BolununSesi; Halkın Gazetesi

Bolu'nun dereleri.. Lefter.. Berber Fadıl..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    4 Ekim 2013

         Artık kafayı yemeye başlamışım, öyle diyor bacanak. Bacanak falan değiliz de öyle diyoruz birbirimize. 'Olacağı buydu ! diyor. Her zaman doğruyu söylemeğe gelmezmiş, fazla şaka maka da yapmayacakmışsın. 'Udçu seher, Dabanıyarık bilmem kim, Nakkaşların Mahmure'nım teyze filan! 'Sana ne?.. Bazı esprileri öyle uluorta paylaşmaya gelmez diyor. Espri yaptığını, 'makara' olduğunu anlayan anlarmış da, anlamayanlar da olabilirmiş.. Herkese yapma bunu sakın diyor, sakın!. Tamam, esprini ortaya koydun,'gizli eleştirini' de yaptın, orada kes..Yok deli Hasan uzay'daymış da 'çaylı abla'yı arıyormuş, orada rastladığı astranotlara soruyormuş 'gördünüzmü? falan diye.. Yapma böyle şeyler diyor, akıllı ol..!
    ***
          Ordu' nun dereleri gerçekten yukarı doğru mu akıyormuş bacanak? diye sordum, bir sürü laf işittim.. Kendisiyle dalga geçtiğimi düşündü herhalde. Bir şey aklımıza gelmese iyi bir şey, ama elimizde mi? kafaya takıldı mı bir daha bırakmıyor.. 'Opsessif kompulsif bozukluk' 'takıntı' durumları yani. Dikkat ederseniz bu sıralar satır aralarına böyle zor anlaşılacak tıbbi terimler falan da koyuyorum ki, yazılarımın bilimsel bir 'hava'sı olsun. Ben biliyormuyum yazdıklarımın anlamını filan? 'Bilmem mi gerekiyor? İnternet'e n'olmuş? bak bak yaz anasını satayım!.. Eveeet, aslında şaka yapmıyordum, belki bir bilgisi vardır diye sordum 'neden türkülerde Ordunun dereleri yukarı aksa deniyor? Eğer ordunun dereleri yukarı doğru akabiliyorsa, bizim Bolu'nun dereleri niye akmasın? Çok orijinal bir şey olmazmı bunu başarabilsek? Turizm patlaması yaşanmazmı..? Bırak newton'u, mevton'u ve onun kurallarını. "Sen paraya bakacan abii !" öyle değilmi..?
    ***
           Bizim başkandan ümidim var, bunu yapabilir diye düşünüyorum yalan yok.. 'Büyüksu'yu mesela, tersine akıtamazmıyız Abant'a doğru? Zaten doğruysa eğer, orada Palamut da tutmuşlar oltayla, mangal yapmışlar öyle duyduk.. Yerel gazeteler de yazdı..'Deve yutan' diye bir dere daha vardı galiba yan tarafta. Yanılıyormuyum? Oraya da bakmak lazım bence.. Sepetlerle mepetlerle dalacan oraya dip köşe bakacan.. Derenin adına baksana bi kere; Deveyutan..!
    ***
          Dünyanın ters yönde akan tek nehri varmış o da 'Asi' nehri, daha önce duymuş muydunuz bunu? yanıbaşındaki denize dökülmek üzereyken birden vaz geçip yön değiştiren ve üşenmeden 450 km daha gittikten sonra Hatay'da denize dökülen.. İsminin 'Asi' oluşu bu 'ters akma inadı' yüzündenmiş. Bunu soracaktım bacanağa, sırf bu yüzden açmıştım konuyu; açtığıma açacağıma pişman etti beni adam.. Ona sormam artık. O hala daha 'Başkan'ı ne karıştırıyon şimdi? diye söylenip duruyor.. Neyse 'Belediye' falan deyince aklıma geldi. Ben size bizim çocukluğumuzun en renkli kişilerinden 'Berber Fadıl abi'yi anlatayım en iyisi, berber Fadıl Özcihan abiyi.. Onun, zamanın belediye başkanlarından Muzaffer Işın' la olan bir hikayesi var; o hikayeyi..
    ***
          Sahne aynen şöyle; Selam, aleykümselam içeriye giriyorum, sırada da kimse yok, bir tek ben varım. Abi diyorum; sen şöyle yanlardan biraz al önde de bir kakül bırak. Üstlerden çok alma 'sen bülüsün Fadıl abi!.. 'Ben aman Fadıl abi dedikçe o duymuyor bile beni. 'sen şimdi kaça gidiyan? Kimlerdensin ! Ne okuyon? İlkokul mu? Orta okul mu? bunları soruyor.. Sana ne be adam, sen işine baksana. Anlatıyorum, anlamıyor. Çünkü aklı şeytanlıkta. Allem edip kallem edip mutlaka bir eşek şakası yapacak da bilgi topluyor hakkımda.. O kadar tarif etmişim 'yanlardan al, önde kakül bırak Fadıl abi ! diye..O bana hala daha 'Tavuk götü' mü yapacıyduk saçları abisinin? diyor..
    ***
          Hayatımda hiç rastlamadığım, Bolu sınırları içerisinde rastlama ihtimalimin de olmadığını düşündüğüm birisidir Fadıl abi. İkincisini arasan bulamazsın, Sen dükkana Ekrem Bora, Fikret Hakan falan olacam diye girersin, onun tarzından, şakalarından konuşmalarından etkilenip bi çıkarsın ki, ilyas salman olmuşsun. Tabi o devirde İlyas Salman diye biri yok, ben örnek olsun diye söyledim.. "Feridun Karakaya (cilalı İbo)" diyecektim tanımazsınız diye vazgeçtim.. Fadıl abi yaşayan efsaneydi be !. Vallahi abartmıyorum.. İsterseniz bilenlere tanıyanlara sorun onu.. Adamda giyim kuşam bıyık, saç kesimi falan, Öztürk Serengil'in Bolu Şubesi gibi..
    ***
           Herkesin hayatında anlatacağı en heyecanlı bir günü vardır ya; Fadıl Abi deyince geldi benim de aklıma; Hastane caddesinde bisikletle birini takip ediyorum, nasıl heyecanlıyım bilemezsiniz. Bisiklet de emanet, zar zor bulmuşum. Eski postanenin oradan sola dönünce, pardon sağa dönünce orada bir rampa var. Tam orada kızla aramızda mesafe iki metre ya kaldı ya kalmadı. Artık nasıl abandıysam pedal'a zincir paat diye atmasınmı? Ayağım boşluğa düştü, sendeledim düşer gibi oldum. Zavallı kız, bir şeyden haberi yok, döndü geldi "bir şey oldumu?" diye soruyor.. Yok olmadı falan deyince baktım tam gidecek..
    ***
            Elimi arka cebime atıp "bi dakka !" dedim "bir şey verecektim!..' Bıçak çeker gibi zıınnkk diye bir zarf çekince cebimden şaşırdı ..('zınnnkk' diye çepten çıkan zarf sesi olmaz ama, buraya başka birşey bulamadım. Didem bulur.) "bu zarfı size verebilir miyim bu sizin!" dedim. Zarfı, daha doğrusu mektubu aldı, zarfın ağzı açık, baktı baktı, tam okumaya başlayacak kıpkırmızı oldu.. Heyecandan "Ben gittikten sonra okusanız?" demez miyim, Sonra? sonrasını anlatmam. Postahanede santralda çalışan kızlar güya görmüşler, bir sürü laf uydurdular. Bana göz kulak olmak için yanımda gelen arkadaşımın katıla katıla gülmesini de ekleyerek anlatıyorlar.. Kız sonradan kusura bakmasın diye haber göndermiş 'ben ondan altı ay büyüğüm, olmaz o iş diye. Nereden de aklıma geldi bunlar ! Biz yine Fadıl abiye dönelim en iyisi..
    ***
          Bugün de hep belediyeden başkandan falan başladık öyle denk geldi, gidiyoruz bakalım. Geçenlerde bir yerde okumuştum; Belediye yukarı çarşıya çıkan yokuşta sekiz katlı devasa bir bina inşaatına başlayınca, Hisar Tepesi'nin güney yamacındaki sokaklardan birine giriş çıkış engelleniyor, araç maraç hiç kimse, ne girebiliyor ne de çıkabiliyor. Mahalleli belediyeye 'arkadaş burayı kapattınız da, ne kadar sürecek bu iş, ne zaman açacaksınız bu yolu diye sorduğunda belediyeden gelen yanıt şaşırtıcı "bu sokağı iptal ettik ömür boyu trafiğe kapattık!" oluyor..
    ***
           Vay! sen misin böyle diyen. Sokak sakinleri toplanıp başlıyorlar belediyenin bu uygulamasını protesto etmeye. Grubun başında yukarıda da anlattığımız Bolunun o tarihteki en renkli kişilerinden biri olan Berber Fadıl var. Vatandaşları topluyor başına "Arkadaş biz bu kadarmı aciz adamlarız. Hadi gidelim basalım belediyeyi anasını satayım !" gurup ana cadde üzerinden 'kendi çapında' sloganlar atıp bağırıp çağırarak belediyeye doğru yürüyüşe geçiyorlar..
    ***
           Belediyeye gidiyorlar gitmesine de başkan'da bir değişiklik yok eski tas, eski hamam.. Yine her zamanki gibi gönüllerini almaya, vaziyeti idare etmeye çalışıyor. İyi ama bu iş gönül almayla falan olacak iş değil ki; doğum var, hastalık var, ölüm var.. Var da var yani. Belediyeye giren Fadıl abi yaklaşık bir saatlik görüşmenin ardından dışarı çıkıp, sokağın bir daha asla açılmayacağını öğrendiğini söylüyor..
    ***
          Fadıl abi film gibi adam, bu kadar gergin bir ortamda bile isyan eden sokak sakinlerine "Benim dükkanı mı ateşe versek yoksa lan!" diye şaka bile yapıyor. Matrak, şakacı çok renkli bir kişilik olarak tanıdığımız Fadıl abi'nin tanımadığımız bir başka tarafı daha vardır. Bu olay ona sonradan çok dokunuyor,  gurur meselesi yapıyor. Her iki tarafından giriş ve çıkışı kapatılan ve hiç bir zaman açılmayacak olan bu sokakta yepyeni kamyonunu protesto amacıyla bırakarak çürümeye terk ediyor, elini bile sürmüyor kamyonuna.. "Sen ömür boyu kapattıysan bu sokağı !" diyor, "bende bu kamyonu ömür boyu burada durması için bırakıyorum.."
    ***
          İşin kötüsü Fadıl abi o sıralarda birde aşıktır ki, bildiğiniz gibi değil. Çok zor bir durumdadır. Üstelik 'platonik' bir aşk.. Fadıl abiye arkadaşları yardımcı olmak istiyorlar ama ne fayda.. Aşık olduğu abla'nın ona karşılık vermekten kaçınması yüzünden işler biraz sarpa sarıyor. Arkadaşları 'Ulan Fadıl ! diyorlar biz aşık olsak vallahi bu kadar sorun olmayacak, ne zor adamsın ya! gerdikçe gerdin yani bizi!.. Gel gidelim kimse bu 'yenge', talip olalım. Bizim bitiremeyeceğimiz bir işse; daha hatırlı birilerini koyalım araya, çevremiz geniş, sevenimiz çok. Böyle olmaz Fadıl'cım" diyorlar, yapma böyle..!
    ***
         Aslında Kamil Bilgihan vasıtası ile Boluspor'a transfer edilen ünlü futbolcu ve teknik direktör Lefter; çok kişi pek bilmez belki ama berber Fadıl'ın en samimi arkadaşlarından ahbaplarından biridir. Boluspor'a geldiği tarihten itibaren Fadıl'a kanı kaynamış, şimdiki tabirle adeta 'kanka' olmuşlardır.. O'nun da de Fadıl'a benzer 'renkli' halleri vardır.. Geçen gün Boluspor'lu Rıdvan'ın (japon) bir yerde anlattığı anısını okudum, ilk defa duyduğum için olmalı, şaşırdım..
    ***
          Bolu'nun lehine penaltı verilen maçlardan birinde saha kenarına gelen bazı futbolcular lefter'e soruyorlar "penaltı'yı kim atsın?" diye.. Lefter rakip takımın kalecisini ittiği için kırmızı kart görüp oyundan atılmış kenarda oturmaktadır. Rıdvan atsın diyor. Rıdvan vuruyor, top önce direğe sonrada kalecinin kucağına gelince Lefter yerinden 'parende' atar gibi fırlayıp, saha kenarındaki 'üç adım atlama' kumuna çakılıp boynunu sakatlıyor.. Bu arada Lefter'in yakın akrabalarından bir bayanın Rahmetli Kamil Bilgihan'ın ikinci eşi olduğunu ve Lefter'in bu vesile ile 'enişte' Kamil Bilgihan tarafından Bolu'ya transfer edildiğini de belirtelim.. (Bu bilgi Yener abiden)
    ***
           Eeee Berber Fadıl abi'nin aşkını unuttuk, futbola daldık.. Evet ben Bolu'dan ayrıldıktan sonra olan bitenden pek haberdar olamadım, bu yüzden bazı şeyleri çevreden duyabildiklerim kadar biliyorum.. Bir ara Fadıl abi'nin aşık olduğunu ve aşık olduğu kızı tam 30 yıl boyunca beklediğini, 30 yıl boyunca hiç konuşmadan sadece bakışarak platonik bir aşk yaşadıklarını duydum, inanamadım. Böyle bir şeyin olamayacağını düşündüm. Ama duyduklarımın gerçekten dünyada belki de bir başka yerde yaşanmamış platonik gerçek bir aşk hikayesi olduğunu şaşırarak öğrendim.
    ***
          Bu öyle bir aşk, öyle bir sevdadır ki, Şehrin önemli kişilerinden Sabahattin Eratalar bile işin içine girip bu aşkın mutlu bir şekilde sonlanması için müdahale etmek gereği duyar. Israrla ve defalarca kız ailesine dünürbaşı olarak gider "Bizim sebebi ziyaretimiz, Allahın emri Peygamberin kavli ilee!" diye başlayan kız isteme girişimleri olur. Konuşması her seferinde kızın babası tarafından "hiç girme oralara Sabahattin bey!" diye kesilir. "Seni severiz ederiz ama hiç girme oralara lütfen..!" Sabahattin abi "yahu etme eyleme arkadaş, sen de biliyorsun bizim Fadıl memleketin tanıdığı bildiği bir adam! içkisi yok kumarı yok..!"
    ***
          Kız'da Fadıl abiyi sevmekte ve ailesine inat kendisini istemeye gelen başka talipleri sürekli geri çevirmektedir.. Ve tam 30 yıl ! dile kolay, tam otuz yıl iki aşık birbirlerini beklerler özlemle.. Otuz yıl boyunca bu platonik aşkı bir türlü mutluluğa çevirememiş olmak dünür başı Sabahattin Eratalar'ı da çok rahatsız eder.. Zaman zaman Fadıl'ı dükkanına çağırır, Mürvet hanım'ı sık sık bir bahaneyle telefonla arar, kulağını ahize'ye dayayan Fadıl abiye kızın sesini dinletir.. Karşılıklı konuşmasalarda, sesini duymak bile yeter Fadıl abiye.. Sabahattin Abi'de kafaya koymuştur, "Ulan Fadıl bende sana bu kızı almazsam..!" Ama kızın sülasesi karşıdır bu evliliğe.
    ***
          Yıllar sonra bu konu her açıldığında Sabahattin Eratalar "Çok acaip bir aşk hikayesiydi, Bolu'da çok kişi bunun farkına bile varmadı ama, gerçekten tam bir 'baş yapıt' dedikleri türden aşk hikayesiydi ! şeklinde anlatır çevresindekilere..
           Mürvet Hanım'ın önce aile büyüklerinin, annesinin ve sonra babasının vefatlarından sonra da her vefattan sonra şansını dener Sabahattin Abi. Her gidişinde yine bir ümitle başlar söze 'Efendim, gerçi her defasında elimiz boş döndük ama, ben yine de pes etmedim, Allah'ın emri peygamberin kavliyle Mürvet'i bizim Fadıl'a istiyorum! Cevap yine aynıdır, yine her zamanki gibidir "Seni severiz Sabahattin bey! fakat olmaz bu iş, zorlamayalım.."
    ***
          Hiç bir anne baba evladının yanlış kararlar vererek kötü bir hayat yaşamasını, istemez ama, "Asla seni o adama vermem, ana babayı çiyneyip gideceksen git, o zaman da artık bu evi unut, bi daha da bu eve giremezsin" demek ne derecede doğrudur.. Ve ailedeki bütün büyüklerin teker teker vefat etmelerinden sonra kala kala Mürvet Hanım ile Fadıl bey kalmışsa hayatta.. Ve ikisi de artık altmışlı yaşlarına girmek üzereyken..
    ***
          Bu hikayeyi şimdi benden dinlediğinizi mi zannettiniz yoksa? Bu aşk hikayesini benim anlattığımı mı düşünüyorsunuz? Yanılıyorsunuz.. Aslında bu benim yeni dinlediğim bir hikayenin, size anlatılan kötü bir tekrarı sadece. Bu trajik hikayeyi dinlediğimde inanın çok şaşırdım. Benim anılarımdaki matrak, espri makinası birinin, şehrin en renkli simalarından Fadıl abinin böyle bir hikayenin içinde olması, böyle bir hikayenin kahramanı olması gerçekten çok şaşırttı beni..
    ***
          Bu konunun ulusal medya'da, ve tv kanallarında yer aldığından bahsetmiştim ya hani; işte bu iki sevgilinin nikahının kıyıldığı gün bu nikah ulusal basında; Atv ve Sabah grubu ile diğer yayın organlarında yer alıyor ve onların vasıtasıyla da tüm türkiyeye duyuruluyor.. O yıllarda bu haberi yapan ve tüm türkiye'ye yayılmasını sağlayan kişi 'Bolunun Sesi' gazetesi sahibi Kamuran Alagözoğlu'dur.. Biliyor muydunuz bunu..? Aslında bu hikayeyi ondan yani 'birinci ağız'dan dinlemek daha doğru olanı .. N'apalım bir gün anlatırsa eğer, kendisinden de dinleme imkanı buluruz. Kimbilir..
    ***
          Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi romanlara konu olan aşkların yanında, Mürvet ile Fadıl Abi'nin aşkı; aralarında tek kelime konuşmadan sadece bakışlarıyla 30 yıl süren platonik aşkı; gerçekten altın harflerle yazılmaya değer çok özel bir aşk hikayesi. Tam 30 yıl süren çok özel platonik bir aşk hikayesi...
    ***
         Burada anlattıklarımızdan murad; sadece eskileri anmak, onları yad etmek ve adı geçenlerin rahmetle hatırlanmalarını sağlamak içindir.. Kırmak, dökmek, küçültmek, incitmek, saygısızlık etmek için asla değil.. Zaten onları burada anıyor olmamız onların Bolu'ya mal olmuş kişiler, ortak değerlerimiz olduklarının da göstergesi bence.. Sürç-i lisan ettikse affola diyelim yine de..
          Hoşça kalın..

                                                            

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak