye seslenmesi, ''İktidara gelmemiz an meselesi..!''

* * *

      ''İktidara gelmemiz an meselesi'' diyen Osman Taşkınbaş'ın iki arkadaşı ile arası açılıp birinin CHP’ye diğerinin DP’ye geçmesiyle parti kapanmış maalesef.. Tek başına kalan 70 yaşındaki Osman Taşkınbaş Vilâyete giderek gözyaşları arasında Partisini feshetmiş..

* * *

      DP’nin kapatılması ve mallarına haciz konması için ikide bir dava açan Osman Taşkınbaş'a sinirlenen bir gençin onu “düello”ya davet etmesi ve tüm şehrin Belediye meydanında gerçekleşecek Duelloyu heyecanla beklemesi var.. Cumhuriyet Gazetesi de ''İzmir’li bir gencin Osman Taşkınbaş’ı düelloya davet ettiğini, bu Duello sonucunun Bolu'da merakla beklendiğini duyurmuş okurlarına..

* * *

      ÇİÇEK LOKANTASI..

      Ne zaman kaplıca dense, Ümit Yaşar'ın ''Bu Şehrin Hamamları'' şiiri gelir benim aklıma.. Kubbeleri, kurnaları ve kocaman muslukları ile Kaplıca gelir.. Peştemallar, hamam tasları takunyalar, havuzda suları tokatlayan, deve güreşi yapan amcalar.. Bir de yaylı arabası ve ceketinin cebindeki ispirto şişesiyle İsmail Ağa.. Ilcaya yolcu taşırken ıslıkla çaldığı türküye, omuzlarını oynatarak eşlik eden.. Yaylı arabada TRT sanatçısı Emin Aldemir, Şehir Kulubünden Mehmet Akhoca, Tatar Cavit, ve Çiçek lokantası patronu Abdullah Arcak..

* * *

     Abdullah Amca'nın müşteri çıkarken hesabı bir masa takviminin üzerinde yaptığını, bazen bu işlem sırasında takvimdeki ay, gün ve yılı gösteren rakamların da hesabın içine karıştığını anlatırlar.. Bir de onun her toplama işleminde ''elde var bir'' dediği rivayeti var.. Olsa da olmasa da ''elde var bir'' diyormuş Abdullah amca.. ''İki kere iki dört, elde var bir'' diyormuş temsil.. Takvim yaprağından paçayı kurtarsan ''Elde Var Bir'' den kurtulamıyorsun..

* * *

      DABANIYARIK..

      Sonunda konu aydınlandı.. Olay Emin Akman'ın başının altından çıkmış meğer.. Şehirde gerçek bir 'Tabanıyarık' varken Emin Akman tutmuş bir de Hulki Avlacıoğlu'nu 'Tabanıyarık' ilan etmiş.. Haliyle bir kafa karışıklığı meydana gelmiş şehirde.. Hulki Abinin babası da şakayı seven mukallit bir adam; Oğlunun odasına Akpınarlı gerçek Tabanıyarık Abdullah efendinin büyük boy tablosunu asıverince işler büsbütün karışmış..

* * *

      Akpınarlı Abdullah Efendi herkesin tanıdığı biri.. Ramazan Topcusu, Tellal.. Bir adam Tellal olur da tanınmaz mı? Günümüzün radyo Televizyon yıldızları gibi onlar.. Bugün her şeyi nasıl Radyodan Televizyondan duyup öğreniyorsak, o devirde de onlar var.. Mahalle mahalle, sokak sokak her yerde onlar.. Çok Medyatikler yani..

* * *

     Tellâllık dönemi sona erince o işi belediye Apolyasından (Hoparlör) Ayhan Altunç abi yapmış.. Şehir Sinemasının eski makinisti.. Ama Tellal'ın yaptığına benzemiyor onunkisi.. Ceyranlar kesilip apolyalar hışdamayınca öylece kalakalıyor Ayhan abi..

* * *

      DELİ OĞLAN PINARI..

      Hep merak ediyordum ''Deli Oğlan Pınarı'' nerede? İsmi nereden geliyor? diye.. Meğer Karaçayırda at yarışlarının yapıldığı yer ile Çığırtkanlar mezarlığı arasında bir yermiş orası.. Mezarlık ziyaretine gidenlerin su içtiği, dönüşte ibriklerine su doldurup evlerine taşıdıkları yer.. Bir ara da İspirtocu Sadık'ın takıldığı gölgelik olmuş orası.. Sonradan kaynak kurumuş, su kaybolmuş.. Ben nasıl bu zamana kadar görmemişim orayı, hayret..

* * *

      Oldum olası mezarlıkları severim ben.. Hava güzelse, hele bir de bisiklet ayarlarsam kendime, mutlaka giderim.. Biz ailecek Çığırtkanlar'ı seviyoruz zaten.. Cartayı çektik mi, tası tarağı toplayıp oraya gidiyor, oradan akıyoruz alemlere.. Konu komşu da orada ya, biraz da ondan.. Başka bir yere gidersek deprem misafiri oluruz gibi geliyor bize.. Hani, zor geçen bir günün sonunda eve dönersin de 'Ohh be! insanın evi gibisi yok' dersin, öyle bir duygu..

* * *

     Neyse.. Yine çok uzattık galiba dostlar.. Hoşça kalın, dostça kalın..

     Erdoğan MÜHÜRCÜOĞLU.. 03.04.2023