BolununSesi; Halkın Gazetesi

Teğmen Abdülkadir Bey..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    3 Eylül 2013

           "Bolu ile ilgili bazı tarihi şeyleri yazarken tesir altında kalmadan veya sağlamlığından tam emin olmadan 'pat' diye yazmamak lazım!" diyor arkadaş. 'Yazacağın şeyin önüne ardına iyice bi bakmak lazım!" diyor. "Yoksa masal olur, hikaye olur!" diyor.. "Sen bu işi iyi yapıyorsun sevdim seni!" diyor. Yalan yok; böyle bir övgüyü duyunca, hoşuma gitti birden. Sonra da devam ederek bazı isteklerini alt alta sıralıyor, şunları, şunları, şunları da yaz diyor. "Bu sıralar Akpınarı, Hayratı mayratı boşlıyvedin !" diyor. "Anlamayoz sanma ağanın, biz kaçın kurra'sıyız" diyor!.. "Güneş önce Akpınar'dan doğar!" öyle diyor, "duydun mu möhürcü?" diyor.. Tamam duydum benim güzel abicim duymasına da; bazı arkadaşlar 'gızıyollar' "Ne bu ya boncukmu var bu Akpınar'ın hayratında!" deyollar..
    ***
          Öncelikle "anlattığım konuların gerçekliği" ile ilgili hiç kimsenin bir endişesi olmamalı. Zaten dikkat ederseniz anlattıklarım ya kendi yaşadıklarımdan ya da benim yaşımda olanların kolaylıkla hatırlayabileceği olaylardan. Ne kadarda dikkat etsek; sokakta, çarşıda, pazarda, hatta sayfiye yerinde geçen bazı şeyleri yazarken hatalar falan da yapıyoruz belki. Ama n'apalım? o kadar da olsun artık. Zaten onları da siz düzeltiyorsunuz zaten.. hem de anında..
    ***
          Geçenlerde bir kaç eleştiri geldi yazdıklarıma. Biraz özel hayatlara girmemek lazım, ölmüş kişilerin ruhunu incitecek şeylerden kaçınmak lazım gibisinden.. Tabi canım! dedim o arkadaşa zaten ben de buna dikkat ediyorum! "Yahu kardeşim öyle diyorsun da daha geçen gün yazdın! diyor, küfürlü, müfürlü cümleler kurdun!. Bunu herkes yapıyor ama sizden beklemiyordum doğrusu!" diyor. Siz de bunu maalesef yaptınız!.. Tamam yaptık diyelim, yapmadık ama hadi yaptık diyelim, ne olacak şimdi? 'Ne şeytanı görmek, ne de salavat getirmek' hesabı, hiç bir şey yapmadan, öylece oturalım mı bi kenarda?.. Belki inanmayacaksınız ama, beni hayatında bir kere bile görmemiş olan biri bana geçen gün ne dedi biliyor musunuz? "Bir iki yazını okuduğumda beğenmiştim, seni bir adam sanmıştım, değilmişsin, yanılmışım!.."
    ***
         Şarap kokulu 'Deniz atı' birahanesinde (hala duruyor mu acaba?) acıklı hikayeler dinlersiniz, "Ah ulan ah!" lı hikayeler. Üzerinde yanık portakal kabukları olan soba dumanlı Gölyüzü Kahvesi'nde maç saatini beklerden araya sıkıştırılmış öyküler dinlersiniz yan masalardan. "aaa aynı benim hikayem valla!" dersiniz, bi hoş olursunuz.. ve o isyanla girdiğiniz stad ta hiç alakası yokken katılıverirsiniz kızgınlıkla "Sahaya ineriz!" falan filan! gibi tezahüratlara.. Aklınız hala o kıraathanede ve orada işittiğiniz öykülerde kalmıştır çünkü..
    ***
          Dedim ya başta; hep o yüzden tavlada zarları sallarken de, İskambilde kağıdı masaya "şırrrak!" diye çarparken de her şeyi acıya bağlarsınız "godumun gaderi!" diye çarparsınız kağıdı masaya.. Gülmelerinizin sonunu "ay çok güldük! Valla ağlayacaz galiba!" deyip hüzne bağlarsınız.. "Erdoğan Bey hayırdır! n'oluyo?" diyorsunuz şimdi değil mi? Tamam kestik.. Aklımıza bişey geldiydi de birden, sizi de hazır bulmuşken, neyse boşver..
    ***
         Geçen gün Halis Duman'ın bir kitabı vardı evde. Bir türlü açıp okumaya fırsat bulamamıştım, dün baktım biraz. Aslında pek hoş bir konu değil ama yine de sizinle paylaşmak istedim: Bolu İsyanlarının başladığı gün çarşı başından etrafa öyle bir uğultu öyle bir gürültü yayılmış ki, evlerinde oturmakta olan iki kardeş Halis ile ağabeyi gürültünün nerden geldiğini merak ederek aceleyle Akpınar Mahallesi'ndeki evlerinden çıkmışlar. Hasip Kahyaların büyük hanı ile diğer hanların bulunduğu yere gelmişler, orada büyük bir kalabalığın toplanmış olduğunu görmüşler. Halkın içine girdiklerinde ise feci bir manzara ile karşılaşmışlar..
    ***
         Orada, şimdiki Bolu Lisesi'ne çıkan yokuşun başında; beyaz tenli, çıplak, ağır yaralı bir adam sendeleye sendeleye çarşı içine doğru yürümeye çalışıyor ve her taraftan üzerine yağmur gibi taşlar yağıyormuş. Zavallı adamın görüntüsü o kadar içler acısıymış ki, büyük olan çocuk kardeşine "Sakın bakma Halis! Ellerinle yüzünü kapa! Benim gibi yap !" diyormuş. Zaten fazla bakamayıp rüyalarına girer diye korkarak evlerine kaçmışlar..
    ***
            Sonra öğrenmişler ki, birkaç tane yobaz isyancının; "Bunlar gavur taşlayın bunları!" dediği kişi olan bu zavallı adam aslında genç bir Türk subayıymış. Hem de Bolu'nun o zamanki ilçesinden bir Türk Subayı. Adı Abdülkadir olan Kuvayı Milliyeci bu genç subay, ağır yaralı, çırılçıplak ve işkence edilerek, sokaklarda gezdirilmiş, taşlatılmış. Buraya kadar anlatmaya çalıştığım bölüm Akpınar Mahallesi'nden Prof. Dr. Halis Duman'ın yazdıklarından..
    ***
           Harp tarihi arşivindeki bilgilerde ise olaylar şöyle anlatılıyor; Bu işin tertipçileri bizim isyancı Bolu'lular, Abdülkadir Bey'in üstünü başını soyup ellerini de arkadan bağladıktan sonra sokaklarda dolaştırmaya başlıyorlar. Hakaret ve işkenceler ise acayip bir şekilde devam ediyor, gırla gidiyor. Sonrasında teğmeni bıçaklamaya başlıyorlar ve öldü zannederek Belediye'nin önüne bırakıyorlar. Neyse, ertesi gün erken saatlerde oradan geçen bir doktorun hanımı, yaralı subayın kımıldadığını, inlediğini ve yaşadığını fark ederek kocasına haber veriyor, lakin vaziyet çok karışık ve sokaklarda ölüm kol gezmekte olduğundan hiçbir şey yapamadan bekliyorlar..
    ***
          Asilerden korkan doktor, kimseciklerin ortalıkta olmadığı bir saate kadar bekledikten sonra yaralı subayı sırtlanarak hastaneye taşıyor. Bir ara kendisine gelen Abdülkadir Bey, hastabakıcıdan bir yudum su isteyince olanlar oluyor. Hilafet yanlısı Hastabakıcı; "Subay tekrar canlandı, daha ölmemiş" diye bağırarak Tabaklar Mahallesi'nde, sokaklarda bağıra çağıra dolaşan, terör estiren gruplara haberi yetiştiriyor. Hastaneye doluşan asiler yaralı subayın boynuna ip geçirerek tayır tayır! sürüklüyorlar. Çarşı içinde o halde dolaştırılırken ölen yaralı teğmeni parçalayarak bir çöplüğe atıyorlar. Nasıl? Vahşice bir cinayet ama değil mi? Benim bir Bolu'lu olarak kanım dondu, çok utandım okuduklarımdan. Size de bi garip gelmedi mi anlattıklarım?..
    ***
           Burada anlattığım şeyler kayıtlı kuyutlu sağlam bilgiler. Yani abartma, köpürtme falan aklınıza gelmesin. Harp tarihi arşivinden çıkma ve dosya numarası olan, klasör numarası olan bilgiler. Neyse bu konu daha böyle devam edip gidiyor. Olaylardan sonra kurulan sıkı yönetim mahkemelerinde yaralı subayı hastaneden alarak feci surette öldüren katiller bu subayı sünnetsiz olduğu için öldürdüklerini söylüyorlar, sıkı yönetim Komutanı Nazım Bey, mezarlığa gidilerek mezarın açılmasını ve durumun bir zabıtla tespit edilmesini emrediyor..
    ***
          Katiller de mezarın başına getirildikten sonra subayın parça parça olan cesedi çıkarıldığında sünnetli bir Müslüman olduğu anlaşılıyor ve İstanbul Şehzadebaşı'nda oturduğu öğrenilen ailesine Bolu Osmanlı Bankası vasıtasıyla 500 lira para gönderiliyor. Harp Mahkemesi, katiller hakkında ve aynı zamanda katillere haber veren ve onları teğmeni öldürün diye teşvik eden hasta bakıcı hakkında idam cezası veriyor. Subayı öldürdükleri yerde sehpalar kurulup burada idam ediliyorlar. Bizim Bolulu ünlü koleksiyoncumuz Selahattin İkiz Bey de bu konu ile ilgili tamamlayıcı bilgiler belgeler vardır diye düşünüyorum..
    ***
         Çok tatsız bir konu değil mi? Daha neler var bu hikayenin devamında neler. Ama bugünde hem çok uzattık, hem de ne yalan söyleyeyim içim elvermedi devam etmeye. Birde bu konuları seven var sevmeyen var, o yüzden burada keselim biz en iyisi. Yalnız şunu söyleyeyim; Kız Meslek Lisesi'nin oraya Kökez Suyu doldurmaya falan giderseniz bastığınız yerlere dikkat edin, Abdülkadir Bey'in cenazesi tam da oralarda bir yere defnedilmiş, tam Kökez çeşmesinin oralarda bir yerde yani..
    ***
          Arkadaş, hangi yaşta olursan ol, yeni yeni şeyler duyup, yeni yeni şeyler öğreniyorsun.. Size bu yazıyı hazırlarken internetten de bazı yerlere bakayım dedim belki daha başka, daha farklı bilgiler de vardır yararlanırım diye.. Neyle karşılaştım biliyor musunuz? Hani Menemen'de Teğmen Kubilay öldürülmüş, kafası kesilmiş ve kesik başı bir sırığa geçirilerek sokaklarda gezdirilmişti ya! Meşhur 'Kubilay hadisesi'..
    ***
          İşte o 'kesik baş'ı gezdirenlerin içinde, o olayları tertipleyenlerin içinde ve hatta onların en başında şovmen Mehmet Ali Erbil'in dedesi 'Şeyh Esad Erbil' de varmış biliyor muydunuz? İdama mahkum olmuş, herkes idam edilirken onun 90 yaşında olması hukuken idamını engellediği için cezaevinde zehirli iğne yapılarak öldürülmüş ve eceliyle öldü diye ailesine teslim edilmiş.. Zehirli iğne yapılarak mı öldürülmüş yoksa gerçekten eceliyle mi ölmüş hala daha tam anlaşılamamış..
    ***
          Yine başa, bizim anlattığımız olaya dönecek olursak; Bu dönemde ve bu olaylarda şehit edilen Abdülkadir Bey ile birlikte Binbaşı İhsan Bey, Binbaşı Tevfik Bey ve otuz kadar askerin cenazeleri Bolu Belediyesi tarafından, bugünkü Kız Meslek Lisesi'nin bulunduğu yer ile Karga Tepesi arasındaki alana defnedilmişler. Toplu şekilde defnedilen bu şehitler için bir de anıt taş dikmişler üzerinde şu dörtlük yazılı olan;
    -Söylemeye etmem ar,
    -Şu gördüğün kanlı Hisar,
    -Şahit olsun vak'aya,
    -İşte bu şanlı mezar..
          Ben yukarda Kız Meslek Lisesi'nin oraya, Kökez çeşmesine giderseniz dikkat edin Abdülkadir Bey'in mezarı oralarda bir yerde dedim ama; sonradan bu olaylarda şehit edilen Abdülkadir Bey ile birlikte Binbaşı İhsan Bey, Binbaşı Tevfik Bey ve otuz kadar askerin mezarlarının, Belediye Başkanı Reşat Aker'in zamanında buradan kaldırılıp kemiklerinin şimdiki şehitliğe taşınmış olduğunu öğrendim. Bu arada Bugün Akpınar Mahallesi'nde, burada anlatmaya çalıştığım Teğmen Abdülkadir Bey'in isminin verildiği bir sokağın olduğu bilgisini de buraya eklemek isterim. (Bu yazıda Prof. Halis Duman, Harp dairesi yayınları ve Dr. Hüseyin Sarı'nın anlatımlarından yararlanılmıştır)..
    Hoşça kalın..

                                                             
      Not: Fotoğraf istiklal mahkemelerinden (Bolu ile ilgili değil)..

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Büyük İnsanlar, bütün acılara şikâyetsiz katlanırlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak