BolununSesi; Halkın Gazetesi

Referandum

Konuk Yazar

    27 Şubat 2017

         Konuk Yazar     

        Referandum
         Sayın okuyucular, -sizlerin de bildiği gibi- yeri geldiğinde söylenen 'tekerleme” benzeri bir özdeyiş vardır; 'Benim oğlum bina okur döner döner yine okur.” Hep aynı şeyleri söyleme anlamında kullanılır. İşte ben de, benim oğlum bina okur döner döner yine okur misali bugün ki yazımda yine referandumdan söz edeceğim. Nedeni ise konu, sanırım referandum (halk oylaması) işlemleri bitinceye kadar ve hatta bittikten uzun bir süre daha güncelliğini koruyacağı gibi görünüyor.
         Bu nedenle yazımın konusu yine referandum; Acizane bu referandumun görünenin dışında, yani zarfta değil mazrufta (zarfın içinde) nelerin oylanacağını belirtmek istiyorum. Daha açık söyleyeyim 15 yıllık siyasi gelişmelere baktığımda, Köroğlu'nun 'esen rüzgardan hile sezerim” dediği gibi ben de önsezim ile ileride nelerin olacağını kast ediyorum.
          Bu önsözden sonra diyorum ki, bu referandum, demokrasiyi tercih edenlerle-buna demokrasiye sahip çıkanlarla da diyebiliriz- teokratik- monarşiyi tercih edenler arasında yapılacak bir seçimdir. Neden teokratik-monarşi dedim, izaha çalışayım; Bilhassa son yıllarda Atamız'a yapılan ve iktidar tarafından adeta göz yumulan hakaretleri, dini içerikli propagandaları, siyasi, adli ve idari tasarrufları, Osmanlı hayranlığını göz önüne aldığımda çok ileri yıllarda bu kapıların yani teokratik-monarşi kapılarının aranabileceği endişelerimden dolayı teokratik-monarşi dedim. Teokratik-monarşi ne anlama gelmektedir onu da aşağıda izaha çalışacağım. Sayın okuyucular bu karamsal tablodan sonra gelelim referandum çalışmalarındaki çarpıcı söylemlere; İktidar partisi ile onun destekçisi MHP'nin sözcüleri yani EVET'ciler, hemen hemen tüm konuşmalarında 'efendim Cumhuriyet 1923'lerde kabul edildi, bu referandum ile onun değiştirilmesi söz konusu değildir, karşı grup yani HAYIR'cılar ve özellikle CHP Cumhuriyetin kaldırılacağından söz etmektedirler ki, bu külliyen yalandır” diyorlar. Ben önceki yazılarımda da ısrarla vurguladığım gibi bu referandumda CUMHURİYET değil DEMOKRASİ oylanıyor. Evetcilerin bu söylemleri, konunun esasını saptırmaktan başka bir şey değildir. Sayın okuyucular, ikisi de aynı şey değil mi? Yani cumhuriyetle demokrasi aynı şey değil mi diyeceksiniz. Değil. Cumhuriyet halkın kendi seçtiği şahıslar tarafından yönetilme şeklidir ama bu yönetim şeklinde yönetenler bazen kural tanımayabiliyorlar Örneğin Suriye cumhuriyettir, ama Esat'ın kural tanımadığı gibi. Azerbeycan cumhuriyettir, ama Aliyev'in devlet yönetiminde göz önünde bulundurulacak evrensel kuralları tanımadığı gibi. O yönetim biçiminde kuvvetler ayrılığı olmadığı için, kural tanımayanlara DUR diyebilen yoktur. Demokrasi ise halkın kendi seçtiği şahıslar tarafından yönetilme şeklidir, ama yönetenlerin evrensel nitelikte olan kişi özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, KUVVETLER AYRILIĞI ilkelerine dayalı yönetim biçimidir. Bu yönetim biçiminde yönetenler yukarıda belirttiğim evrensel kurallardan saptığında yargı ona dur diyebilmektedir. Nitekim ABD yeni başkanının uygulamalarına yargının DUR dediği gibi. Bu nedenle bugün hemen hemen pek çok devlette cumhuriyet vardır ama demokrasi yoktur, bazılarında ise demokrasi vardır cumhuriyet yoktur.
           Hatta şunu da söyleyebilirim ki cumhuriyetle demokrasi daima bir arada da olmayabilir. Örneğin İngiltere ve bazı Baltık Ülkeleri krallıktır ama demokrasi ile yönetilirler. Bazı ülkelerde ise cumhuriyet vardır ama demokrasi yoktur, Suriye, Azerbaycan, Mısır vs.de olduğu gibi.
           Yukarıda teokratik-monarşiden söz ettim. Peki bunlar ne anlama geliyor; Teokratik yönetim, erkin (iktidar gücünün) tek kişide toplandığı dine dayalı yönetim biçimi, monarşik yönetim ise erkin bir AİLEDE toplandığı yönetim biçimidir. Peki teokratik-monarşi yönetim nasıl oluyor; Erkin tek kişide olduğu, onun ölümünde erkin aileden birisine geçtiği dine dayalı yönetim şekli oluyor. Örnek mi? Suudi Arabistan. Zira Suudi Arabistan Suud ailesinin dine dayalı olarak yönettiği bir devlettir.
          Neyse bu bilgiçlikten! sonra gelelim referandum çalışmalarında gözüme çarpan diğer birkaç hususa;
          Sayın okuyucular, Başta Sayın cumhurbaşkanımız ve diğer EVET'ciler PKK, IŞİD, FETÖ, gibi terör örgütleri ile CHP hayır diyeceklermiş diyorlar. Hatta üç gün önce sayın cumhurbaşkanımız da buna ilaveten 'sevenler bir arada olurlar” dediler. Onlar bu söylem ile hayırcılar PKK, IŞİD, FETÖ, CHP” biri birlerini seviyorlar demeye mi getiriyorlar –ki kuşkusuz bu düşünce teröristlerle CHP'lileri aynı kefeye koyma anlamı taşımaktadır- yoksa EVETçiler biri birlerini seviyorlar onun için bir araya geliyorlar mı demek istiyorlar anlayabilmiş değilim. Her ne ise, öyle de olsa böyle de olsa bu sözlere benim de acizane bir diyeceğim olacaktır: Ben de diyorum ki 'aklın yolu birdir”, aklı ile hareket edenler bir arada olurlar. Vicdanla beslenen akıllar doğruda buluşurlar. Sevmek duygusallıktır, siyasette duygusallığın yeri yoktur. O her zaman doğruyu göstermez. Akıl ise insanoğlunun pusulasıdır, her zaman doğruyu gösterir. Tanrı kimseyi pusulasını şaşırtanlardan eylemesin.
    Sayın okuyucular, deniliyor ki 17/25 Aralık (bunun ne anlama geldiğini sağır sultan da bildiği için kısaca 17/25 Aralık diyorum), FETÖ ile mücadele uygulamalarında milatmış! Bu miladı yargı değil -ne yazık ki- siyaset belirlemiş. O tarihten önceki eylemler suç kapsamında değilmiş (Mealen böyle deniliyor). Peki FETÖ cü isnadı ile açığa alınan, tutuklanan, ihraç edilen bu kadar asker, bu kadar hakim, bu kadar savcı, bu kadar akademisyen, bu kadar öğretmenin, bu kadar kamu görevlisinin, hele hele 15 Temmuzda kendi askerine kurşun sıkan, kendi BMM'sini bombalayan vatan hainlerinin atamaları 17/25 Aralıktan sonra yapılmış ise ki yapılmıştır o atamaları yapanlar teröriste yardım etmiş olmuyorlar mı? Yahut verilen ruhsatlar, parsel parsel dağıtılan taşınmazlar 17/25 Aralıktan sonra yapılmış ve verilmiş ise onlar da mı teröriste yardım etmiş olmuyorlar? Yani 17/25 Aralıktan sonra FETÖ'cüler lehine her ne ad altında olursa olsun yapılan idari, siyasi, adli tasarruflar neden 'teröriste yardım” sayılmıyor diyorum. Bu soruların cevabını bilen varsa bana söylesin, yoksa aklımı zor tutuyorum, kaçıracağım.
          Ben acizane hukukçuyum, sahnelenen yargısal olayları seyrediyorum. Bu gün Filistinliler, Suriyeliler gibi, vatansız, ezilmişlik, hor görülmüşlük, insan onuru ile bağdaşmayan muamelelere maruz kalan milletlerin ne halde olduklarını görüyoruz. Bizleri bu zilletten kurtaran, bağımsızlığımızı kazandırarak Türkiye Cumhuriyeti'ni muasır medeniyet seviyesine yükselten, yani futbol tabiri ile süper lige çıkaran Atatürk'e olanca hakaretler yapılıyor, yargının tıkı çıkmıyor, ama sayın cumhurbaşkanımıza en ufak bir serzenişte bulunulsa dahi hakaretten içeri tıkılıyor. Adam çıkmış Ata'mıza dinsiz diyebiliyor. Ben de ona derim ki Atamız dinsiz olmadığı gibi bu kutsal dini, din bezirganlarından kurtardığı için, dine özgürlük (laiklik) sağladığı için DİNDARDIR. Ben acizane derim ki; Yöneticilerin dini değil, yeteneği sorgulanmalıdır. Sporda bile başarı için oyuncunun dini değil, yeteneği sorgulanır. Tercihte yeteneği değil referans olarak dini ön plana çıkarırsan o zaman küme düşersin sayın kendini bilmez kardeşim. Nitekim şimdi süper ligden ikinci lige düştüğümüz gibi. Eğer referandumda evet çıkarsa üçüncü lige düşeceğimiz de kesindir. Bu böyle biline.
          Sayın okuyucular, biliyorum yazılarımı uzun yazıyorum ama ne yapalım dertler-sıkıntılar büyük. İktidar kendi dümen suyunda duş yapmayanlara, kendi siyasetine olumsuz etki yapanlara önce 'terörist” damgasını vuruyor, sonra o kişi ne kadar masum olursa olsun onu savunma olanağı kalmıyor, savunmaya kalkışırsan sana da 'teröriste yardım” damgası vuruluyor. Rahmetli ninemin söylediği gibi 'ne yapsak bilmem”.
        Referandum HAYIRLARA vesile olsun dileği ile.
                                                                       İlhami Candemir

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak