BolununSesi; Halkın Gazetesi

Bıçakçı.. Zerde Bıyık.. Genco Erkal..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    27 Ekim 2014

          Üniversite kurulduğundan bu yana epey değişmiş Bolu.. Ekonomisi, gündelik yaşamı, her şeyi.. Büyümüş, farklılaşmış, renklenmiş.. Dışardan geldiğinizde fark ediyorsunuz, içerdeyken pek anlaşılmıyor.. Geçen sene Kurban bayramıydı galiba Bolu'daydım.. Gezdim, dolaştım, yolumun üzerinde dikkatimi çeken ne varsa fotoğrafladım.. Fırka'dan da bir kaç fotoğraf çektim.. Ama daha önce gördüklerimizden değil.. Keşke bir de şöyle çekselerdi diye düşündüğüm, farklı açılardan.. Baktım da, Akpınar, Gölyüzü, Karaçayır, hala şehrin tarihi dokusunu en iyi gösteren semtler.. Sokaklar evler bahçeler aynen duruyor.. Panayır zamanlarından kalma yonca görünümlü havuzun bile resmini çektim.. Heeeeyytt beee..!
    ***
           Çakmaklara gaz dolduran adamla camekan içinde saat, tespih gibi şeyler satan adam yine aynı yerindeydiler.. Camekanın içine "saat her zaman şimdiyi gösterir" yazmış saatçi.. Saatlere bakar gibi yapıp yazıyı gösterdim 'nerden duydun bunu? cevap ilginçti 'Ben uydudum..! Yalaaancıııı.. Severim bu tür ayaküstü konuşmaları.. Mudurnulu bir bıçakçı vardı, bıçakları bileyleyen saplarını tamir eden.. En son tapu dairesine dönülen köşedeydi tezgahı.. Hastaydı, yaşlıydı, bir şey olur diye eşi de yanındaydı hep.. Bir kaç kez de ambülans gelmiş, eşi anlatmıştı.. Onları aradım, yoktular, bulamadım.. Trürrssstt!, trürrssstt! diye kurbanlığı arabanın arka koltuğuna yerleştirip bizi şehirde gezintiye çıkaran Hasan amcanın sokağına bile girdim.. Onlar da yoklar.. Komşu kadın 'ohooooo! diyor 'çok oldu onlar gideli, neredeyse geri gelecekler..! Hayat işte..sırası gelen gidiyor.. Nil Karaibrahimgil'in bir şarkısı var "Hayat ne ki sonuçta, anlık bir buluşma..
    ***
           Çığırtkanlar'a gitmez miyim? Ağaçlar, sıra sıra taşlar, eski yeni, elli sene önce ölenle, beş gün önce ölen hepsi orada.. Taa ilerde çok görkemli bir mezar var, belli ki çok kalantor birinin.. Ama yan yatmış.. Her şey defnedildiği güne kadarmış belli.. O gün orada noktayı koymuşlar.. Kimse gelip ucundan tutmuyor düzeltelim diye.. Gelen başucunda acele acele birşeyler okuyup gidiyor.. Baklava tepsisi arabanın bağajında, fiyonklu kutu şeker küçük kızın elinde.. Mezar taşlarını tek tek okumaya çalışırım ben.. En hoş olanı da hemen girişteki.. Daha kapıda dudaklarımı ısırmaya başladığım mezar; 'Ölmez ailesi' Eee Ölmüşsün işte be abi, inat etme..
    ***
           Neyse, bir tanıyan falan çıkar da mahçup oluruz... Itri'nin Segah tekbirini mırıldanarak yürüyorum kabristanda ..'Kadife Kemal' abiye bir selam çakarak geçiyorum yanından.. Nasılsa kızamaz, arkamdan seslenip, kalbimi kıramaz.. Ve son mezardayım..'bak! diyorum 'peşin söyleyeyim, beni dinlemek zorundasın, valla çeker giderim, kalırsın tek başına.. Hiç bir şey de yapamazsın.. Çünkü sen cansızsın.. Ağlattın beni herkesin içinde.. Doktorlarla aram açıldı senin yüzünden, Karslıoğlu'nun yüzüne bakamadım aylarca.. Gürkan beyle desen; eh işte daha yeni yeni.. Nasıl çiçekleri beğendin mi? İlerdeki mezardan arakladım..!
    ***
          BOLULUCA,
          Gözünü sevdiğimin Türkçe'si.. 'nazal n' veya, geniz n'si ile konuşuyormuşuz biz.. Bir de 'dep dep' ler, Kastamonulular.. Başkası beceremiyor muş.. Tarihte bir de Likyalıların dilinde varmış bu ses, onlardan bize geçmiş.. Adam çıkmış sahneye Bolulu taklidi yapacak; Nereye gidiyorsun cümlesini bizim dile çevirecek 'n'a gidiyan? diyecek; ama olmuyor, orada garip bir ses çıkıyor.. Levent Kırca da olsan olmayınca olmuyor..
    ***
           Bizim bu konuşma şeklimizle dalga geçen küçümseyenler aslında çok büyük yanlış yapıyorlarmış.. İngilizce'de en çok kullanılan sesmiş gırtlak n'si .. İngilizce'de de cümle n ile bitiyorsa aynen bizdeki gibi söyleniyormuş.. Hassas bir konu.. Denemiş adamlar; bir kuyuya eğilip içine sesleniyorsun mesela 'ağanın nasısıng? diyorsun sonra dayayıp kulağını bekliyorsun.. Bütün heceler kuyudan yankı yaparak tekrar geliyorlar ama, cümle sonundaki 'talihsiz' (n) den bi haber yok! o gelemiyor.. Neden? çünkü cürmü yok! çok kibar gelmeye gücü yetmiyor.. Vallahi böyle..
    ***
           Şimdi azizim' diyor hoca 'önce dilin ucunu damağın ön kesici dişlerle buluştuğu noktaya bastırıp sonra serbest bırakacan.. Dili bastırdığın sürece deli Ali'nin araba sürmesi gibi nnnnnnnn diyecen, zaten dili bastırıp geri çekecek olursan bebeklerin 'ınga' demesi gibi bir ses çıkar.. İşte tam buradaki (ng) sesi bizim aradığımız ses 'ağanın nasısıng? diyebileceğimiz ses..
    ***
            Buraya kadar iyiydik de sonunda biraz gururum kırıldı.. Bolu'ya gelirsem yanına oturtup bi yazı yazdıracakmış bana.. Bakayım sen mi yazıyorsun bu yazıları diyor.. Bunak herif..!

           ZERDE BIYIK..
           Adama bir bakıyorsun 'iki dirhem bir çekirdek' simokinli papyonlu biri, ama elindeki kağıttan yazdıklarını okumaya başlayınca; şaşırıyorsun.. Eski belediye reisi Reşat Aker Bey'den bahsediyorum;
    *
         Bizler geldik takla makla
         Aç karnına yenmez bakla
         Benim ağam aşçıbaşı
         Bize biraz tatlı sakla..
          Hahahaha, Böyle de bir Bolu Türküsü olduğunu hiç duymadıydım.. Notası da var internette, bugün gördüm..
    **
          Çok köklü meşhur bir aile var çıkınlar Mahallesinde.. Azmi Beyler.. Aslında Birkaç kez yazmaya niyetlenip de cesaret edemediğim bir konu; çok karışık ve oldukça da uzun.. Özet geçmeye de kıyamıyor insan.. Tam anlatmaya başlıyorum; bahçe, bahçedeki çeşme, sazların, kemanların eşliğinde türkülerin söylendiği Konak.. Sonra anlatılması gereken bir sürü olay ve kişiyi görünce yarıda bırakıp kaçıyorum.. Konak sahibi Azmi Ağa'nın TRT kayıtlarına geçen birkaç türküsü var, bunlardan biri de;
         Gurbet ele gönderdim salma yenlimi
         Gerdeni beş karış çifte benlimi..
    ***
          Azmi beyler aslında "Adanalı Zerde bıyık Hasan Bey sülalesinden geliyor.. Çok, çok eskiden kız ala ala taaa Bolu'ya kadar gelip dayanmışlar.. Bolu Beyi Tevfik Bey var, o da bu aileden.. Sadece Azmi Turan ve Reşat Bey değil, Ahmet Doğanuz, Fahri Tekindor, Maliyeci Ali Murat Karageyik, Yılmaz Dokuzoğuz, Hakkı Özsaz, Mehmet Ölmez.. Bunlar da Bolu Türkülerini hayata geçiren müzik adamları..
    ***
           GENCO ERKAL..
          Biz; 'şu fakirdir, şu bilmem nedir anlamam ben arkadaş! diyen insanların, 'komşu komşudur, gerisi fasafiso..! diyen insanların arasında büyüdük.. Bürokratlar, sporcular, yazarlar, Artistler çıktı o sokaklardan.. Genco Erkal'ın da Bolu'dan, Şerbetçiler'den olduğunu bugün öğrendim.. Bolu Gençlik takımında oynayan "Cöp Cöp Turan abi vardı, ona bakayım derken Genco Erkal çıktı karşıma.. Adam ana tarafından Bolu'luymuş, sık sık gelir, yağını,yoğurdunu, keşini, cevizini alır tekrar dönermiş İstanbul'a..
    ***
           Laf aramızda; Bir Bolu damarı da var zaten ailede.. Geçenlerde biraderi evi köyü yakmış çıkmış.. Çok dertli Genco abi.. Yıllarca verdiği emekler uçmuş gitmiş.. Neyse; ben şeyi diyordum; Cöp Cöp Turan Abi'yi; nerde kaldığımı da unuttum.. Halk Bankası Genel Müdürlüğü'ne kadar yükselmiş Turan Abi.. Sanırım Tabaklardandı, Çavuşlar tarlasının olduğu mıntıkadan.. Geçenlerde bahsi geçince öyle bir yorum gelmişti ordan hatırladım.. Oradan da iyi futbolcular yetişti hakkaten.. "İnersem aşağıya!" tehditleri altında yapılan mahalle maçlarında yetiştiler.. Kaleci Mehmet abi de (Başaygün) oradandı galiba..
    .***
           İsmail abim 'Senin anlattığın Hastahanenin arka sokağına uçuşan zümrüdü anka kuşları vardı ya' diyor 'Eee? Oradaki Ziraat pangası evlerinin sahasında da çok maç yaparlardı.. Kırmusaoğlu, Turan abiler, Karaçayır tarafından Köse İsmailler, Tüzünler.. Bunları da yaz' Tamam yazalım da, hastaneden firar eden kuşlar zümrüdü anka kuşları değildi ki be abi!, Tavus kuşlarıydı.. Başka bi yerde demeyesin diye yani.. Barış Akarsu rahmet istedi.. Onun bi şarkısı vardı Zümrü-ü anka kuşu diye;
    *
          Mutsuzum umutsuzum
          geceler uykusuzum
          acillerde doktorsuz
          sokaklarda yalnızım
    *
         zümrüt-ü anka bir kara karga
         çağırma gelmez kendisi darda..
    ***
         Mahallemizdeki yaşlı nine, kendisini ziyarete gelenler bir türlü kalkmak bilmeyince, nineyi unutup kendi aralarında sohbete daldıklarında, ellerini dizlerine koyar, ağlamaklı bir ifadeyle 'Hadi gidin artuuuuuuk! diye seslenirdi.. Allah rahmet eylesin.. O hesap biz de fazla uzatmadan bitirelim burada..
           Hoşça kalın..
                                                                    

           Son fotoğraf; 'Akpınar gençleri ve Ahmet Özdökücü'

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak