Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...

Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..

Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..
    27 Aralık 2025

    YENİ YIL.. TAHSİN.. LEYLA ABLA.. Günler, haftalar, aylar derken ...

    Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..Yeni yıl.. Tahsin.. Leyla Abla..

           YENİ YIL.. TAHSİN.. LEYLA ABLA.. 
            Günler, haftalar, aylar derken geldik yeni bir yol ayrımına.. Bir kaç gün sonra da bir yılı daha geride bırakıp yeni bir yıla başlayacağız.. Ve her yıl olduğu gibi bu yıl da sağlık, mutluluk, esenlik, bol para gibi dileklerimiz olacak yeni yıldan.. Hiç biri bugüne kadar yerine gelmeyen ve büyük ihtimalle bundan sonra de gelmeyecek olan dileklerimiz.. İnsanın iflah olmaz iyimserliği ile ilgili bir durum olsa gerek, hala bazı şeylerin yeni yılla birlikte değişebileceğini zannediyoruz..
    * * *
           Geçen yıl, ''belki bu yıl tutar'' diye kapının önünde çekiçle Nar kırdım ben.. Yeni yıla girmek üzereyken evdeki bütün muslukları açıp açıp kapattım.. ''Kırmızı don bize uymaz, bizi bozar'' dediler diye kırmızı bir eşofman altı ile girdim yeni yıla.. 
    * * *
           Saatler tam 12'yi gösterdiğinde ''tamam! dedim ''ben üzerime düşen ne varsa yaptım, bundan sonra karada ölüm yok bize." Dememin üzerinden bir hafta bile geçmedi, diyaliz merkezinin kapısında bulduk kendimizi.. 
    * * *
            Bazen mangalda külleri karıştırır gibi eski hayallerini karıştırıyor insan.. O küllerin içinde bir kıvılcım bulmak, onu üfleye üfleye canlandırmak istiyor.. Canlanan ateşin içinden yaşadığı yılların en güzel anılarını yakalayıp çıkarmak.. Bolu'nun bütün kalburüstü kişileri o lokale çıkardı, 
    * * *
           Ben Yılbaşı dendi mi; çocukluğumun, gençliğimin yılbaşılarını hatırlarım hep.. Şehrin abajur kağıtlarıyla süslenmiş vitrinlerini, dar ve dik bir merdivenle çıkılan şehir kulübünü.. Orada Tombala oynanarak geçirilen yılbaşı gecelerini.. Ve Şehir Kulübünün; ''falanca bey içerde mi? şeklindeki her soruya: ''baktıralım efendim" yanıtı veren beyaz ceketli 'tembihli' garsonlarını.. Ser verip sır vermeyen..
    * * *
            Şehir kulübü de şehrin kalburüstü kişilerinin çıktığı ve acaip muhabbetlerin döndüğü bir yer o zamanlar.. Lokalin kapısından, avuçlarını üfleyerek girenler, üstünü başını süpürüp sobanın başında ısınanlar.. Kemal İlkay, Hamdi Genca, Kara Ahmet.. Gece geç vakit pijamaların üzerine giydiği paltosu ile Hüseyin Avlacıoğlu, bir kaç dakikalığına ısınmak için uğrayan gece bekçileri.. 
    * * *
           Bir yılbaşı gecesi Emin Aldemir'e bile rastlamıştık orada.. Kendi derleyip meşhur ettiği türküsünü çalıp söylerken.. Nakaratların koro halinde söylendiği..
    *
          Evlerinde bir ipekten halı var
          Şekerlenmiş dudağında balı var
          Ben de bildim bir münasip yarı var

          Ayıp derler kendi düşen ağlamaz
          Ak üstüne karaları bağlamaz.
    *
          Neşet Ertaş'ın anılarında rastlamıştım.. TRT de Emin Aldemir'le karşılaştığı günü anlatıyordu Neşet Ertaş.. ''Beni elimde bağlama ile TRT koridorlarında görenler; "Emin Bey, o çocuk gene geldi, sizi görmek istiyor" demişler.. Emin hoca yanıma geldi, beni alt katta sanatçıların olduğu bir bölüme indirdi..''
    * * *
           ''Ben bir köşede oturmuş, bekliyorum, Emin Bey; "hadi delikanlı'' dedi, ''bize Bolu yöresinden bir şeyler çal da sabah sabah keyfimiz yerine gelsin..'' Ben çalıp söylemeye başlayınca, orada bulunanlar "ooo, bu çocukta iş var Emin Bey" dediler, "artık  radyo'da bir türkü okutursun bu çocuğa..''
    * * *
           Bir tarihte ''Gesi Bağlarında dolanıyorum'' adlı türkünün aslında Bolu türküsü olduğunu duyduğumda ''artık bunu da duydum ya'' demiştim, ''bundan sonra hiçbir şey şaşırtmaz beni..'' 
    * * *
           Büyük konuşmuşum.. Neşet Ertaş, içinde ''Leyla'' geçen bütün türküleri Bolulu eşi Leyla Ertaş için yapmış.. Uğruna babası Muharrem Ertaş'ı bile sildiği, adına bozlaklar, türküler yaktığı eşi Leyla Ertaş için.. “Gönlüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen” türküsünü, ''Sevda Gitmiyor Serde Amanın Leyla” türküsünü, “Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin” türküsünü.. Sekiz yıllık evlilik ve üç çocuktan sonra boşandıklarında da “Yazımı Kışa Çevirdin" ile ''Kendim Ettim Kendim Buldum” türkülerini..
    * * *
           Onun eşinden ayrı düşmenin acısıyla  yaptığı “Ben ölürsem mezarıma Gelme Gayrı, Gelme Leyla" türküsü de var..  Ama Leyla abla yine de mezarına gitmiş Neşet Ertaş'ın, dua edip, gözyaşı dökmüş.. 
    * * *
            GESİ BAĞLARI..
             En başta sözünü ettiğim ''Gesi Bağları'nın da bize ait bir türkü olduğunu ve bu bilgiyi Zeytinli Rock Festivaline İstanbul'dan gelen Bolulu Rock'çı gençlerden duyduğumuzu söylemiştim.. Duyup da kulaklarımıza inanamadığımızı.
    * * *
            Bir kaç kez 'Bir yanlışınız olmasın gençler' dediğimizde, ''yok amca' demişti gençler ''Karamanlı Mahallesi'nden 'Odacılar'ın Tahsin'in hikayesi bu.. Türkü dostları diye bir Site var biz de oradan öğrendik'' Emin olmak için birkaç yere daha baktım acaba doğru mu diye.. Gerçekten de Karamanlı Mahallesi'nden "Odacılar'ın Tahsin'in hikayesiydi Gesi Bağları..
    * * *
           Mahallenin külhanbeyi gençlerinden biri olan Tahsin'in bir bahaneyle eşini evden uzaklaştırıp sevgilisi Mübeşşireyi eve getirmesi ile başlıyordu hikaye.. Gelinini çok seven ve oğlunun sevgilisi ile alem yaptığını öğrenen annesinin evi basması ve çok sarhoş olan Tahsin'in annesine engel olmak için havaya ateş edeyim derken annesinin ölümüne neden olması.. 
    * * *
           Tahsin'in çıkarıldığı mahkemede idam cezasına çarptırılması, suçsuz bulunan Mübeşşire'nin ise Kayseri'ye sürgüne gönderilmesi vardı hikayenin devamında.. Tahsin'in eşinin ise Bolu'da Tabaklar Mahallesi Albay Sokak'ta oturan 'Dombayların İsmail' ile evlenmesi..
    * * *
            Anlatılanlara göre Mübeşşire'nin Kayseri'ye sürgüne gönderilmesi ve Gesi Bağları'nın Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde bir mahallenin adı olması Türkünün Kayseri Türküsü sanılmasına neden olmuştu.. 
    * * *
            FOSFORLU..
            Fosforlu Cevriye adlı bir film vardı onu çağrıştırdı bana bu hikaye..  Sürekli Polisten kaçan, çevresinde yankesiciler, kabadayılar, fahişeler olan bir hayat kadını anlatılıyordu filmde.. Konusu o kadar olağanüstü değildi belki ama, çok ilgi görmesi, filmin gerçek bir hikayeden uyarlanmış olmasıydı.. 
    * * *
            Merak edip biraz kurcalayınca  Bolu'nun da adının geçtiği şaşırtıcı bilgiler çıkmıştı içinden.. Eline tutuşturulan eroin paketi ile yakalanınca, bir yıl hapis cezası almıştı Fosforlu Cevriye.. Cezaevi sonrası da Bolu'ya sürgün'e gönderilmişti.. Daha sonra da hep birlikte yaşamaya başlamıştık.. Yokar çarşı, aşşa çarşı, Bolu pazarı, panayır.. O sıralar bizim dede'lerin hepsi o biçim.. O nerede bizim dedeler peşinde.. Hiç yabancılık çektirmemişlerdi Fosforlu'ya..
    * * *
           Övünmek gibi olmasın, benim dedem ''Arabacı İsmail Ağa da o sıralar Bolu'da dedelerin önde gideni.. Zabıtalar onu ve yaylı arabasını gözden uzak bir yerde görmesin; anında sarıyorlarmış etrafını; ''Kıpırdama İsmail ağa'' diyorlarmış, ''eller yukarı, cepler dışarı ! 
    * * *
           'Orta yerde parmağında zillerle tombulca bir abla, etrafında İsmail ağa ve arkadaşları.. İsimleri, lakapları bende saklı.. Aktaş'dan, Karaçayır'dan Akpınar'dan. Geçenlerde birini yazmıştım.. İki tek attı mı, kapının önüne çıkıp hadise çıkarırdı demiştim.. ''Etrafa; ''Şerefsizler, godoşlar, eşşoğlu eşekler'' diye bağırırken, kimi kastettiğini anlayamazdınız.''
    * * *
          Yeniden Fosforlu'ya dönecek olursak; sürgüne gönderildiği Bolu'dan henüz cezası dolmadan, bir kamyoncuyu kafaya alıp İstanbul'a dönmesi ve yeniden kanun kaçağı durumuna düşmesi var Cevriye ablanın.. 
    * * *
          Kimdir bu kamyoncu kimlerdendir diye merak edip küçük çapta bir araştırma yapmıştım bir tarihte.. 'Gerçi o yıllarda kaç kamyon, kaç kamyoncu vardı ki şehirde.. Bir? iki? üç? Hadi dört olsun.. ? Günahları boynuna..
    * * *
           Bitirirken, yeni yılın hepimiz için önce sağlık, sonra mutluluk, ve huzur getirmesini diliyorum.. İnsanların birbirini daha çok anladığı ve kötülüklerin hiç olmadığı kadar azaldığı yeni bir yıl..
         Hoşça kalın..
        Erdoğan MÜHÜRCÜOĞLU.. 26.12. 2025

    • hâlâ O29 Aralık 2025 . 13:00

      Hâşâ huzurdan, bitirdiğin örgünün son ilmeğinden bi ip çekip bi ters biz düz haraşo aşağı doğru uzatıp çekiştiren biri:), hasbelkader ortasına düştüğü bu devranda şaşakalmış gözlerle kendini aranıp dururken nihayetinde “insanlardan bir insan” dan daha fazlası olmadığının farkına varan ve akıp giden hayatta kalabalıklar arasında başı önünde sessizce yürüyüp giden biri. Bolulular ve bu şehir için çok değerli bir kültür sayfası burası. Zaman zaman Belediye Başkanı’na çağrı da yapıyorum buradan ama duymamış gibi yapıyor. (Şu an da burayı da okuyup yaptığı gibi:) Sizin de izninizle Belediye Kültür Ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından yazılarınızda yıllardır birikmiş hikayecikler, anılar, fotoğraflar, karakterler, muziplikler bir senaryonun içinde toplanarak Bolu halk kültürü ve şehrin sosyal dokusuna dair yeşilçamvari harika bir Bolu filmine, veya okuyanları gülmekten altına kaçırtacak Donkişotvari bir Bolu romanına dönüştürülebilir. Ne idüğü belirsiz türedi şarkıcıların konserlerine ayrılacak kaynaklar buna da harcanabilir. Sağolsun Tanju bey de Bolu sevdalısı sanatsever bir adamdır ama ne hikmetse bu çağrımıza kulak şapırdatıveriyor. Bolulular olarak asıl biz teşekkür ederiz abi, geçmişten bugüne bizim biz olarak kalmamıza kaleminle yaptığın katkıların ve emeklerin için. İyi ki varsın.
    • İLHAN TAŞDELEN29 Aralık 2025 . 12:48

      ELİNİZE VE YÜREĞİNİZE SAĞLIK ABİ. EKSİK OLMAYIN. MUTLU YILLAR DİLERİM...AKPINAR'LI
    • ERDOĞAN MÜHÜRCÜOĞLU29 Aralık 2025 . 03:16

      ''Köylü'', ''gene O'' ve ''Taner Başer'' rumuzlu dostlarım; çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız için.. ''gene O'' rumuzlu dostum, valla her yorumunuz süper.. O kadar güzel, esprili ve uzun kı, çabucak bitmesin diye ara ara okuyorum.. Bir kaç seferde.. Aslında bu güzel satırların sahibi kim diye merak etmiyor da değilim.. Neyse, tekraren sağlıklı, mutlu ve huzur içinde geçecek yeni bir yıl dilerim herkese.. Taner'cim teşekkürler..
    • Taner Başer27 Aralık 2025 . 23:15

      Erdoğan bey , bizim BOLU da ne cevherler varmış . Hiç duymamıştım, sayenizde duydum. Her neyse yaşımız müsait ufukta sizden daha çok güzel şeyler duyacağız. Yeni yılda ülkemize ,tüm insanlığa barış, huzur ,sağlık, ekonomik rahatlık dilerim.
    • gene O27 Aralık 2025 . 18:58

      Gece geç vakit pijamaların üzerine giydiği paltosu ile…” Bu nasıl bir benimseyiştir ve benimseniştir içinde yaşanılan toplum ve şehir tarafından! Ev kıyafeti pijamayla şehre inmemiş de şehir evleri olmuş sanki insanların. Bu ne sıcacık bir görüntüdür. Hah işte bu insanların paraları olmasa da mutlulukları esenlikleri yerinde idi muhtemelen. Mutluluk belki de işte böyle “satmışım anasını dünyanın” noktasına ulaşabilmektedir kimbilir. /Bolu yöresi! İşte bu yöre vasfını korumamız lazım Bolu olarak kalabilmemiz için. /Af buyur ne biçim? Dedeler dedeler? Godoşlar mı? Ahhahhaa Ulan dedeleer! Kırmadıkları ceviz kalmayan, kuyruğu titretmeye yaklaşınca cortayı çekmeden tornistan yapan muzır dedeler Olsun abi olsun, övün yá n’olacak. Zaten o devirlerde bizimkiler de o biçimmiş anadın mı! Yaşıyorlarmış insanlar yaw; Bir paket programın,bir senaryonun içinde değil, yaşamın içinde, başkasının figüranları değil, kendi senaryolarının başrolünde, repliklerle değil, doğaçlama. /Olmayacağını bile bile bitirirkenki harcıâlem dileklerin için de sağol abi; Tünelin ucunda gözükenin gün ışığı olmadığını hepimiz biliyoruz! Yine de sağol. Ve yeni yılda da ayakkabılarının içinde kalmaya devam et. Aman háá!
    • O ..27 Aralık 2025 . 18:57

      Olsun tabii. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sağlık, mutluluk, esenlik, bol para gibi dileklerin olsun abi. Biz de her yıl olduğu gibi umut edip kendimizi kandıralım; “Umut en büyük kötülüktür, çünkü işkenceyi uzatır” diyen süpürge bıyıklı varoluşçuya kaçığa inat sağlık belki ama yine hiçbirinin olmayacağını bile bile! Dedelerimizin de babalarımızın da olmadığı ve de çocuklarımızın da torunlarımızın da olmayacakları gibi. Biz o dediğiniz dileklerin bedelini ödemedik çünkü. Ödeyip safralarından kurtulan refah toplumları, bizim patanaj edip durduğumuz çamurdan çoktan çıkıp kavuştular o dileklere ve hayata / Hocam belki o kıvılcımı üflemek değil de üzerine suyu boca etmek gerek. Olmuyor çünkü. Vazgeçmektir belki de içine hapsolduğumuz umudun köleliğinden azad olmanın tek yolu./ ''Falanca bey içerde mi?:''Baktıralım efendim". Há! Bu ne yahu! Şehir lokali garsonu mu Humprey Bogart mı? Nereden nereye geldiğimizi anlamak için bu bile yeterli /Yahu bir de bu siyah beyaz fotoğraflarda çilingir sofrasındaki insanlar ne kadar efendimeşrep, çelebi kişilere benzemiyorlar mı, ne kadar da mutlu gözüküyorlar mı be! “La bu adamlardan zarar gelmez ya” hissi gelmiyor mu yüzlerine bakınca size de? Niye öyle? Halbuki tam tersi olması gerekmiyor mu? İçiyorlar çünkü kör olmıyasıcalar, içiyorsa kötü insandır. Öyle değil mi?
    • köylü27 Aralık 2025 . 10:57

      bilgi hazinesi tarih hazinesi gibi insan..sen çok yaşa Erdoğan bey sağlıklı yaşa inşallah herkesin yeni yılı kutlu olsun sağlık ve huzur içinde geçmesi dileklerimle saygılar

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

    Erpiliç

    GÜNÜN SÖZÜ

    Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak