Bolu, Bolu olalı...!

Buldum!
Ne zekiyim değil mi?
Bunca senedir kullarım çift sıra park yapıyordu.
Ne yapayım da yapamasınlar dedim, park edilen yeri iptal etmeye karar verdim.
Sevinçten kan tepeme fırladı.
Fırlamasından, iptalin yan etkilerini düşünemedim bile.
İptal edeceğim alanı ortada toplamak için, diktiriverdim çift sıra dubaları.
Alaaa!
Nasıl çözdüm ama!
Bunca sene hiç kimse düşünememiş.
Kullarımı nasıl da hizaya soktum?
İnci gibi dizildiler tek sıra.
Durur gibi yapıyorlar, arkadan bir korna.
Yürrüüü! Otokontrol, trafik ne akıyor ama!
Hele bir yöntem geliştirmişler, bir de onlara "afyon yutmuşlar" dedim.
Caddede seyahat halindeyken; hizasına gelmeden yol kenarı esnafa telefon edip,
"Geliyorum, bir paket bilmem ne istiyorum. 100 lira vereceğim, üstünü ona göre gönder!" diyorlar.
Çırak kapıyor paketi, doğru yol kenarına. Elinde yüz liranın üstü ve istenilen mal.
Araç hizaya gelince; aracın camından al gülüm, ver gülüm.
Ticaret bitiyor. Şipşak.
Daha ne istiyorsunuz? Oturduğunuz yerden alışveriş.
Park edeceğim diye tasa da yok.
Bir de yan etki diye hayıflandığım pisliğin dubaların ortasına toplanması var.
Zararlı değil be! Kum, çakıl...
Bir baktım; sevgililer orayı kullanmaya başlamış.
Kumsalda gezer edasıyla. Kızların saçlarını arkadan çektim.
Çok beğendim.
Aklımı seveyim.
Ha bu arada, bir de kullarım çöpleri buraya bırakır olmuş.
Ne güzel, şahane çöp koridoru...
Daha önce niye düşünemedim? Hayret!
Hava yere plastik çöp kutusu satıyormuşum.
Aklıma geldi. Ben bu Bolu'yu nasıl toplayacağım ya?
Biraz çok dağıttık galiba.
Su borularını nerede toplayacaktık ya?
Neyse.
Dur hele, bunda da bir hayır vardır, Mevla'm yardım eder.
Zaten kullarımdan ses seda çıkmıyor.
Çıksa da var zaten zabıta.
Para mı?
Mühim. Onsuz olmuyor.
Ona verme, buna verme, ona tak, buna tak. Nereye kadar?
Dedim ya aklımı seveyim.
Sıkışınca düzenledim Karaçayır'da bir ihale.
Hooop! Bitmese de gelsin kafeterya kirası.
Bozdur bozdur harca.
Bende daha çok B planı var.
Hani şu bizim meydan var ya.
On dönüm var.
Proje bitinceye kadar, zaten proje de yok ortada ya.
Sok traktörü, sür güzelce.
Döküver üstüne mis gibi tavuk gübresini.
Ek patatesi. Patates de iyi para ediyormuş.
Bolu patates diyarı değil mi?
Ne didişip duruyoruz, alın size "temsili kent meydanı".
Veremedik burayı belki hamburgerciye; ama önemli değil, çıkan patatesi veririz yine kendisine.
Gelir gelirdir değil mi?
Bu arada spor turizmi gelişmeye başladı, görmüyor musunuz?
Delik deşik yollar yüzünden, arazi araçları çoğalmaya başladı.
Üzerlerinde büyük büyük numaralar. Bir de kan grupları A RH+, isim ve soyadılar.
"Bolu Off Road Kulübü".
Her marazdan bir iyilik doğar demezler mi?
Göreceksiniz bak, çok yakında bu ilden bu dalda şampiyonlar çıkar.
Adamlar, normal günde işe giderken bile, oraya buraya çıkmadan antrenman yapar hale geldiler.
Yollar delik deşik ya.
Aslında herkes HAYTAP'ı da yanlış anladı.
Adamlar "Barınak daha iyi, hayvanlar şehir içinde sudan çamurdan yatacak yer bulamıyor." dedi, benim afyon yutmuşlar yanlış anladı.
Böbrek taşı olanlar?
Telefon açıp bana dua ediyorlar.
Cici Taksi' den çık yukarı, ilk ışıklardan sağa dön, sür arabanı doğğğru kalıcı konutlara.
Ne oldu? Alt geçidi görünce, düştü taşlarınız değil mi?
İşte size sağlık turizmi...
Bir de yanlış olan mimarlar...
Neymiş efendim, 1930'ların Bolu'sunu sunacaklarmışlar da bize yön vereceklermiş.
Hadi oradan! Görmüyor musunuz; zaten Bolu'yu 1930'lara biz çoktan geri getirdik. 
Sizin kendinize saygınız olsa, çalışır bu anlamda Bolu'yu toptan SİT alanı ilan ettirirsiniz.
Benim de bundan sonra makyajlama diye bir derdim kalmaz.
Amaaan!
Takmayayım şimdi bunları.
Yarın ola hayrola.
Belediyecilikte çıtayı çok yükselttim,
Düzeltemediğimi de gelen düzeltir.