BolununSesi; Halkın Gazetesi

Plaj.. Hikmet Abi.. Flüt.. Hasanoğlan..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    9 Mayıs 2016

         Plaj.. Hikmet Abi.. Flüt.. Hasanoğlan..
          'Bolu'dan bir gelen olmasın; hemen plajı soruyorsun' diyor arkadaşlar.. 'Biraz bekle bakalım.. Bu bir çılgın proje sonuçta, öyle ha deyince bitmez.. Sen palet, kano, kürek, kamp çadırı falan aldın diye adamları sık boğaz edemezsin.. Koy bi kenara, dursunlar..'
    * * *
           'Öyle ha deyince bitmez diyorsunuz ama' dedim; 'Bakın Üsküdar Belediyesi'ne; Umre'ye gidemeyen kardeşlerimiz için Belediyenin önüne çok güzel bir Kabe maketi koydu adamlar.. Yanında Hira Mağarası, Muallak taşı, Zemzem kuyusu.. Vitrinlere bakıyormuş gibi yapıp Kabe'nin etrafında dönen bile olmuş.. Güzel bir şey, hacı olamasan bile ilerisi için antrenmanlı oluyorsun..'
    * * *
          Kabul ediyorum, plaj yapmak kolay bi şey değil,. Biraz gecikmesi de normal.. Sonuçta denizi olmayan bir yere yapıyorsun bunu.. Yapılmaz mı? Yapılır.. Eskişehir yaptı.. Bizim neyimiz eksik? Geçenlerde bir yerde okudum; 1934 yılında İstanbul'da 4 bayan şoför var, biri Bolulu.. Hadi bakalım! Yıl 1934 dikkatinizi çekerim... Bolulu Nebahat teyze tabiri caizse 'Şoför Nebahat'iymiş İstanbul'un.. Aynı zamanda modacı.. 'Paris Academy of Dressmaking' mezunu eğitimli bir terzi..
    * * *
           Babası Ferit Şerbetçi, Maliye memuru, annesi Nazlı Şerbetçi ev hanımı.. İki oğlu var Nebahat Teyze'nin.. Biri tiyatro sanatçısı Genco Erkal, diğeri de onun 4 yaş küçüğü, ziraatçi Ferit Erkal.. Ailenin bir kısmı da Bolu'da yaşıyor.. Rahmetli İlhan Şerbetçi abi gibi, Necip Şerbetçi abi gibi..
    * * *
            Sonra bir de Bolu'lu damarımız var bizim fazladan.. 'Görmedim Akrabanın Sadıkane Gittiğini, Akrep Etmez, Akrabanın Akrabaya Ettiğini' faktörümüz.. Netekim o deyimi haklı çıkaracak bir olay da yaşamış Nebiş teyzeler.. Genco Erkal'ın Tiyatora olarak kullanacağı mekana gizlice giren biladeri Ferit, tiyatora'nın altını üstüne getirmiş..
    * * *
            Elinde motorlu testere; koltuklar, sahne, sahne eşyaları, ne çıktıysa karşısına pırasa gibi doğramış.. Çevreden müdahale etmek isteyenler olmuş 'yapma, etme' diye dil dökenler; ama açtıramamışlar kapıyı.. Ben iyi ki açtıramamışlar diyorum.. Adamın elinde elektrikli testere.. Üstelik gözü de dönmüş.. 'ne var lan ! ne var? diye bir de sana girişse n'apacan? 'Çıracıların' Şahbaz Amca'nın testeresi değil ki kaçıp kurtulasın.. 
    * * *
           HİKMET ABİ..
           Helal olsun diyor arkadaşım; 'Ördek Adnan'ın dedesini de sıkıştırdın ya araya, vallaha pes.. '1940'lı yıllarda motorlu testereyi 'Şahbaz Amca' icat etmiş de oradan aklıma geldi' dedim.. Köylülerin eşek sırtında getirdiği odunları kesermiş Şahbaz amca.. Ve Şahbaz amcanın aleti 'acaip' sükse yapmış. o yıllarda.. 'Aleti' derken testeresi anlamında.. 
    * * *
             Dün akşam onu konuştuk çocuklarla; 'hangi ünlü ismi biraz kurcalasak altından Bolu çıkıyor' dedik.. 'Tabutta rövaşata' adlı bir filmde Ahmet Uğurlu'ya rastladık bu defa da.. Tabutta rövaşata.. 40 yıl düşünsem böyle bir isim aklıma gelmez..
    * * *
            Tabaklar Camisinin önünde 'Şipşakçı Hikmet' abi vardı, onu anımsattı biraz.. Zil zurna sarhoş olduğunda caminin arkasındaki tabutlukta yatardı rahmetli.. En gösterişli tabutlardan birinde hem de.. Muhtemelen bir gurbetçi cenazesiyle gelen tabutta.. 
    * * *
            Fotoğraf çektirmek isteyeni üç ayaklı makinesinin önüne oturtur, duruşunu ayarlar ve makina'nın arkasındaki siyah torbanın içinde kaybolur.. Başını çıkardığında bir bakarsın, tersi dönmüş, seni arıyor.. Hikmet, abisi taksici Cevdet abi.. O caddede görmeye alıştığımız simalardı bir dönem.. Kasap olan bir kardeş daha olacaktı galiba..
    * * *
           FLÜT..
           Bir 23 Nisan bayramı daha idrak ettik hayırlısıyla.. Ettik etmesine de; bayram sonrası tam bir zulme dönüştü.. Hala devam eden bir zulme.. Bayram biteli şu kadar zaman oldu ama; bakıyorum hala her yerde Flüt sesleri.. Yan dairede, balkonda, koridorda, sokakta.. Ben bizdeki müzik eğitimine de bir türlü akıl erdiremedim.. Çocuğu ana okuluna veriyorsun alınacaklar listesinin başında Flüt var.. Yahu şunu hiç değilse 'yan flüt' yapın da bir boka yarasın afedersiniz.. 
    * * *
            Dünyanın neresinde flüt ile müzik yapıldığını gördünüz? Sahnede hangi sanatçının elinde flüt ya da mandolin vardı? Sen flütle '23 Nisan geldi. Lay lay lay lay' çaldıracam diye uğraşırken; mektep yüzü görmemiş bir çocuğumuz klarnetin kitabını yazıyor, udu başının üzerinde çalıyor.. 5 yaşında şarkı söyleyen 15 yaşında assolist olan kız var..
    * * *
            Bizdeki Genca'lar, Karageyik'ler Hakkı Saz'lar, flüt çalarak mı başladılar müziğe.. Şovalye yüzüklü parmaklarını sazın göğsüne vura vura çalanlar? Gitarlarını konuşturan o kadar delikanlı.. Tevfik, Cengiz, Erhan, Murat, Mustafa.. Başında şapkası, burnunun ucunda gözlükleri ile Haydar reis; Sigarası ateşböceği gibi avcunda.. 
    * * *
           Bizim ortak; 'Hakkı dayının kardeşi Ekrem' demiş meğer.. Ben 'Hakkı Saz' anladım.. 'Ne Hakkı Saz'ı ya' diyor 'Senin dediğin Kocagötün Hakkı.. Hakkı Saz başka, onu karıştırma.. Davulcu Hakkı dediğim; dağıtım olup başka birliğe gönderilince askerlik bitti sanıp eve gelen kişi.. Kapının önünde davul çalıp terhisini kutlayan adam.. Onu karıştırma.. 
    * * *
           'Bak Berber Fadıl'ı yazabilirsin buraya.. Ankara Radyosuna girecem diye az uğraşmadı o çocuk da.. Çok güzel sesi vardı Fadıl'ın.. 'Pardon abi' dedim 'son dediklerini tam duyamadım.. 'Kocagöt'e gitti aklım.. Çok affedersin..'.
    * * *
            FLÜT..
            'Kim kapanmasına sebep olduysa boyu posu devrilsin' diyor.. '1940'larda Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde kaç tane müzik aleti olduğunu biliyor musun? 259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, 8 akordeon, 3 tane de piyano.. Hey yavrum hey..!
    * * *
           Doğrudur herhalde.. Bende bir yerde okumuştum; 'Hasanoğlan' da ahır nöbeti tutan bir çocuk anlatılıyordu.. Akordeon, piyano ve saksofon çalmayı bilen çok yetenekli bir çocuk.. Babası'da bu okulda hizmetli.. Elektrik su, motor tamiri gibi işlerle uğraşan biri..
    * * *
           Elektrik atölyesinin üzerindeki lojmanda çok zor zartlarda yaşıyor bu aile.. Baba Hasan ustanın geçmişte yaşadığı travmalar yüzünden sık sık kriz geçirmeleri var... Allah'tan eşi gürül gürül bir karakter.. Her krizde kolonya şişesi ile başında.. Kah teselli ediyor onu, kah azarlıyor; 'Amaan sen de herif' diyor 'kafaya taktığın şeylere bak! açlık var dünyada açlık..!” 
    * * *
           1963 yılına kadar 'Hasan amca'nın lojmanı' olarak bilinen o ev 1963 den sonra Hasan Amca'nın kendini astığı ev olarak anılmaya başlamış sayın okurlar.. Maalesef.. Ve yıllar sonra biz ahırda hayvanları bekleyen o çocuğu 'tüm zamanların şarkısı 'Samanyolu' nu ölümsüzleştiren kişi olarak tanımışız.. Berkant Akgürgen olarak..       
            Hayat işte..
                                                     
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak