Şaka- maka değil, görünen ülke gerçeği!

'Ulusal basın' diye her sabah koltuğumuzun arasına sıkıştırdığımız gazetelerden, "TIK" ses çıkmıyor. Emin Çölaşanların sesi kesiliyor.

Akşamları karşısına geçip yorgunluk atarken izlediğimiz televizyonlar, "Lay lay lom" ile vatandaşı uyutmaya devam ediyor. Popstarlar bitiyor, Türkstarlar başlıyor...

Düne kadar ülkenin gündemini değiştiren ulusal medyada, adeta tam bir ölüm sessizliği yaşanıyor. Seçim atmosferini yaşadığımız şu günlerde gündemi belirlemek yerine, sadece gündemi geçiştirerek yayın akışını sürdüren medyamız(!) ne yazık ki senaryo gereği üstlendiği "Sessiz Gemi" rolünü oynuyor.

23 Mart akşamı Flash TV'de yoğun istek üzerine ikinci kez yayınlanan Necmettin Erbakan'ın konuşmasını izleyemeyen herkesin mutlaka tekrar bölümünü izlemesini istiyorum. AKP Hükümeti'nin ülkemizi nereye götürmeye çalıştığını en iyi şekilde anlatan Erbakan Hoca'nın bu konuşmasının, seçimlere kadar değişik saatlerde sık sık yayınlanması, seyredemeyen herkesin izleme imkanı bulması gerekiyor.

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları daha iyi anlama fırsatı bulacak olan seçmenlerimizin, sandığa giderken daha bilinçli oy kullanacağına inanıyorum.

Medet yaaa medet!

27 Ocak 2004 tarihli "bolununsesi Bolu'nun gerçek sesidir" başlıklı köşe yazımda, 12 yıldan bu yana gazetemizin Bolu adına yüklendiği sorumlulukların bilinciyle her zaman doğrulardan yana taraf olduğunu yazmıştım. Aynı yazımın içinde, her seçim öncesinde bir sürü gazetenin açılıp daha sonra kapandığını vurgulamış, bunlara karşı da vatandaşlarımızı uyarmıştım.

Bu yazdıklarım dediğim gibi ne yazık ki yine aynen gerçekleşti. "Ne yazık ki" diyorum çünkü vatandaşlarımızın itibar etmediği bu gazetelere dört kolla sarılan Alaaddin Yılmaz, medet ummak gafletine düşmüştür.

Kazanmak için her yolu kendisine mubah gören Yılmaz, zaten çamura belenmiş gazetecilerle çıktığı yolda, 28 Mart'ta kendisi de bataklıkta çakılıp kalacaktır. Alaaddin Yılmaz daha çoook, "Medet yaaa medet" gazeli çeker.

Siz yalanlıyorsunuz
Ben ispatlıyorum!

"Bu kelime çok tartışılır" başlığıyla geçen hafta yazdığım yazıdan sonra yine her zamanki gibi Vali Yardımcısı A. Nevzat Dalkıran imzasıyla gönderilen açıklama yazısında; ihale teklifleri açılırken Bayındırlık Müdürü tarafından yazıma konu olan '..vur' kelimesinin söylenmediği ifade edilerek, Valilik tarafından yine yalancılıkla suçlanmışım.

Vali Mehmet Ali Türker daha önce de yazdığım gibi, kendi tabiri ile bürokratlarını gagalatmamakta ısrarlı davranıyor. Sadece bürokratının ifadesine başvuran Vali Türker, iddia sahibinin, yani benim ifademi dinleme nezaketini göstermiyor.

Daha önce de eski Emniyet Müdürü Uğur Gür'ün "Yalan haber yapıyor" gerekçesiyle şahsıma açtığı davada olduğu gibi sonuçta; Vali bürokratlarına inanıp beni yalanlıyor, ben de doğruyu daha sonra mahkemede ispatlıyorum.